Bölüm-1

60 2 0
                                    

03.01.2015
-Nasıl olabilir böyle bir şey?
-Hiç bir fikrim yok komiserim zaten tesadüfte olabilir.
-Düşünsene fırat allah aşkına. Aynı gün, aynı saatlerde vurulan insanlar ve hepsinin 16 yaşında çocukları var.
-Doğru komiserim valla.
Kapı tıkladı. Girin dedi başkomiser Tuncay
-Çocukların üçünüde getirdik komiserim
-Tamam teker teker odalara alın. Gelicem şimdi.
Tuncay önce içinde hıçkıra hıçkıra ağlayan kızın yanına gitmek istedi ve yavaşça kapıya yaklaştı. Aniden içeri girmek istemedi. Hoş olmazdı. Yavaşça yaklaştı kıza 'Merhaba' dedi düzgün bir ses tonuyla. Kız umursamadı bile. Yavaşça oturdu karşısına kızın.
-Sana birkaç soru sorabilirmiyim
-evet.
Kız oldukça hüzünlüydü o kadar çok ağlıyorduki acıdı tuncay.Kız oldukça iyi niyetliydi.Saçını arkadan toplamıştı.Yüzü güzeldi.Okul hali vardı.
- öncelikle adını sormak isterim.
-güneş.
-güzel isim.Peki güneş olay olduğu zaman nerdeydin?
-okulda.
Kız ,kısa ve sıkıcı cevaplar veriyordu.
-peki sen mi gördün ilk kez?
-evet.
-ne durumdaydı?
Kız birden ağlamaya başladı.Ellerini yüzüne tutup hıçkırıyor. Kafasını iki yana sallıyordu. Daha çok devam etmedi tuncay.
Kızla ilgilenmesi için birilerinç çağırdı. Ve ayrıldı kızın yanından. Diğer odaya geçtiğinde dalmış gitmiş cılız bir genç gördü.Hafif sarışındı. Gözleri renkliydi. Daha konuşmadan anlamıştı yabancı olduğunu. Yaklaştı ve merhaba dedi.
Merhaba dedi. Aksanı baya ilginçti.
-Türkçe biliyomusun?
-biraz.
-Peki sorularıma cevap verir misin?
-Veririm.
-Adını sormak isterim önce.
-jake, jake harris.
-Peki türkçeyi nerden biliosun?
-Öğrendim,yani anadilim gibi öğrettiler
-Kim öğretti?
Jake'in gözleri sulandı ve içini çekerek babam dedi. Tuncay direk konuya girmek istemiyordu.
-Peki ya niçin geldiniz Türkiyeye?
-Babam aşıktır Türk.. Yani aşıktı Türkiyeye sık sık gelirdi. Genelde yanlız gelirdi. Ama bu sefer benide getirmek istedi.Anlamamıştım.
-Ne yapıcaktınız?
-Uludağ'da kayıcaktık. Baba-oğul
Tuncay artık girmeliydi konuya
-Olay olduğunda nerdeydin?
-Ben oteldeydim. Uludağa çıkmadan önce konaklamıştık. Uyandığımda yoktu babam. Aşağı indim. Polisler falan. Arabanın içinde vurulmuş.
Çocuğun soğuk kanlı olması çok etkilemişti tuncayı.
-Peki. Baban ne iş yapıyordu.
-Holdingimiz vardı ve Bir reklam firmamız.
Tuncay şaşırdı.
-Varlıklısınız yani.
-Anlamadım
-Zengin yani rich.
Çocuk küçük bir tebesümle:
-öylede denebilir.
-Tamam jake son sorum hazırmısın
Başını salladı jake.
-Babanın türkiyede hiç tanıdığı kimse varmıydı?
-Bazen telefonda türkçe konuşurdu o kadar.
Tuncay gözlerini kıstı ve tamam dedi. Çıkarken çocuğun omzuna dokundu. "Başın saolsun" dedi. Jake yine anlamamıştı.

Son odaydı tuncay için. İşler iyice garipleşmişti.İçeri girdi ve onuda bir oğlan karşıladı. Saçları siyah. Hafif esmer bir kişilikti.Ve iç çekiyordu.
-Merhaba dedi tuncay
Çocuk cevap vermedi karşısına oturdu.
Ve birden çocuk konuşmaya başladı.
-Bakın koserim. Benim annem öldürüldü. O benim dunyada tutunacak tek dalımdı.
Evet biliyorum ne sorcağınızı. Babamı küçükken kaybetmişim annem büyütmüş beni.Yoktu bir düşmanımız kendi halimizde yaşardık biz.Lütfen başka bir şey sormayın.
Tuncay odaya girdiğinde dediği merhabayla kalmıştı çocuğun karşısında. Bir şey demeden çıktı.

-Komiserim! Komiserim!
-Ne oldu fırat ne bu heyecan?
-Komiserim çok ilginç bir gelişme oldu.
-ne oldu fırat ne?
-Çocukların kaybettikleri insanların hepsinde. Cesetlerin cebinde kırmızı gül var!

KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin