𝟖

146 23 48
                                    

Yağmurun verdiği kasvetli duyguyu iliklerine kadar hissedebiliyordu Wriothesley. Belki iki, belki de üç saattir aralıksız yürüyor ve doğru olduğunu düşündüğü yolda adımlarını sürdürerek şehrin yolunu bulmaya çalışıyordu. Elindeki şemsiye onu korumaya pek yardımcı olmasada tutmaya devam ediyor, umutsuzluğa kapılmamaya çalışıyordu.

Ağaçların arasında yürüyor, kimi zaman durup cebindeki eskimiş pusulaya bakıyordu. Gökyüzü sanki akşam olmuş gibi gözüküyor olsada kara yağmur bulutları yüzünden lâkin saat henüz yeni öğlen olmuştu.

"Şehre döndüğümde yeni malzemeler edinmem gerek, PLC kapaklar dayanıklı değil gibi artık..." kendi kendine aklından  -ama dışından söyleyerek- alıncaklar listesi yapmaya başlamıştı bile. Sisli ve yağmurlu yolda yapacaklarını düşünerek ilerledi. Birkaç yüz adımla beraber kasabanın kasvetli çevresinden kurtulmuştu tabii hâlâ yağmur yağıyordu ama ağaç dolu değildi her yer. Bu da görüş açısını arttırmıştı.

Yağmurun şiddeti biraz daha azalmıştı bu da ilerleyişini hızlandırabilmesini sağlıyordu. Açık yürüme alanına çıkmıştı artık, bir-iki saniye dinlenmek adına durdu ve çantasından su şişesini çıkardı ardından kafasına dikti suyunu Wriothesley. Şişeyi tam çantasına koyacakken elinden kaydı ve yokuş aşağı yuvarlanmaya başladı. Normalde olsa önemsemezdi ama bu cam şişeyi kız kardeşi hediye etmişti, kaybetmek istemiyordu.

Kız kardeşinden geriye kalan tek şeydi...

Deniz kıyısıydı şişenin olduğu yer. Yokuş aşağı doğru yavaşça kaydı Wriothesley ve efrafına baktı. Şişeyi göremeyince sinirle iç çekti. Etrafa bakınırken deniz kıyısında oturan bir silüet gördü.

H'ava yağmurlu, bu yağmurda kim deniz kıyısında hemde şemsiye olmadan oturur ki?' diye düşünmeden edemedi mühendis adam. Adımlarını deniz kıyısında oturan kişiye yöneltti. Yaklaştıkça daha da netleşiyordu görüntü ama sanki bi' o kadar da yoğun bir his var gibiydi.

Beyaz uzun saçlarından anlaşılıyordu artık kim olduğu.

Arkasından ona yaklaştı Wriothesley ve elindeki şemsiyeyi ona doğru uzatıp onun daha fazla ıslanmasını engellemek istedi. Ne fayda ki zaten sırılsıklam olmuştu yerde oturan adam. Bir şemsiye mi onu kurtaracaktı? Yoksa ıslak olan şey vücudu değilde ruhu muydu? Öylesine ıslanmıştı ki artık aşınmış ve buruşmuş muydu?

Wriothesley, adamın üzerine şemsiye uzatırken yanına oturdu, bu gürültülü yalnızlığında ona eşlik etti.

"Bay Wriothesley?"

Beyaz saçlı adam sağına dönerek yanında oturup bir yandan da ona şemsiye tutan adama baktı, kafası karışmıştı. Zaten kasabada çalışmalarına devam etmiyor muydu? Neden buradaydı?

"Neyden kaçıyorsunuz Mösyö Neuvillette?"

Neuvillette denize doğru bakmak için kafasını çevirdi ve sessiz kaldı bir süre daha.

"Gereksiz resmiyeti bir kenara bırakalım lütfen."

Wriothesley, yanındaki adamın bu isteğine karşı kafasını salladı. Aralarında garip bir sessizlik vardı.

Derin bir iç çekti Neuvillette nve "Sende duymuşsundur kasabada yaygın olan 'Kadim Su Ejderhası' efsanesini, haksız mıyım?" sözleri tek tek dudaklarından döküldü.Wriothesley onu onayladı, duymamak imkansızdı bu efsaneyi.

"Ve benim hakkımdaki söylentileri de duymuşsundur diye varsayıyorum"

Wriothesley bir koluyla ona ve kendisine şemsiye tutarken bir koluyla yerden destek aldı ve onu dinlemeye devam ettı.

"Kasaba yöneticisinin asıl ölüm sebebi benim..."

Wriothesley tek kaşını kaldırıp ona baktı ve devam etmesini bekledi. Olaylar gittikçe ilginç bir hâl almaya başlamıştı.

"Su ejderhasının bir sonraki reenkarne vücudu olarak seçildiğimi öğrendiği için onu birisi öldürdü..."

Wriothesley bunun hakkında bir şey diyecekken Neuvillette onun sözünü yarıda kesti.

