Black ailesinin düzenli hayatında ufak tefek çalkalanmalar yaşanıyordu.
Walburga, evin sessizliği ve sakinliğinin tadını çıkarıyordu. Kızması gereken oğlu Sirius yoktu.
Sadece Regulus için işler daha farklıydı. Scheat olmadığı için Regulus'un canı daha çok sıkılıyor, yapacak bir şey bulamadığı için genelde kendi odasında duruyordu.
Orion ise her zamanki gibiydi. İşine gidiyor, eve gelip gazete veya kitap okuyordu.
Her zamanki rutinlerini yapıyorlardı.Sonbaharın bitmesine günler kalmıştı. Havalar artık soğumaya başlamıştı. Regulus siyah bir kazak giymişti. Siyah saçları azıcık daha uzamıştı bu yüzden kulağının arkasına sıkıştırırdı.
Canı çok sıkılıyordu, çok bunalıyordu evde tek başına. Onu güldürmeye çalışan bir abisi, Sirius evde yoktu. Bu yüzden evde daha sessiz ve kasvetli bir hava vardı.
Canı sıkılınca Scheat'ın yanına gidemiyordu. Yanına yatıp ondan kitap okumasını isteyemiyor, ablasıyla beraber bahçeye çıkıp dolaşamıyordu.
Üçü beraber uyuyamıyorlardı.
O gün, camın kenarına oturmuş dışarı bakarken aklına bir farkındalık gelmişti.
Bir daha beraber uyuyamayacaklardı ki.
Üçü de büyüyordu, ayrıca hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştı.
O an içinde büyük fırtınalar koptu Regulus'un. Hıçkırarak ağlamak istedi. Bağırmak, şikayet etmek istedi.
Masasında duran boş siyah kapaklı bir defter ve bir kalem alıp yere oturdu. Gözünden yaşlar aka aka, yıllar boyunca yazacağı ve saklayacağı günlüğünü yazmaya başladı."Bir daha beraber uyuyabilecek miyiz?
Scheat ve Sirius'un arasına girip uyuyabilecek miyim?
Kendimi dünyaya hakim olmuşum gibi güçlü, sanki mükemmel bir yerde sessizliğin tadını çıkarırken ki gibi huzurlu, nadir anlar da hissettiğimiz mutluluğu, tekrar hissedebilecek miyim..?"Ve yazdı. Daha çok yazdı. Ağlaya ağlaya, sayfaları gözyaşlarıyla ıslatıp mürekkebi dağıta dağıta yazdı.
Gece yarısının son rutinleri kalmıştı. Walburga siyah çerçeveli aynanın önünde birkaç iksiri birbirine karıştırıp yüzüne yavaş yavaş sürüyordu. Aynaya bakınca tekrar yaşlandığını farketmişti. Kırışıklıkları çıkmaya başlıyordu.
Orion ise dişlerini fırçalayıp yatak odasına girmişti.
Soğuk ve samimiyetsiz bir şekilde karısının sırtını yavaşça okşamış, sonra yatağa girmişti. Walburga da yanına yattıktan sonra ışığı kapatmadan önce kısa bir konuşma yaptılar,"Sirius'un nesini eksik yaptık anlayamıyorum... 500 yıllık Slytherin geleneğini bozdu."
2 ay geçmesine rağmen Walburga bu durumu hâlâ kabullenemiyordu. Black ailesinin mirasçısı böyle mi olacaktı?
Orion umursamaz bir şekilde konuştu,"Çok takılıyorsun, Scheat Slytherin'e seçildi işte."
"Ama Sirius-"
"Walburga, Sirius'un Gryffindor olacağını her zaman biliyorduk. Scheat ve eminim ki Regulus aile geleneğimizi devam ettirecek."Walburga kocasına soğuk soğuk baktı,
"Doğru. En azından güzel Scheat'ım Slytherin'de. Narcissa ona göz kulak olacaktır. Ayrıca Evan'da Slytherin'e seçilmiş."
Orion kaşlarını çattı,
"Evan kim? Bizim soyumuzda Evan diye biri mi vardı?"
Walburga sinirle dudaklarını ısırdı.
"Rosier ailesinden Orion. Hani 3-4 kere evimizde ağırladık ya Orion."
Orion gözlerini devirdi,
"Haa, tamam. Ne yapalım Slytherin diye, kutlama mı yapalım?"
Walburga sinirle homurdandı,
"Orion nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsun? Her ailenin durumunu yakından takip ediyorum çünkü hatırlarsan bizim bir kızımız var ve safkan önemli bir aile ile evlenecek. Geleneğimizi devam ettirecek."
"Hmm- tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we are the end. / evan rosier.
Fanfic☆ ' "Biz onlar gibi değildik. Biz beraberken... Bütün zaman dilimleri yavaşlar, belki de yok olurdu. İnsanların yanında duygusuz, acımasız, psikopat gibi davranırdık ama birbirimizin yanında... İçimizde, en en derin kuytularımıza özenle sakladığımı...