Chapter 15: Same Blood, Different Fate.

152 16 91
                                    

"Nefret, öfke...

Bu deftere öfke duygusunu bilmediğimi, öğrenirsem kendimden korkacağımı söylemiştim.

Şimdi içimde yalnızca öfke ve nefret var. Damarlarımdaki kan intikam için akıyor. Aldığım nefes ciğerlerimi yakıyor.

Artık aşk bana umut vermiyor.

Korku veriyor. Evan'ı kaybetmekten korkuyorum. Böyle bir dönemde aşık olmak aptallık. En büyük aptallığı böyle yaptık.

Kimi koruyacağımı bilmiyorum. Eskiden olsa Sirius için canımı ortaya koyardım ama şimdi yapar mıyım?

O, Regulus için bunu yapar mıydı? Benim için?

Pandora birkaç hafta önce bana şöyle dedi, 'Öfke, insanın üzgün olunca kendisine kestiği duygusal bir cezadır. Kendi kendini bitireceksin.'

Bitecek miyim?

Varsın biteyim.

Yeter ki benim kardeşimin kanı yerde kalmasın.

Yeter ki elimde kalan son kişileri de kaybetmeyeyim."

Yorgunluktan altları morarmış gözlerimi ovuştururken kalemi bir kenara bıraktım. Düşünceli bir şekilde alt dudağımı ısırırken düşündüm,

"Bu defteri kime yazıyorum? Geride bırakacağım kimsem yok. Beni duymak isteyecek kimse yok. Anlayacak kimse yok."

Yaşamaya hevesim kalmamıştı. Yalnızca hayatta kalmaya çalışıyorduk.

Yapmaya bayıldığım şeyleri yaparken sıkılıyorum, birisini sevmek istemiyorum, kendime bakasım gelmiyor.

Evan'ı kaybetme korkusu içimi kemiriyor. Her gece kafamı yastığa koyarken aklıma bütün kötü ihtimaller geliyor.

Onu kaybedersem ne yapacağım?

Artık kafamda tek bu soru var. Her şeyimi kaybettim ve her şeyimi kaybetmek istemiyorum.

Regulus'un yası gün geçtikçe içimde azalır sanıyordum. Öyle de oldu. Kendime her ne kadar lanet etsem de onun yokluğuna alışmaya başladım.

Ama içimde başka bir şey doğuyor.

Gün geçtikçe büyüyor.

Herkesi öldürecek öfkeye sahibim. Regulus'un ölümünde en ufak nedene sahip olan kişiyi bile öldürecektim.

Ve buna Potter ile başlayacaktım.

Birisi omzuma dokununca aniden irkildim. Evan saçımı okşayarak bana baktı,

"Dalmışsın."

Başımı yorgunca salladım. Koltuğa, yanıma oturunca kafamı omzuna yaslayıp bacaklarımı kucağına koydum. Elini dizimi yavaş yavaş okşarken bana baktı,

"Heat-"
"Konuşmayalım Evan, lütfen... Sessiz kalalım."

Evan iç çekip başını salladı. Saçlarımı okşamaya devam etti. İkimizde yanan şomineyi izlerken sessiz kalmıştık. Aslında sessiz değildik, zihnimiz binlerce soru ve sorunu bağırıyordu ama biz susuyorduk.

Gözümden bir damla yaş akarken fısıldadım,

"Seni kaybetme korkusu beni içten içe öldürüyor, Evan.."

we are the end. / evan rosier.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin