Aşlak Evi

18 4 3
                                    

Ovanın tekdüzeliğinin ortasında koca bir değirmen taşı gibi yerleştirilmiş, etrafında duvarların çember çizdiği Aşlak Evi, bodur incir ağaçlarının ortasında gizleniyordu. Aynı kör etki, evin terasında dikilen bir kişinin bahçenin ardındaki düz ovayı görememesinin de nedeniydi. Mekotoni Beyi’nin yazın sıcağından kaçmak için kullandığı bu yapı, kızıl toprak ve ahşaptan yapılmış tek katlı bir evdi. Kral ve Kraliçe’nin beklenmeyen ziyareti bekçi ailesi ve birkaç korumanın haricinde evi bir süredir ilgisizliğe terk etmişti. 

Geniş taş merdivenlerin çıktığı terasın korkuluklarının gerisinde geceyi arşınlayan genç kadın ise bu tenhalıktan faydalanmak niyetiyle daha birkaç saat önce buraya gelmişti. Maleni için bu akşam sevdiği adamı beklemek, yıllardır beklediği gibi birkaç saat daha beklemek, artık üstesinden gelemeyeceği bir hal almıştı. Tam terastaki banka kendisini ümitsizlikle bırakacağı sırada serin esen yel, bir atın çakıl taşları üzerinde çınlayan nal seslerini kulaklarına taşıdı. Kısa bir süre sonra ise incir ağaçlarının arasından beklediği kişi göründü. 

Ellerini dayadığı taş korkuluğu heyecanla sıkarken adamı karşılamak için ileri bir adım bile atamadı. Merdivenleri çıkan Moita’yı nefes dahi almadan izledi. Kurtulduğu başlığının sakladığı kızıl-sarı saçları ve o sevdiği sert yüz hatlarıyla Moita iki adım sonra karşısındaydı. Gölgeliklere asılı fenerlerden yayılan loş ışığın altında adama aydınlık bir ifadeyle baktı. 

Kaçak olarak tüketilen yılların etkisi o çok sevdiği mavi gözleri sertleştirmişti. Daha ne kadar katılaşabilirdi ki? Bir asker olarak büyümüş ve savaş meydanlarındaki yenilmez gücüne karşın beyliğinin idaresinde daima adil ve merhametli olmaya çalışmıştı. Fazla merhametli, diye düşündü Maleni.

“Rova’dan gönderdiğin pusulada acele ve önemli diye yazmışsın.” Moita dikkatle kadının yüzünü baktı. “Umarım kötü bir durum yoktur?” diye sorduğunda aslında çağrının önemli olmadığını ve kadının kaprisi yüzünden burada olduğunu anlamıştı. Tanıdığı Maleni, bir baharatçının deposunda ayaküstü verilen birkaç öpücükle yetinmeyecekti. Eskiden de hep daha fazlasını istemişti ve aralarına giren onca zamana rağmen hala da değişmemişti.

“Bir mesele var aslında. Ama bunu daha sonra da konuşabiliriz.” Maleni özlemle içini çekti. "Nasıl olsa bütün gece ikimizin."

“Elbette, sen iyiysen diğer şeyler bekleyebilir.” Moita evin sessizliğini kısa bir süre dinledi. “Şehirden çıkarken sorun çıktı mı? Yalnız mı geldin?”

“Elbette.” Cesaretinden şüphe edilmesi karşısında kadın çenesini hafifçe kaldırdı. “Ladre Kral’a yaltaklanmakla o kadar meşgul ki yokluğumu asla fark etmeyecektir.”

“Büyük Ev’den böyle kaybolarak riske girmeni ve kendini tehlikeye atmanı istemiyorum Maleni.” Moita kadının kollarından tutarak hafifçe başını eğdi. “Ne söylemek istiyorsan Rova’yı kullanabilirsin. Mutlaka bana ulaştıracaktır.” 

“Merak etme.” Maleni kendini tutmaktan vazgeçerek önünde duran geniş göğse başını yasladı ve sıkıca adama sarıldı. “Ben her şeyi düşündüm. Bizi kimse burada bulamaz ve rahatsız edemez.”

Moita hafifçe güldü. “Üşümüşsün içeri girelim.” Kadını kolunun altına alarak göğsünden uzaklaştırdı. Açık olan ahşap kapıdan geçerek eve girdiklerinde yağ lambalarına rağmen çok sayıda yakılmış mumun vaat ettiklerini kavramak hiç de zor değildi. Maleni onu kapalı kapılar ardındaki bir odaya sürükledi. Hiçbir eksik olmadan donatılmış yemek masasıarka bahçeye açılan kapılara bakacak şekilde yerleştirilmişti. Masanın gerisinde kalan küçük alanı bir kanepe ve incir ağaçlarının serin yaz gecesine yayılan tatlımsı kokusu dolduruyordu. 

KIZIL (Berweuli II. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin