Acıtıyordu. Küçük kızın canı çok acıyordu. Ağlamaktan burnu kızarmıştı. Ama bunu kimse umursamıyordu. 7 yaşındaydı. Ama kendisinden küçük ya da yaşıt kişiler tarafından zorbalığa uğruyordu. Kızın yapabildiği tek şey kollarıyla yüzünü korumaktı. Saçlarını çekiştiriyorlardı. Karnına ve sırtına tekmeler atıyorlardı. Ve herkes kızın düştüğü duruma gülüyordu. Hiç kimse küçük kıza yardım etmiyordu. Kimse. Çocuklar gülerek ve eğlenerek küçük kıza vurmaya ve tekmelemeye devam etti.
Çocuklar sıkılıp küçük kızın yanından ayrıldıklarında küçük kız yerden bile kalkamadı. Sadece yattığı yerde dizlerini kendine çekip ağlamaya devam etti. Okulda her gün zorbalık görüyordu küçük kız. Ama okuldan nefret etmiyordu. Çünkü zorbalığa uğramasının sebebi okul değildi. Kendisiydi. Küçük kız kendisinden nefret ediyordu. Bembeyaz saçları vardı. Herkesin saçları koyu renk ya da sarıydı. Onunki neden beyazdı? Peki ya gözleri! Gözlerine ne demeli! Mücevher moru gözleri başına ayrı bela oluyordu. İnsanlara bakmak istemiyordu. Çünkü o zaman mor gözlerini görecek ve yine laf edeceklerdi. Küçük kız farklılıklarını eleştiren yaş grubundan en nefret ettiği yetişkinlerdi. Yetişkinler kıza tek bir laf bile söylemezlerdi ama bakışları kızı tuzla buz etmeye yeterdi. Bazıları kıza acıyan bakışlar atarlardı, bazıları küçümseyen bakışlar, bazıları garipseyen, bazıları toplumun bir parçası olmaması gerektiğini düşündüğünü belli eden bakışlar atardı.
Küçük kız ayağa kalkabildiğinde duvara fırlatılmış çantasının yanına gitti ve dökülen eşyalarını toplamaya başladı. O kadar çok ağlamıştı ki artık gözlerinden yaşlar gelmiyordu. Sadece boş boş burnunu çekiyordu. Eşyalarının hepsini aldıktan sonra çantasını sırtına geçirip yola koyuldu. Annesi buraya yakın bir markette çalışıyordu. Küçük kız her gün okuldan sonra annesinin çalıştığı markete kadar yürürdü. Yalnız başına yürürdü. Denizin kenarından geçerken bir şey kızı denize çekti. Kız ise denize doğru ilerlemeye başladı.
Kumların üzerine oturup çantasını yanına koydu ve dizlerini kendine çekti. Kollarını da dizlerinin etrafına sardı ve burnunu dizlerine dayayarak denizi izlemeye başladı. Altındaki mini eteği umursamadı. İnsanların onun hakkında ne düşündüklerini düşünmedi ilk defa. Sadece oturdu ve denizi izledi. Yalnız başına. Arkasından birkaç adım sesi geldi ve tam yanında durdu. Kız yavaşça kafasını kaldırıp gelen kişiye baktı. 20 li yaşlarda genç bir bayandı. Kumral saçları bel hizasındaydı ve kıvırcıktı. Açık kahverengi gözleri vardı. Boyu tahminen 1.70 lerde falandı. Üzerinde pembe bir crop ve siyah bir eşofman vardı. Genç kadın küçük kıza bakıyordu. Küçük kızın kızarmış burnu ve gözleri onu ele veriyordu. Gören herkes ağladığını anlayabilirdi.
Kadın huzurlu sesiyle konuşmaya başladı. "Ne oldu minik?" küçük kız burnunu çekip cevap vermek için ağzını açtı. Ama bir anda yaşadıklarını birisine anlatmak istediğini fark etti. "Bana zorbalık yapıyorlar" sesi oldukça kısık çıkmıştı küçük kızın. "Arkadaşların mı?" kız kafasını iki yana salladı. "Benim arkadaşım yok" kadın gözlerini küçük kızdan kaldırıp karşılarındaki vahşi denize baktı ve yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi.
Kadın yavaş yavaş ayakkabılarını çıkardı ve düzgün bir şekilde uç kısmıı denizi gösterecek şekilde koydu. Denize doğru birkaç adım attıktan sonra durdu ve ona şaşkınlıkla bakan kıza hitaben konuştu. "İnsanların hepsi korkaktır. Yenilikten veya farklılıktan iyi ya da kötü bile olsa korkarlar" Ardından kadın denize doğru ilerlemeye devam etti. Sert dalgalar kadına çarpıp onu denizin derinliklerine çekerken küçük kız kadının ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu.
Belli bir süre sonra kadın vahşi dalgaların arasında gözden kayboldu.
Küçük kız anlamlandıramadı. Birisi neden kışın ortasında denize girerdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAGA
FantasyTuruncuyu andıran ama kırmızı olduğunu belli eden gözler... Hayatımı değiştiren gözler... Kendimi sevmemi sağlayan gözler... Görmeden nefes bile alamadığım gözler... Değerli olduğumu hissettiren gözler... Kim olduğumu öğrenmemi sağlayan gö...