Chapter 1: Introduction.

369 23 5
                                    

★ Sirius titreyen elini sabit tutmaya çalışarak koyu mavi rengindeki iksir şişesinden bir damla, beyaz beze damlattı. Yanağındaki derin kesiğe hızlıca bastırdı. İçten içe mırıldanıyordu,
"Acımıyor. Acımıyor... Canım hiç yanmıyor."
Çünkü onun ruhu o kadar çok acıyordu ki, fiziksel acıyı hissetmiyordu.

Sirius Orion Black - Ben Barnes

★ Regulus, kapının köşesine pusmuş, sessiz sessiz abisinin yarasına pansuman yapmasını izliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

★ Regulus, kapının köşesine pusmuş, sessiz sessiz abisinin yarasına pansuman yapmasını izliyordu. Sırf onu savunduğu için yine haksız yere canı yanmıştı, biricik abisinin. Gözünde birikip, akmak isteyen yaşları inatla salmıyordu. Ağlamayacaktı. Ne de olsa abisi onun suçunu üstlenip onun yerine ceza almış ve canı yanmasına rağmen ağlamamıştı.

O da abisini utandırmayacak ve ortada hiçbir şey yokmuş gibi, ağlamayacaktı.
Ona da bu öğretilmiş, aşılanmıştı. Utandırmamak. Halbuki çocukluğun en güzel yanı, utanmadan her şeyi yapmak değil miydi?

Regulus Arcturus Black - Timothée Chalamet

★ Scheat, ağlamak isteyen dolu ve kızarık gözlerini görmemek için aynaya bakmadı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

★ Scheat, ağlamak isteyen dolu ve kızarık gözlerini görmemek için aynaya bakmadı. Çığlığını, içindeki kinini dışarı haykırmamak için dişlerini sıkı sıkı birbirine bastırdı. Tırnakları avucunun içine sıkı sıkı batıyor, ağlamamak için kendini zorluyordu. Ağlamamalıydı. Kardeşi Regulus'u bulup onunla ilgilenmeli, üzgün olmasını engellemeliydi. Sonra ikizi Sirius'u bulup, beceriksizce yaptığını bildiği pansumanını düzeltip düzgünce yapmalıydı.

Annesinin dağıttığını o toplamalıydı.
Paramparça olmuş kardeşi ve ikizini toplamalıydı.
Kendi kırıkları, paramparça olmuş kalbiyle yaşamaya alışmıştı. Artık onun kırıkları toplanacak halde değildi. Üstüne basa basa, köşelere ittirip erteleye erteleye, ufalanmış, cam tozlarına dönüşmüştü. İlk başta acıtmaz sanardı. Yamılıyordu, belki en çok tozları, kalan pislikleri acıtırdı. Geçti, bir şey yok sanardı ama bir anda, en beklenmedik anında o tozlar yapışırdı. Bir parazit gibi derisinin altına sızardı. Sonra neden canım yanıyor, kesiklerim iyileşemiyor diye kendi kendine sorardı. Kendi kesiklerini umursamıyordu. Kanaya kanaya, kanını akıtıp kaybedene kadar kardeşi ve ikizini toplayacaktı.

we are the end. / evan rosier.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin