𖤍 11 Çiçek 𖤍

70 8 31
                                    

Gözlerimi yavaşça kırpıştırıp açtım. Livanın karşımda beni izlediğini görünce korkuyla sıçradım. Liva ufak bir kahkaha atarken ben burnumu kıvırıp kollarımı bağladım. "Yaptığın şey hiç hoş değildi" Polisin karşısındaymış gibi ellerini havaya kaldırıp konuştu. "Benim suçum yok bütün suç senin"

"Ne?!" Liva güldü ve konuştu. "Bu kadar güzel olmasaydın oturup saatlerce seni izlemezdim" içten içe hoşuma gitmişti cevabı. Yüzüm kızarırken kafamı aşağıya eğdim ve mırıldandım. "Kapa çeneni" Liva yine kahkaha atarken ben oturduğum koltuktan kalktım.

"İyi gibisin ben gidiyorum o zaman" ben ayaklandığımda Liva bir anda öksürmeye başladı. Benim bakışlarım telaşla ona dönerken Liva yarasını tutarak öksürmeye devam etti. "Liva?!" Sesimdeki telaşı gizlemek için bir çaba göstermedim. Hızla yanına gidip yatağın ucuna çöktüm. "Doğulayı çağırmamı ister misin?" Öksürmeye devam ederken elini kaldırıp beni reddettiğini belli etti.

Ben telaşlı gözlerle onu incelerken Liva bir anda beni belimden yakalayıp kendine çekti. Ben yatakta onun yanındaki yerimi alırken o sırıtıyordu. Kalkmak için hamle yaptığımda Liva tutuşunu sıkılaştırdı. Bense yerimden 1 milim bile kıpırdayamamıştım. "Liva! Bıraksana!" Liva sırtımı ona yaslamı sağladı ve çenesini kafamın üstüne koydu.

"Bırakmayacağım. Bir kere bıraktım ve hiç iyi şeyler olmadı. Bir daha asla bırakmayacağım seni" Livanın hafif bir hüzünle söylediği şeye hafifçe gülümsedim. "En azından sana yaslanmayayım. Canın acı-"

"Acımıyor. Sen benim canımı acıtmazsın" Lafımı bölüp söylediği şeyle donup kaldım. "Liva?"

"Efendim taluy?" Kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Ben acıktım" Liva yine gülerken somurttum. "Hadi bırak artık beni de bir şeyler yiyeceğim" Ayağa kalktığım an Livaya döndüm. "Bir şeyler yemek ister misin?"

"Hayır saol ben böyle iyiyim" Livaya son bir kez gülümseyip odadan çıktım. Mutfağa geçebilmek için salondan geçmem gerekiyordu. Gri koridorları aşıp salona ulaştım. Salonun kapısının önündeyken içeride koltukta oturan Doğulayı gördüm. Ama o beni fark etmemişti.

Elinde bir kolye vardı. Kolye ikiye açılmıştı ve içindeki resme bakıyordu. Yüzünde hüzünlü, özlem dolu ve aşkla bakan bir gülümseme vardı. Resmi her ne kadar merak etmiş olsamda bir şey demeden içeri bir adım attım. İçeri girdiğim an Doğulay bunu fark etti. Hızla kolyeyi kapatıp yumruğunun içine aldı ve karşımda dimdik ayağa dikildi.

"Otur Doğulay" Doğulay kafasıyla onaylayıp koltuğa geri oturdu. Ben yavaş adımlara mutfağa ilerlerken Doğulay kolyesini alıp dikkatlice boynuna astı. Ardından bir öpücük kondurup zırhının içine sakladı.

Mutfağın kapısını açtığımda büyük bir çığlık attım. Yankılanan türden. Görebildiğim tek şey kandı.

Kan.

Kan.

Ve daha çok kan.

Bembeyaz mutfak dolapları kan kaplıydı. Yerler, duvarlar hatta tavan bile kan kaplıydı. Kanın bulunmadığı tek bir nokta bile yoktu. Kıpkırmızıydı. Bu siyah, beyaz ve grinin hakim olduğu evde şu anda bunların dışında sadece kırmızıydı.

Dolapların üstündeki kan sıyrılarak yazılmış belli belirsiz bir yazı vardı.

'Kırmızıyı sevdiğini biliyorum kızım'

Kırmızıyı severdim. Bu doğruydu. Ama kan kırmızısını değil. Livanın gözlerinin kırmızısını severdim. O huzur veren kırmızıyı severdim. Güven veren kırmızıyı, sevgiyle bakan kırmızıyı severdim. Sanki en değerli şeymişim gibi hissettiren kırmızıları severdim. Canımı acıtmaktan ölesiye korkan kırmızıyı severdim. Ben sadece Livanın kırmızısını severdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 08, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

NAGAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin