𖤍 8 Kunçuy 𖤍

62 7 11
                                    

Krallıktaki tüm kızlar sıraya girmiş ve en güzel kıyafetlerini giymişlerdi. Kanı* eşini bulacaktı bu gün. Bütün kızlar kanının eşi olmak umuduyla neşeli gülümsemelerle kanının gelmesini bekliyorlardı. Cıvıl cıvıl bir ortam vardı. Her yer süslenmişti. Nefis yemek kokuları her yere yayılmıştı. Satıcıların bağırış sesleri insanların konuşma sesleriyle karışmıştı. Ortamdaki heyecanı anlamamak elde değildi. Kızlar kendi aralarında kunçuy** olurlarsa neler yapacaklarından bahsediyorlardı. Halksa gelecekteki biçileri olacak kunçuyu merak ediyordu.

Sarayın kapıları açılırken satışçıların bağırışları kesildi ve halktan bir alkış tufanı geldi. Nagalar ve kanı kapıdan çıkarlarken halklarına içten bir gülümseme bahşettiler. Nagalar ve kanı bahçenin ortasındaki konuşma yapılacak alana geldikleri anda tüm halk anlaşmış gibi nagalarını ve kanılarını selamladılar. Erkekle sağ ellerini sol göğüslerine koyup sağ dizlerini yere koyarak selamlarken, kadınlar eteklerinin ucunu hafiften kaldırdı ve sağ ayaklarını sol ayaklarının diğer yanına olacak şekilde atıp hafifçe dizlerini kırarak selamladı. Bu şekilde selamlamayan tek kişi kraliyetin özel muhafızıydı. Sağ elini sol göğsüne yaslamış kafasını hafifçe eğmişti. Bu şekilde sadece kraliyet ailesinin özel muhafızı -ki kraliyet ailesinin özel muhafızı aynı zamanda ülkedeki tüm orduların da baş muhafızı oluyordu –selamlardı.

Naranta*** konuşmaya başlayacağını belirtmek adına boğazını temizledi. Halk yine anlaşmış gibi selam halindeki duruşlarını bozup dimdik bir şekilde narantanın konuşmaya başlamasını beklediler.

"Lü krallığı" naranta gür sesiyle yeri göğü inletecek bir şekilde gururla söyledi bu kelimeleri. "Bu gün neler olacağını hepiniz biliyorsunuz. Oğlum – yani sizin kanınızın – eşini bulacak. Krallığımızdaki bütün genç kızların burada heyecanla beklediğini görebiliyorum" ardından sıra olmuş kızlara dönüp onlara hitaben konuşmaya başladı. "İçinizden biri bu günden itibaren bizimle birlikte sarayda yaşamaya başlayacak. Aynı zamanda gelecekteki narantalardan birisi olacak" bütün halka hitap edebilmek adına yöünü düz çevirdi. "O zaman eş bulum törenini başlatıyorum" Yine bir alkış tufanı koparken genç kanı gülümseyen yüzüyle halkına bakıyordu. 17 yaşındaydı ve artık geleneksel eş bulma töreninin yapılma vakti gelmişti.

Kanı sıraya dizilmiş kızların yanına doğru ilerlerken kızlar hevesle kanıya bakıyorlardı. Kanı her kızın önünde duruyor, gözlerinin içine bakıyor ve içindeki o olağanüstü duygunun harekete geçmesini bekliyordu.

Kanının es geçtiği kızlar hüzünle surat asar ya da ağlarken kanı yüçündeki ciddi ifadeyi bozmadan ilerlemeye devam etti. Kızların sayısı giderek azalıyordu ama kanı hala eşini bulamamıştı. Halktan endişeli sesler yükselmeye başlamıştı. Kanı her ne kadar dışarıya belli etmese de eşinin burada olmadığını hissedebiliyordu. Ama bir ümitle ilerlemeye devam ediyordu. Geriye sadece 10 kız kaldığında nagalar da dahil herkes çok endişeli ve gergindi.

Kanıının eşini bulamamsıı çok büyük bir karmaşaya sebep olurdu. Ülke içerisinde değil. Düşman krallıklar –pegasus krallığı – bunu saldırı yapmak için bir bahane olarak kabul edebilirlerdi. Varisin eşini bulamaması ya da eşi olmaması –eşinin ölmesi gibi bir durumda eşi olmaz onun dışında bütün ejderhaların ve pegasusların eşleri vardır –krallığın zayıflığını gösterirdi. Zayıf krallıklarsa diğer krallıklar tarafından yok edilirdi. İç alemde işler böyle işlerdi.

Kanı bütün kızlara bakmış ve gerçekten eşi olup olmadıklarını anlamaya çalışmıştı. Ama değillerdi. Biliyordu eşi burada değildi. Ama çok uzakta da değildi. Sanki nerede olduğunu biliyordu. Kanı içindeki dürtüyle aniden koşturarak atlı askerlerden birisinin yanına gitti. "Aşağı in" Asker atından indiği anda kanı hızla gri atın üzerine atladı. At huysuzca kıpırdandı ama şu an bunu umursamayacak halde değildi. İçindeki dürtü o kadar güçlenmişti ki gitmek dışında hiçbir şey düşünemiyordu.

NAGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin