Muggle sokağında oturan birkaç safkan aileden biriydi Black ailesi.
Oturdukları normal görünümlü apartmanın içine girince, tamamen atmosfer değişiyordu.
Simsiyah duvarlar, garip tablolar, kapalı kapılar, içinde karmaşık eşyaların olduğu odalar vardı.
Tabii evin içinde garip tabloların olduğu kadar, garip insanlar da barınıyordu.Orion Black, evin babasıydı. Karısına, çocuklarına sevgi göstermeyi pek beceremezdi. Hatta sevmenin ne demek olduğunu bile belki bilmiyordu. Onun için her şey iş gözündeydi. İşe yarar mıydı? İşine uyar mıydı? Uyarsa sorun yoktu. Sevgi niyetine iki üç samimiyetsiz dokunuş ve soğuk zoraki bir gülümseme verirdi.
Walburga Black, evin annesiydi. Evin hakimiyeti her ne kadar Orion'da gibi dursa da aslında Walburga'daydı. Kibrinden, asaletinden, safkan takıntısından ve sadist tarafından dolayı onu gören bir muggle çok rahatça deli diyebilirdi. Bir büyücü ise bir şey demeye cesaret edemezdi. Hâlbuki evdeki herkes kadar o da acınası bir haldeydi. Belki kocasından biraz sevgi hissetseydi, belki aşık olsaydı böyle olmazdı?
Evin birkaç dakika ile büyük olan çocuğu Sirius Orion Black. Annesinin utanç kaynağı, babasının umursamadığı eşya gibi birisi. Ailenin tamamı takıntılı safkan, karanlık yol destekcisi sayılırdı. Birkaç istisna dışında. Sirius ise bu istisnalardan birisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Kuzgun karası siyah saçları omuzlarına kadar uzundu. Gri, dumanlı gözleri vardı. Yakışıklılığı belki de bütün ailedeki en ses uyandıran yüzdü.
Ama Sirius her aynaya baktığında annesinin sesi kulaklarında dolaşırdı,
"Yakışıklı veya güzel bir yüze sahip olman önemli bir şey değil Sirius. Güzellik gelip geçici bir şeydir. Senin odaklanman gereken şey mirasın. Kimse seni güzelsin diye sevmeyecek."
Böylece ya aynaya bakmaz, kendisinden midesi bulanır ya da kendisindeki tüm kusurları bulana kadar aynaya bakardı.
Her ikisinde de aynı sonuca varır ve kendi kendine mırıldanırdı,
"Beni niye birisi sevsin ki? Annem babam sevmemiş, bir de başkası mı sevecek?"Sirius'un ikizi, üç kardeşten tek kız olan Scheat Walburga Black. Üç kardeşin de adı yıldızdan gelirdi. Fakat Scheat'ın bir lanet gibiydi. Scheat yıldızının ölümü temsil ettiğine inanılırdı. Çok büyük zorluklar, sarsıntılar vereceğine, aynı zamanda çok kesin kayıplar yaşatacağına inanılırdı. Bazen de Scheat kendi kendine düşünürdü. Acaba bu anlamı taşıyan yıldız gibi, kendisi de ölümü mü temsil edecekti? Scheat'ın tıpkı Sirius gibi gri, dumanlı gözleri vardı. İkisinin arasındaki en büyük farklarından birisi, Scheat'ın göz altlarının hep mor, uykulu olmasıydı. Scheat kısaydı, pek cılız sayılmazdı ama kilolu da değildi. Kuzgun karası saçları kalçalarına kadar uzundu. Sirius nasıl yakışıklıysa, Scheat'ta bir o kadar güzeldi.
İkizlerden bir yaş küçük olan Regulus Arcturus Black. Evdeki herkesin göz bebeği sayılırdı. Özellikle annesinin (her ne kadar miras için denilse de), Sirius ve Scheat'ın. Neredeyse yüz hatları Sirius'la aynı sayılırdı. Sadece daha keskin, ciddi ve soluk dururdu. Tıpkı Scheat gibi göz altları mor ve uykuluydu. Regulus, Sirius'tan daha cılız ve biraz daha kısaydı. Ailesinin göz bebeği ve şimdiden gururu sayılırdı.
O karanlık duvarların arasında yaşayan en önemli bu beş kişinin hepsi kapalı kutu gibiydi. Hepsinin yatağının altında, kalbinin en derinliklerinde sakladığı karanlık, pis, siyah ve tozlu bir kutusu vardı. Zaman ilerledikçe, bu kutuları açmaya cesaret edeceklerdi.
Odada yankılanan çığlıklar, hıçkırıklar, yakarışlar kesilmişti.
Bir insan kendi sesinden nefret edebilir miydi? Ben ediyordum. Sadece sesimden değil, her zerremden nefret ediyordum.
Gözlerimden düşen yaşı elimin tersiyle sildim.
Üstümdeki pahalı siyah elbiseyi düzelttim.
En acı veren de buydu.
Sadece on yaşındasın ve bütün işkencelere maruz kaldıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranıp o salona gideceksin, babana, annene ve gelecek misafirlere iyi davranacaksın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
we are the end. / evan rosier.
Fanfiction☆ ' "Biz onlar gibi değildik. Biz beraberken... Bütün zaman dilimleri yavaşlar, belki de yok olurdu. İnsanların yanında duygusuz, acımasız, psikopat gibi davranırdık ama birbirimizin yanında... İçimizde, en en derin kuytularımıza özenle sakladığımı...