Büyük Ev'in arka bahçesi ön kısmından daha da genişti. Gezinti için özenle dikilip yetiştirilen ağaçların arasına yerleştirilmiş bank ve kameriyelerin olduğu özel bölüm yine büyük ve gösterişli binanın arka tarafında kalıyordu. Ancak binaylabu özel bahçe arasında seyrek olarak dikilmiş bodur ağaçların bulunduğu bir çimenlik vardı. Ev’in arka köşesine yakın, ahırların hemen önünde çingenelerin arabalarını çektikleri yer, aslında şehrin Beyi’nin araba ve çeşitli mühimmatlarının konulduğu müştemilattı.
O gece gelen misafirlerin arabaları ise bahçe duvarının dışında yol boyu dizilmiş ve sahiplerinin eve dönüşleri için bekliyordu.
Uzun bina, çatısı ve kapıları haricinde taştan inşa edilmişti. Şu anda önünde toplanmış adamlar eve mutfak tarafından girmek için harekete geçtiklerinde çok fazla ilerleyemeden önleri kesildi. Onlara doğru gelen adamların ifadeleri hiç de dostça görünmüyordu.
“Bize ok atan adamı halletmemiş miydin?” Livan Moita’nın yanında konum alırken keyifsizce sormuştu.
“Kaçtı, ben de karanlıkta takip etmek istemedim,” dedi Moita.
“İyi ki de etmemişsin. İki düzine adamı tek başına halledemez yem olurdun,” diyen Barva gürleyerek ileriye doğru koştu.
Moita kuzenini takip ederken “Bir düzine,” diye düzeltti.
Kılıçlar karanlıkta buluştuğunda çıkan kıvılcımlar ortamı aydınlatmak için yeterli değildi. Bir grup boyalı soytarı bekleyen adamlar,karşılarında silahlanmış üstelik Vasili tarafından iyi eğitilmiş çingeneleri bulunca kısa sürede ezilip geçildiler. Öyle ki aralarında Moita ve Barva gibi tecrübeli savaşçılar varken sağ kalan da olmadı.
Moita oyalanmadan evin arkasındaki hizmetçilerin girişinden arkadaşlarını içeriye yönlendirdi. Amacı kısa yoldan dördüncü kattaki galeriye ulaşmaktı. Mutfak tarafındatezgâhların altına gizlenmiş birkaç hizmetçi kadın haricinde kimseye rastlamadılar. Galerinin bulunduğu kata vardıklarında her şey çoktan olup bitmişti. Muhafızların cansız bedenlerini girişin yakınlarında buldular. Kapıların altından dumanlarla birlikte içerideki kargaşanın, can havliyle atılan çığlıkların ve kapılara vurulan eşyaların sesleri de sızıyordu.
“Barva, Arte kapıları kırın. Diğerleri benimle gelsin,” diyen Moita galerinin diğer kapısına geçmek için adamlarını aşağıya yönlendirdi.
Galerinin bir kat altında, boydan boya uzanan koridor boyunca koştular ancak aşağıdan gelen gürültüler üzerine Moita yukarı çıkmak yerine seslerin kaynağını araştırmak için merdivenlere yöneldi. Yine de birkaç kişiyi üst kata göndermeyi ihmal etmedi.
Evro, Anzin ve adamlarının etraflarına saldıkları korkudan kimse önlerine çıkamıyordu. Ev’in çalışanları ve hizmetliler bir köşeye sinmişlerdi. Bu durumdan yararlanan adamlar çoktan binadan çıkmış ve ön bahçeye ulaşmıştı. Moita onlara katılan Kral muhafızları ve saklanan birkaç askeri de yanlarına katarak düşmanın peşinden binadan çıktı. Kapıları tutan kimse yoktu ve bir şey yapmazlarsa adamlar ellerini kollarını sallayarak şehirden de çıkıp gideceklerdi.
“Hiçbir yere gidemezsiniz!”
Adamlara meydan okuyarak binanın önünde dikilen Moita, kendi evini savunan gerçek bir bey gibi görünüyordu. Yanında Mgeri ile Livan, arkasında çingene ve askerlerden oluşan, karışık ve öfkeli bir grup adamla evlerini yağmalayan, öldüren ve çocuk kaçıran hainler için beklenmedik bir engeldi.
“Bunu kim söylüyor?” Evro geriye dönerek Moita ile yüzleşti. Küçümseyici bakışları bir süre iri yarı adamın üzerinde dolaştı.
Moita “Kralına sadık birisi,” diye gürledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL (Berweuli II. Kitap)
FantasyBerweuli serisinin 2. Kitabı "Kızıl" ı okumaktasınız.