Zordu yaşamak... Öğrenmek. Uygulamak. Ağlamamak... Çok insan var. Çok... Bazıları var ki kendi menfaatleri için her şeyi es geçerler. Başkalarının hatalarını kollarlar. Ve sen hata yaptığında büyük zevk alırlar. Gülerler. İçten olmayan iğrenç kahkaları vardır onların. Her şeyi tekrar ederler. Ne duysalar. Ne dinleseler... Zordu işte yaşam. Herkes için zor. Güçlünün yanında olan güçlü olur. Ama ne doğruysa onu yapan özgür olur, hür olur. Kime güveneceksin? Kimle dost olacaksın? Yok mu kimse? Dünyanın çiviside çıktı. İnsanların çiviside.
İşte böyle insanlar. Ne yapıcak bu çocuklar? Erdem Jake'e güvenecekmi? Peki ya Jake? Bilmediği kültür...Güneş. Ona bela olan asiliğini atabilecekmi üzerinden? Zor. Çok zor. Haklının yanında olmanın bile iki yüzlü sayıldığı, sırf arkadaşın olduğu için haksız olanın yanında olma zorunluluğunu taşıdığın bu dünya içinde zor. Ve artık sinirlenmenin,ses yükseltmenin,herkese karşı gelmenin "coolluk" sayıldığı bu dünyada zor. Kendinize gelin artık. Salak durumuna düşüyorsun dostum...SALAK!
Ekrem yine her zamanki koltuğundaydı. Yine bir şeyler düşünerek içiyordu. Hakan böyle akşamlarda ellemezdi ona ama duramadı:
-Ekrem abi, biraz konuşmak istiyorum.
-Tabii hakan.
-Güneşin neden arkasından gitmedik.Gece gece kız tek başına...
-Kendi çaresine bakar o. Tanıyorum onu.
-İyide nasıl?
Gülümsedi ekrem.Ona sorulan neden tüm soruları cevapsız bırakıyordu? Ekrem beklenmeyicek şekilde konuştu:
-Hakan sen benim adamımsın. Bana sadıksın. Aynı zamanda bende sana sadığım. Sen benim oğlum gibisin. Ama bunlar biraz su yüzüne çıkmayacak mevzular. Bak sana bu akşam söylüyorum. Zamanı geldiğinde anlayacaksın. Anlatıcam.
-Peki ya çocuklar... Bu onları üzecek bir şey galiba.
Ekrem iç çekti ve yanıtladı:
Malesef...
***
Erdem açılan kapıyla birlikte küfürü ağzında tutamadı. Onun içindi bu oda. Onun. Ve öyle dizayn edilmiş, öyle ferah bir odaydıki. Erdem hiç böyle bir oda görmemişti. Bilgisayar, kitaplar, dergiler, oyunlar. Erdem o kadar mutluyduki. Dolabı açtı çeşit çeşit kıyafetlere vardı. Çok sevindi.Ama kuruntular yine zihnini ele geçirdi. Kimse bu iyilikleri karşılıksız yapmazdı .
Jake de şaşkındı. Ne olduğunu anlamamıştı. Bir kaç saat önce otelinde oturuyordu. Şimdi ise yerin altında bu gizemli yerdeydi. Ellerini yüzüne kapadı ve 'Tanrı beni korusun' dedi.
Yine büyük bir gürültü. Erdem bu aşırı sesten oldukça rahatsızdı. Erdem salona çıktı. Arkasından Jake de çıktı. Hakan'ın yanında Güneş vardı. Güneş aslında bir anahtar. Kimsenin sormaya cesaret edemediği soruları çat diye sorardı.Aynı kara kutu açar gibi... Ekrem'in üstüne yürüdü. Ve yaşlı gözlerini kısarak söylenmeye başladı:
-Kırmızı gül. Evimdeydi. Neden? Niye tehlikedeyiz?
O anda cebinden babasının silahını çıkardı ve Ekrem'in kafasına dayadı.
-Konuş, anlat, açıkla... Yoksa kellen uçar.
Ekremin suratında küçük bir kıpırdama bile olmadı. Harika bir refleksle silahı elinden çekip aldı. Silahı incelerken bir yandan konuştu:
-Anlatıcam dişi rambo zaten anlatıcaktım.
Erdem gülmemek için kendini zor tuttu.
