𖤍 1 Farklılık 𖤍

215 13 13
                                    

Eğimli uzun bir çizgi.

Uzantısının taslak çizgisi.

Bir yuvarlak daha.

Bunları birleştir.

Kalemi fazla bastırmıştım. Binbir zahmetle açtığım kalemin ucu kırılınca hem üzülmüş hemde sinirlenmiştim. Kırılmasa kıyamet kopçaktı di mi. Al şimdi uğraş iki saat onun ucunu açmakla. Kalemliğimin içindeki maket bıçağını alıp kalemi açmaya başladım. Benim kalemi soymamla kalemden fırlayan kalemin küçük parçacıkları etrafa saçılıyordu. Ama zaten odamın heryeri bu parçacıklarla doluydu. Bu yüzden bunu umursamadım. Kalemi açmayı bitirince kendi kendime gülümsedim. Artık çizmeye devam edebilecektim. Dikkatle çizgileri atmaya ve şekilleri birleştirmeye devam ettim. Ne kadar geçmişti bilmiyorum ama artık bitmişti. Hevesle silgimi alıp taslak çizgilerini silmeye başladım. Silmeyi bitirdiğimde karşımdaki ejderhaya baktım. Evet yine ejderha çizmiştim. Her zaman ejderha çizerdim. Bir nedenim yoktu. Ejderha çizmeyi severdim. Hatta ejderhalarla ilgili her şeyi seviyordum. Hevesle çizdiğim resmi elime alıp duvarlarıma bakındım. Çatı katındaki bir odadaydım. Tavanım eğik ve yere yakındı. Duvarımda ve tavanımdaki boş bir yeri ararken ne kadar çok çizdiğimi fark ettim. Heryer benim resimlerimle kaplıydı ve hepsi ejderha resmiydi. Kafam karışmıştı. Boş yer yokmuydu yoksa. Son anda tavanımdaki boşluk gözüme çarptı. Sevinçle gidip sandelyeyi aldım ve üstüne çıkıp zorla resmi yapıştırdım. Artık mutluydum. Bunun 2 sebebi vardı. 1. si resmime yer bulmuş olmamdı. Diğeriyle dünyadan ve insalardan soyutlamış olmamdı. Kimsenin benim hakkımdaki düşüncelerini duymak zorunda değildim. Kimsenin bana garipseyen bakışlarını görmek zorunda değildim. Farklı ve tuhaf olduğumu unutabildiğim, düşünmek zorunda olmadığım tek zaman resim yaptığım zamandı. Bir sürü hobim vardı. Bir sürü şeyle uğraşıyordum. Bunun en önemli sebebi kendime boşluk vermek istemememdi. Eğer boşluğum olursa düşünürdüm. Düşünürsem farklı olduğumu düşünürdüm. Farklı olduğumu hatırlamaksa sürekli dışlandığımı ve garipsendiğimi hatırlatırdı ve üzülürdüm. Kimseyi umursamadan yaşamayı çok denemiştim. Ama ben böyle birisi değildim. Ben umursuyordum. İnsanların benim hakkımdaki düşüncelerini o kadar çok umursuyordum ki saçlarımı siyaha boyamıştım. Ama boya duş aldığım an akıp yok oluyordu. Beyaz saçlarımı saklayamıyordum. Arasındaki pembe ve mavilikler beni daha da garip bir hale getiriyordu. Doğduğumda pembe ve mavilikler yokmuş saçımda. Bembeyazmış saçım. Gözlerim de mücevher moruydu. İlk başta albino sanmışlar beni. Doktorlarsa albino olmadığımı söylemişler. Fakat saçlarımın ve gözlerimin renginin de neden böyle olduğunu hiç kimse açıklayamamış. Lens takıyordum. Herkes beni siyah gözlü sanıyordu. Bu biraz daha az garip hale getiriyordu beni. Yada en azından ben öyle hissediyordum. Dışarı çıkmayı sevmiyordum. Odamdan bile çıkmayı sevmiyordum. Bu unutulmuş küçük çatı katı odası benim için yeterliydi. Saate baktığımda 3.47 olduğunu gördüm. Cidden mi? Ne ara bu kadar zaman geçmişti ki? Bunu boşverip yatağıma uzandım. Büyük bir tavan pencerem vardı. Uyurken yıldızları izlerdim. Yıldızları izliyerek uykuya daldım.

☁︎☀︎︎ꨄ︎𑁍᪥

Bir savaşın ortasındaydım. Her yanımda insanlar savaşıyor ve canlarını veriyordu. Tepemizde ejderhalar uçuşuyordu. Bazıları ateşi, bazıları suyu, bazıları rüzgarı, bazılarıysa toprağı kontrol ediyordu. Yer sarsılıyordu. Uçurumun sonu olan deniz'in dalgaları büyük bir şiddetle taşlara vuruyordu. Rüzgar o ana kadar görülmemiş bir şiddetle esiyor fakat sadece belli kişileri etkiliyordu. Onların düşmanlar olduğunu düşündüm. Bilemiyordum. Savaşın ortasındaydım ama tek yapabildiğim şaşkınca etrafa bakınmaktı.

NAGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin