"Deneme için hazır mısınız?"
Tüm çalışanlardan aynı anda "Evet!" sesi yükselmesi ile Wriothesley gülümsedi ve 12 kişiyi kasabanın 6 kısmına gitmesini söyledi. Böylece eğer bir sıkıntı, elektrik kaçağı veya kısa devre oluşumunda rapor verebilcek kişiler olacaktı. Görevli 12 kişi yerlerine giderken bende size Wriothesley'in projesi tamamlandığı sürece kasabada olanları anlatayım.
Kasaba yönetmeliğinin Furina'nın üzerine geçmesinden yaklaşık 3 hafta geçmişti. Bundan halk her ne kadar etkilensede elle tutulur yapabilecekleri bir fikirleri yoktu. Sonuçta Furina'nın babası ölmeden önce Furina'nın yönetici olmasını istemişti. Ee ne de olsa emir büyük yerden tüm kadaba halkı buna boyun eğmek zorunda kalmıştı.
Tabii herkesin aklında bir soru vardı. Furina gibi daha çok sanata düşkün, rahatlığı seven, düzensiz bir -bahsettiğim şey yönetmen olabilmeye uygun olmayan- genç kızın bir kasabayı 3 hafta boyu nasıl mükemmel bir şekilde yönettiği herkesin aklında soru işareti oluşturuyordu.
Sonuçta Furina eski yönetmen gibi ülkeyi tamamıyla ele alabilcek gelişmiş planlar yapabilecek kapasitede birisi değildi, en azından halk böyle düşünüyordu.
Elbette Furina tek başına bu işi yapamazdı. Mutlaka arkasında birisi vardı, ama kim?...
"5..."
Wriothesley tüm kadabaya elektriği ulaştıracak kolu aşağı tutmak üzere tuttu. Kollarındaki sıyrıklar ve gözünün kenarındaki yaranın acısını umursamıyordu bile. Kendi oldukça zorlamıştı son haftalarda. Haliyle uykusuz kaldıkcdaha çok hatalar yapmaya yani kendini yaralamaya başlamıştı. Her ne olursa olsun istediği sonuca ulaşmıştı.
"4..."
Halka açık bir yerde yapıyordu bunu böylelikle tüm halkta buna tanıklık ediyordu. Daha önce gelen mühendisler arasında en uzun süre hayatta kalmış ve çalışmalar yapmış kişi Wriothesley'di. Eh hâl böyle olunca halk içinde umut tomurcukları açıyordu. Herkes heyecanlıydı fakat neden kimse Wriothesley'in yaralarını önemsemiyordu. Yere dökülen kanları ve yeni dikiş atılmış yaraları vardı kollarında. Acaba Furina bu dramadan zevk aldığı için mi kimse bunun hakkında konuşmuyordu?
"3..."
Furina'da bu sırada oradaydı ve heyecanla Wriothesley'i izliyordu. Yine bir dramanın gerçekleşmesini bekliyordu.
"2..."
"1!"
Wriothesley kolu aşağı indirmesiyle gece olduğu için karanlık olan tüm kasaba zırayla baştan sona doğru aydınlandı. Herkes mutluydu. En azından böyle düşünülüyordu. Hemen yan binadaki sanat galerisinde kavga eden Focalors ve Neuvillette'i saymazsak herkes çok mutlu.
"Hayır bunu kabul etmiyorum! Bunun için onu öldürmemeliydiniz!" Neuvillette'in sesinden anlaşılıyordu ne kadar öfkeli olduğu.
"Oh, yoksa öyleyse başımıza başka dertler mi almamızı isterdin?"
Focalors soğukkanlı halini koruyordu, Neuvillette'in böylesine yıkıldığını görmek onun içinde üzücüydü ama elinden bir şey gelmiyordu.
"Sen bir katilsin... Sen öz babanı öldürmüş birisisin ve buna rağmen senin kimliğini korudum diyorsun."
Neuvillette'in sözleri ile beraber kasabada yavaş yavaş artan yağmur yağmaya başladı.
"Üzgünüm Neuvillette. Şartlar bunu gerektiriyordu."
Focalors'un yumuşak sesi cümlesinin sonlarına doğru kısıldı ve birden yok oldu. Yine Neuvillette'ten kaçıyordu. Neuvillette öfke ve hüznünü yine ve yine içine atmak zorunda kalmıştı. Daha ne kadar bunları saklamak zorundaydı bilmiyordu. Sadece çok yorgundu. Kendini tek ifade etme şekli ise çizdiği tablolardı. Sessizce önceden resmetmiş olduğu "yağmurlu gecede intihar" adlı tablosuna bakıyordu. Dışarıdan mutlu insanların ve mutluluklarıyla beraberinde çalan müziklerin sesi duyuluyordu.
Gaz lambası ışığıyla baktığı tabloya uzunca bakmaya devam etti. Tam bu sırada beyaz bir ışık ile etrafı aydınlandı. Eğer yanlış anlamadıysa Wriothesley'in projesi başarılı olmuştu.
Adım seslerinin geldiği noktaya döndü Neuvillette ve ona doğru gelen Wriothesley'i gördü.
"Tebrikler Bay Wriothesley"
"Teşekkürler Mösyö Neuvillette. Ben işimi yaptım sadece umarım beğenmişsinizdir."
Neuvillette'in duyguları şuanda karmakarışıktı. Az önce Focalors'tan öğrendiği gerçekler ile hissettiği öfke ve hüzünü mü yoksa kasaba aydınlandığı için mutluluğu mu hissetmeliydi bilmiyordu.
Wriothesley duvarda asılı olan tabloya baktı ve tebessüm etti. "Oldukça etkileyici bir tablo. Sanırım çizen kişi derin bir hüzün ve yalnızlık hissediyor olmalı. Ya da şimdiye kadar intihar etmiştir..."
"Yanılıyorsunuz bay Wriothesley o tablo... o tablonun resmeden asıl kişi benim. Sizse zifiri karanlık geceyi aydınlatmak için kasabamıza ışığı getiren kişisiniz."
Wriothesley'in dudakları gururla kıvrılırken karşısındaki dehşet veren tabloya bakmaya devam etti. Kesildiği için kanların aktığı kollarını ve hatta gözünün altındaki yarayı umursamadan sadece aydınlattığı kara gecenin lanetini üzerinde bulunduran tabloya bakmayı eksik etmiyordu.
Yanında ise tablonun sahibi, kasabanın sırlarla dolu adamı Neuvillette duruyordu. Gayet huzurlu olan bu ortama Wriothesley'in çıraklarından birinin dalmasıyla bozuldu.
"Bay Wriothesley kısa devre oldu kasabanın diğer taraflarındaki devreler yandı çok şiddetli yağmur yağıyor. Buradaki devre de yanacak lütfen dışarı çıkın!" dehşet dolu bağırışlar boş salonu doldurdu. Wriothesley hızla çırağının yanına koşarken Neuvillette sadece arkasından onu izlemekle yetindi.
Siyah saçlı -aralarında griler- olan adam ve çırağı evin çıkışındayken yanlarında kasabanın gizemli adamının olmadığını fark ettiklerinde siyah saçlı olan hemen hızla yüzünü Neuvillette'e çevirdi.
"Mösyö Neuvillette!"
Tam bu sırada tüm ampuller tek tek, sırayla patlamaya başladı. Neuvillette hiç bir kendini savunma gayreti göstermedi ama Wriothesley ve çırağı bunun için kollarıyla etrafa saçılan cam parçalarına kendilerini savunmaya çalıştı.
Artık her yer sessizdi. Kimseden çıt çıkmıyordu sanat galerisinde, bu dışarısı için geçerli değildi. Çığlıklar ve dehşet içinde bağrışan insanlarla doluydu sokaklar.
Wriothesley bir yandan Neuvillette'i merak ediyordu, neden böyle yapmıştı anlam verememişti. Bir yandan da dışarıdaki insanların güvenliğini merak etmekten kendini alıkoyamıyordu.
"Clorinde çabuk dışardaki insanların durumunu kontrol et ve herkese sakin olmasını söyle."
Sanat galerisinin dış kapısının kenarında hazırda bekleyen Clorinde, Wriothesley'in sözleriyle harekete geçti. Evet, şimdi halkın güvenliği garantiydi. Peki Neuvillette? Wriothesley bir gaz lambasını eline aldı ve içeriye doğru adımladı.
"Mösyö Neuvillette?"
Sesi biraz titremişti onun için endişeleniyordu. Ya elektrik çarptıysa ya da cam kırıkları vücudunu yaraladıysa?
Bu düşünceler eşliğinde Wriothesley tüm sanat galerisini yavaş adımlarla gezdi ama Neuvillette'i bulamadı. Çok kez ona seslendi ama hiç bir ses alamadı. Yere çok kez baktı, yaralandıysa kan dökülmüştür diye. Kendi kanı olduğunu düşündüğü lekeler hariç başka kan izi bulamadı. Neredeydi bu adam? Yer yarılıp içine mi girmişti? Kuş olup uçup kaçmış mıydı? Ya da sahiden bir tanrılık -kasabada dolaşan dedikodulardan bahsediyorum- gereği doğaüstü güçlere mi sahipti?
-3 hafta sonra gelen bölüm için kusura bakmayın ve yazım, mantık hatalarıma aldırış etmezseniz sevinirim♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1944; wriolette
Fiksi Penggemarlanetli kasabanın ışığı olma uğruna hayatını ortaya koyan çılgın bilim adamı wriothesley bu lanetin kurbanı olacaktı ya da kim bilir laneti sona erdirecek kişi ta kendisi olacaktır...