***
Saat sabah 4...Birazdan ezan okunacak ve cevapsız sorular diz boyu.Ekrem başladı:
-Bir kişi büyük ihtimal.Rose.Fakat kolları var tıpkı bir ağaç gibi. Amaçları kötülük veya intikam.Kimse engel olamıyor çünkü bu işe karışanlar ölüyor. Tuncay ve Fırat komiser gibi. Ruhları şad olsun. Boş yere öldüler. Peki bir grup neden bunu yapar. Açıkçası para için. Veya vicdan... Anne ve babalarınızın neden öldürüldüğünü emin olun bilmiyorum. Sizi koruyorum. Çünkü sıra sizde. Neden mi koruyorum?Benden de her şeyimi aldı bu grup. Sizi hep takip ettim. Çocukluğunuzdan beri. Odalarınızı umarım beğenmişsinizdir. Çünkü sizin zevklerinize göre tasarlandı. Durum bu.Erdem sorulara başladı;
-bizi küçüklüğümüzden beri takip edip bu günü beklediysen, anne ve babalarımızın öleceğini biliyordun.
Erdem gerçekten zekiydi. Güneş sorulan cevap üzerine gözleri açarak ekreme baktı. Ekrem yutkundu ve 'evet' dedi. İşte o anda yıkıldı hepsi.Kızgınlık hüzünle karışınca çok tehlikeli olabilir di.
-Çocuklar bir şeyler kazanmak için önce ona sahip olmamanız gerekir. Şuan gururunuz, onurunuz, gücünüz hiçbir şeyiniz yok ama vericem, kazandırıcam.
Şimdi odanıza iyi bir uyku çekin.Sabah ezanın huzur veren sesi yavaş yavaş kulaklarda kayboldu. Yerin altında ezanı duymak daha hoştu. Belkide ilk defa yerin altında son model bir odada
uyuyacaklardı.
Hakan neşeli sesi tüm çocukları uyandırmaya yetmişti zaten. Kaç gündür ilk defa bu kadar güzel uyumuşlardı. Hakan'ın güler yüzü çocuklara ayrı bir sevinç katıyordu. Yukarı çıktıklarında kahvaltı hazırdı. Ekrem gazetesini okurken bakmadan 'günaydın' dedi. Hiç birinden ses çıkmadı.Çünkü o adama güvenmiyorlardı. Çünkü o adam onların ailesinin yok edilmesine göz yummuştu. Sessizce oturdular masaya. Ekrem gazeteyi çocuklara uzattı. İşte bu adam dedi. 'Rose' un başındaki adam. Gazeteye ilk bakan Erdem olmuştu. Adamın yüzü belli değildi. Fakat ne giydiği belli oluyordu. Yuvarlak, siyah şeritli bir şapka. Ve taba rengi gibi ceket ve pantalon. Arkadan çekilmişti bir resmin 'zoom' yapılmış haliydi. Tüm çocuklar şaşkındı. "O zaman gidip onu öldürelim" dedi Jake. Ekrem ciddiyetle "Bir ağacı devirmek istiyorsan, önce dallarını kesmelisin. Eğer dallarını kesmessen, düşerken çevreye zarar verir". Dedi. Jake ikna olmuş gibiydi. Erdem de öyleye benziyordu. Güneş tabiki ikna değildi ama olacaktı. Ekrem ellerini birleştirerek. Bu masanın etrafındaki(Erdem, Jake, Güneş, Ekrem, Hakan) insanların hayatlarını çalan 'Rose' adlı grubu devirmeye, yıkmaya, düşürmeye varmısınız? Herkes birbirine baktı. Hakan 'varım' dedi ve elini masaya koydu. Arkasından Jake. Onun arkasından Erdem masaya koydu elini. Tüm gözler Güneş te idi. Hiç beklenmeyen bir hareketle oda koydu elini masaya. Ve Ekrem; O zaman ilk görevimiz başlasın!! '
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader
AdventureHer şeyinizi kaybetseniz. Ailenizi, paranızı,duygularınızı... İntikam alır mısınız? Yoksa hayatı olduğu gibi yaşar mısınız? Güneş, Jake, Erdem. Hiç birşeyleri yok. Biriler onlarla uğraşıyor. Hayatlarını çalıyor. Ve onlara adeta zifiri karanlıktan b...