"Onu öldüren kişi Focalors'tu. Tanımadığıni düşünüyorum çünkü kimse tanımıyor onu. Kendisi Bayan Furina'nın ikizi. Eminim sende Bayan Furina'nın tek başına kasabayı nasıl böylesine mükemmel bir şekilde yönettiğini merak etmişsindir, sonuç olarak Bayan Furina'nın gölgesinde onun arkasını toplayan kişinin Focalors olduğunu söyleyebilirim."

Wriothesley doğal olarak şasırmıştı, yanındaki adamın dedikleri gerçekçi gelmiyordu. Belki de resim çizerek kafayı yemiş bir insandı, nasıl bu kadar çabuk güvenebilirdi ki?

Neuvillette, onun yüzündeki ifadeden anladı şüphelendiğini. "Biliyorum gerçekçi değil ama şuan yağmurun sürekliliğini devam ettirme ve hissettiğn kasvetli havanında sebebi benim."

Sözlerine devam etti Neuvillette "Focalors nerdeyse hiç insanlarla iletişim kurmazdı. Bilgiye çok düşkün ve oldukça zeki birisiydi bunun yanında Furina'nın kişiliğine de benziyordu yani dramaya bayılırdı..."

"Öyleyse Focalors kendi öz babasıni basit bir bilgi karşılığında nasıl öldürmeyi göze aldı?" Wriothesley'in kafasında bir sürü soru işareti vardı, oldukça karmaşıktı tüm bu olanlar.

"Kendisi bilgi uğrunda çok şey yapmış birisi. Bir insan olarak doğsada bir insandan daha üstün bir varlık olduğunu düşünüyorum. Sumeru'da uzun zamanlar boyu çalışma yaptı. Bazı şeyleri öğrenmek uğruna Fatui'den insanlarla konuşmayi denedi. Fatui'de çalışanlardan ziyade Fatui Habercileri burada iş gördü. Arlecchino adında bir haberciyle birkaç bilgi alışverişi yaptı. Sonunda ise benim Kadim Su Ejderhası olduğunu kanıtlamak için bir çalışma yaptı, o zaman onunla tanıştım. Benim Su Ejderhası olduğuma dajr tüm kanıtlarını toplayıp kapıma geldi, bense kanıtları inkâr edemedim. Haklıydı sonuçta..."

Neuvillette bir süreliğine durdu, sanki düşüncelerini toplamaya çalışıyor gibiydi. Aralıksız bir konuşma onu da yormuştu.

"Bu arada..." diyerek solunda duran şişeyi Wriothesley'e uzattı "Bu galiba senin."  Wriothesley şişeyi aldı ve gülümsedi. "Teşekkürler."

Daha sonrasında Neuvillette boğazıni temizledi bir öksürükle ve konuşmaya devam etti.

"Focalors, Fatui'nin nihai amacını öğrendikten sonra ajan olarak çalışmaya başladı. Bilgi konusunda oldukça iyiydi. Akılalmaz telapati ve analitik düşünme yeteneğine sahipti. Öylesine çılgın birisiydi ki Celestia -Semavi İlkeler- ile bile iletişim kurmaya çalıştı. Ama ne yazıkki ilk denemenin sonucunda Celestia tarafından önsezisine el konuldu."

Yağmurun şiddeti azalmaya başlar gibi oldu ya da Wriothesley'e öyle geldi. Neuvillette'in sesi ile uyumluydu yağmur damlalarının dansı.

"Bu sırada babası yani kasabanın yöneticisi bir araştırma üzerinde çalışma yapıyordu. Gel gör ki kazara benim Su Ejderhası olduğuma dair bir bilgiyi ele geçirdi. Focalors bu bilgiyi kendine saklarken sıkıntı çıkmasada babası öğrendiği anda kasabaya duyurmak istedi. Celestia tarafından bu bilgi yayılımı fark edilcek olursa sonucunda beni yok edecekti. Focalors buna engel olmak adına babasını... kendi öz babasını öldürdü..."

Sonlara doğru biraz sesi titremişti Neuvillette'in. Hâlâ bu olanlar ona çok ağır geliyordu. Bir insanın kendisi yüzünden ölmesini kabul edemiyordu. Titrek bir nefes verdi ve denize doğru bakmaya devam etti. Birisine bunları anlattığı için kendini biraz olsun rahatlamış hissetmişti.

"Bunun için kendini üzmemelisin." ona bakarak gülümsedi Wriothesley. "Senin hiç bir hatan yoktu, bu tamamen Focalors'un kararıydı." onu rahatlatmak adına bir kaç sözcük söyleyebilmişti sadece elinden bir şey gelmiyordu. Bir yandan da kafası gittikçe karışıyordu. Neuvillette neden bunları bir başkası değilde kendisine anlatmayı tercih etmişti ki?

-Devam edecek...
Kusura bakmayın uzun zaman boyu yb atmadım daha doğrusu yazamadım. Kendimi yb yazabilcek kadar iyi hissetmiyordum. Umarım bu bölüm hoşunuza gitmiştir♡.

1944; wrioletteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin