Bugün içimizden birinin öleceğini anons eden kalın sesi duyduğumda bu kişinin ben olacağını bir saniye bile düşünmemiştim. Ama bu planlanmıştı hem de çok öncesinden belirlenenmiş olan bir plan, bir sırdı. Ama en başta, her şeyin başladığı o günde ne demiştik? Sırlar bizi birbirimize bağlar. Şimdi de bu sırlar bir can alıyor ve yeni kurulan bu bağlara balta vuruluyordu.Okula kadar çıplak ayakla koşturarak gelmem yetmezmiş gibi şimdi de eski bir kraliyet sarayını andıran ve arşa kadar uzanan devasa merdivenleri çıkmam gerekiyordu. Etrafıma bakındım bir sürü tanıdık yüz yanımdan geçip gidiyordu. Hepsi güzel giyimliydi, bugünün önemine laik bir şekilde şık giyinmiş, kendilerine özen göstermişlerdi. Gerçi bu özen her zamanki halleriydi. Bu okulda okumak için bir kural gibiydi: havalı ol, marka giyin ve güzel görün. Hepsi Yalıçam'ın büyüsüydü. Ama benim bu kadar tanıdık yüz arasından aradığım iki kişi vardı ve onlar ortalıkta gözükmüyordu bile. Kızları acilen bulmalıydım!
Vakit kaybetmeden kırmızı uzun elbisemin eteklerinin elime topladım ve insan kalabalığı içinde itiş kakışla birlikte merdivenleri hızlıca çıkmaya koyuldum, birkaç merdiven çıkıyordunuz ve devamı geliyordu asla bitmiyordu. Daha önce bu kadar uzun olduklarını fark etmemiştim bile, buradan hiçbir işim yokmuşçasına salına salına çıkmayı oldum olası sevmişimdir ta ki şu ana kadar. Merdivenleri çıkmayı bitirir bitirmez yandaki kolona tutundum nefesim ciğerlerim terk etmişti onu geri kazanmak için hızlı nefes almaya başlamamla birlikte ciğerlerimin yanmaya başlaması bir olmuştu. Evden buraya kadar koşarak gelmiştim ve şimdi bu can alan merdivenlerle birlikte gerçekten bitmiştim. Yere uzanmak istiyordum sadece uzanmak ve rahatlamak ama buna vaktim yoktu. Gerçi bunların son nefeslerim olduğunu bilseydim belki bu acının tadını çıkarmak için kendime fırsat tanırdım.
Ta evden buraya kadar elimde getirdiğim topukluları ayağıma geçirdim ve büyük salona doğru ilerlemeye koyuldum. Salon o kadar güzel olmuştu ki Yalıçam'ın eski barok yapısına yakışır şekilde şamdanlar, perdeler ve halılarla süslenmişti. Burası bizim, öğrencilerin küçük sarayıydı ve adının hakkını veriyordu. İleri de ki sahnede bugün için getirilen müzik grubu: çello, piyano, keman ve saksafonla misafirlere eşlik ederek müzik şöleni sunuyorlardı. Sahneye dalıp gitmemek elde değildi, kendinden geçerek çello çalan kıza kendimi adamışçasına dikkat kesilmişken sırtıma bir el dokundu ve bana sıkıca sarılan dört kolla birlikte sıkışıp kaldım gülümseyerek bende onlara sarıldım. Benden ayrıldıklarında kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim bir an ya da bu his sabahtan beri içimde dolanan o kalbimi sıkan anlamsız histi. Hangisiydi bilmiyorum ama onların sesiyle kendime geldim, "Ah! Buradasın, seni kaç kere aradık. Niye cevap vermedin?" dedi meraklı olan.
"Bir şey oldu sandık, birlikte gelmeyi planlamıştık. Neden bizi son dakika ekip, aramalarımıza cevap vermediğini açıklasan iyi olur." dedi kızgın olan.
"Telefonumu kaybettim." dedim baştan savarcasına. Şimdi ikisi de ilgiyle yüzüme bakıyordu açıklama bekledikleri belliydi ama ben donup kalmıştım. İki en yakın arkadaşım, dostum, ailem dediğim kişiler karşımda dikilirken bildiğim ve onların çoktan bilmesi gereken ama benim sakladığım sırrı nasıl söyleyecektim? Hele ki her şey bu haldeyken.
Yutkundum ve kendimi hazırladım tam ağzımı açacakken rahatsız edici bir ses duyuldu. Hoparlörden gelen cızırtısı salondakilerin kulaklarını kapatmasına ve ardından gelen sessizliğe sebep oldu. Kızgın olan bana döndü, "Ne diyecektin?" dedi.
"Başka bir yere geçelim, burada olmaz."
Cızırtı sesi kesilmişti salonu insanların sesi dolduruyordu. Kızlar kafalarını sallayınca salondan çıkmak için adım attık ama bu sefer odayı tok, kalın bir ses doldurmuştu. Bu ölüm meleğimin sesiydi. "Herkes, olduğu yerde kalsın!" Bu net emirle insanlar sesin geldiği yere doğrudan hoparlöre bakmaya başlamıştı, birkaç gülüş sesi biraz da fısıldamalar ortama yayılmıştı biz üçümüz ise sadece birbirimize bakıyorduk. Kızgın olan, "Çabuk çıkıyoruz, acele edin!" diyerek bizi kollarımızdan tuttuğu gibi kapıya sürüklemeye başladı. Kapıya ulaştığımızda kapı iki güvenlik tarafından sertçe yüzümüze kapatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırlar Bizi Birbirimize Bağlar
Novela Juvenilİçimizden birinin öleceğini söyleyen ses tüm salonda yankılanırken ölenin ben olacağını düşünmemiştim. Yalıçam Koleji'nin sırlarla birbirlerine bağlanan öğrencileri bu sırların her ortaya çıkışında bir bir ilmeklerinden ayrılmaya başlamıştı. O sıra...