11.bölüm

401 48 13
                                    


"Bu son kararın ya mallarımızı gemilere doldurursun, yada bize olan borcunu herkese duyururuz"

Adamı duymamla dertlerini az çok anlamıştım. Bir bitmedi be şu kaçakçılık dalgası!
limanda teknesi bile olanın peşine düşüyorlardı
Malesef bu seferde Cemal dayının başına gelmişti.
Üstelik istemediği halde zorla yaptıracaklardı.

Hazel el kol yaptığında bakışlarım ona yönelmişti.
Ne oldu der gibi başımı salladım telaşlı bir şekilde bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

Eliyle belini göstrerek adamları işaret ediyordu.
Ne? Haaa tabi ya! Silahları gösteriyordu.
Gösterdiği adama baktığımda belindeki silahı hiç saklama çabasında olmadığını gördüm.
Gerçi bir kilo hamsi ile tehtid edecek halleri yoktu Cemal dayı yı.

Sakin ol der gibi elimi kaldırdım hazele.
bir an önce buradan gidip babam ve abimlere haber vermemiz gerekiyordu.
Gerçi ilk önce polise haber vermemiz gerekiyordu ama malesef telefonunumuz olmadığı için Abimlerin yanına gitmek en mantıklı olan çözümdü.
Cemal dayı babam ile Karısı selma  yenge annemle arkadaştı.
kendi çocukları olmadığı için bizi yeğenleri yerine koymuşlardı
Küçük yaşlardan beri öz amcamız ve yengemiz gibiydiler
Hatta Cemal dayı seferlerde abimleri yanında götürür.
Onlara geminin tün inceliklerini öğretirdi.

Anlayacağınız üzerimizde hakkı sayılmayacak kadar çoktu.
Yavaş yavaş hazelin yanına gitmeye çalışıyordum.
eğilip yürümeye başladığımda gelen ses ile irkildim.

"konuş lan!"

Adamın gür sesiyle adımlarım olduğum yerde kitlenmişti.
Kafamı yana çevirdiğimde içlerinden birinin bana baktığını gördüm.
Bana bakması bu durumda zaten çok normaldi.
Çünkü yolun ortasında durmuştum.

Aklıma tek gelen şeyi söyleyip koşmaya başladım

"HAZEL KAÇ!!!"

Hazel ile birlikte koşmaya başladığımızda arkamızdan gelen gürültü ile adamların arkamızda olduğunu anlamıştım.
Haydi Açelya yediklerinin hakkını ver tabana kuvvet!

"Allah belanı vermesin Açelya, sıkacaklar topuğumuza!"

Koşarken Hazelin elini tutup onu kestirmeye götürmeye çalıştım.
"Bela okuma, bela okuma!"

Bir kaç mahalle koşunca ses gelmemesiyle Arkana baktım.
kimseyi görememiştim zaten adamların o cüsseleriyle bize yetişmeleri imkansızdı resmen rüzgar gibi koşuyorduk.

Hazelin yavaşlamsıyla bakışlarım ona döndü.
"yaklaştık biraz daha dayan!"

Eve çabuk ulaşmak ve yakalanmamak için kestirmeden gidiyorduk
Önümdeki  kısa duvardan eteğimi toplayıp atlamıştım.
"Ben buradan nasıl atlayayım?"
Telaşla hazele baktım,şuan nazlanacak lüksümüz yoktu.
Önündeki taşı göstererek konuştum.

"saçmalama Hazel bas şu taşın üzerine çabuk"

Hazel çaresiz bir şekilde taşa basıp atlamıştı duvarın üzerinden
Tekrar koşmaya başladığımızda artık kasıklarım ağrıyordu.
Evin önüne geldiğimizde Abimlerin hala kamelyada oturduklarını gördüm.

"Vefa abi! Umut abi! Çınaarr!"

Elimi bahçe kapısına dayamış durmadan abimlere bağırıyordum.
Bağırıyordum ama sesim soluğum kesilmişti koşmaktan
Umut abim beni farkettiğinde elimle hızlıca buraya gelin işareti yaptım onlar buraya gelirken biz hazel ile dayanamayıp kaldırıma çökmüştük.

"ne oldu size?"
Vefa abimin gür sesi ile yarım yamalak konuşmaya başladım
Yanlarında bize doğru gelen uğur abiyle daha da rahatlamıştım.
Uğur abi polisti aynı zamanda Vefa abimin yakın arkadaşıydı.
Şuan burada olmasını en çok istediğim kişiydi sanırım.

BEZDUM DA BEZDUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin