1

537 35 21
                                    

Güzel bir sözle giriş yapayım dedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güzel bir sözle giriş yapayım dedim.🌷

Sizce ben kaç yaşındayım?

İlk bölümün sınırı yok.🎀💋

Bölüm şarkısı: Daddy İssues - The Neighbourhood🩰

ೄྀˊˎ-

Bütün hayatım bu yarışmaya bağlıydı. Ünlü bir şarkıcı olamazsam ya da para kazanamazsam ortada kalacaktım. Girdiğim birkaç yarışmada belli miktarlarda hediyeler alıyordum ama bunlar beni tam olarak geçindirmiyordu.

Bunca yıldır önüme gelen tüm müzik
yarışmalarına katılmaya çalışıyordum. Neredeyse hepsini kazanmıştım.

Evim kupadan ve hediyelerden geçilmez olmuştu. Hiçbirini atmaya kıyamıyordum çünkü onları kazanmak için on iki yaşımdan beri canla başla çalışıyordum.

O zamanlar bir ailem vardı. Aslında hâlâ varlar ama artık onlar için görünmez bir nesne durumuna gelmiştim. Sadece başları sıkıştığında görünür oluyordum. Aynı evde yaşayan yabancılardık biz...Sorsalar tanırdık birbirimizi ama gerçekte durum bununla sınırlı değildi.

"Yeter artık, kafam şişti! Şu lanet gitarı en sonunda camda aşağıya atıp senide peşinden yollayacağım."

Annemin cümleleriyle gözlerimi devirmeden edemedim. Yarışmam için güzel bir şekilde çalışamıyordum. Bunun için kimseyi suçlamıyordum. Ne yapabilirdim ki? Başka çarem mi vardı? Bende, beni camdan atmasını isterdim ama o bütün nefretini suratıma kusmaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Komşulardan kaç şikayet aldığımı biliyor musun sen! Her gün gelip şikayet ediyorlar. Yakında bizi evden kovarlarsa hiç şaşırmam."

Gitarımı sakince yerine koyup hızlıca ayağa kalktım.

"Peki, ne yapabilirim? Geleceğim için çok önemli bir yarışmam var. On iki senelik emeğimi sırf iki şikayet yüzünden çöpe mi atayım? Sen söyle. Hani her şeyi çok biliyorsun ya!"

Kendi kararlarımı alabileceğim yaşı çoktan geçmeme rağmen özgürlüğüm hiç bir zaman elimde olmamıştı. Ben bir korkaktım...insanların arasında kendini güvende hisseden bir korkak...

"O zaman çık git evimden! Zaten hiç bir yararın yok bana."

Doğruydu. Yararım yoktu ama zararım da yoktu. Neden insanlar her zaman işlerin kötü tarafına bakmayı severdi ki? Neden insanlar sadece görmek istedikleri şeyleri görürlerdi ki?

"Tamam giderim. Sonuçta ilk kovuşun değil ama bu sefer tek bir farkı olacak çünkü bir daha bu eve geri dönmeyeceğim."

Annemin attığı o küçümseyici ve ona muhtaçmışım gibi olan o bakışlarını asla unutmayacaktım...

"Sende geri dönersin o lanet baban gibi! Her gün başka kadının kollarında sabahlıktan sonra tekrar beni buluyor. Neden? Çünkü siz bana muhtaçsınız."

Eşyalarımı hızlıca toplarken annemin sözlerine aldırmamaya çalışıyordum.

Eskiden böyle bir aile değildik aslında...sanırım her şey benim suçum.

Babam sıradan bir devlet memuruydu annem ise bir ev hanımı. Hayat çok güzeldi o zamanlar...zaman geçtikçe yıllar bizden mutluluğumuzu söküp aldı. Artık evde üç yabancı baş başa kalmıştık. Biz kimdik? Her gün yüzlerine baktığım bu insanlar kimdi? Açıkçası kim olduklarını ve bu evde ne yaptığımızı bende bilmiyordum. Birbirimizi tanımıyorduk.

Herhangi biri 'Annenin en sevdiği yemek nedir?' diye sorsa sadece öylece bakardım ona. Ya da birisi bunu anneme sorsa o da benimle aynı tepkiyi verirdi ve maalesef babam içinde cevap değişmiyordu. Yabancıydık işte...

"Şu lanet kupaları da al gözüm görmesin. Zaten bir işe yaradıkları yok."

Aslında kupalarımı satsam biraz para kazanma ihtimalim vardı. Tabi bunu annemle ya da babamla asla paylaşmamıştım çünkü o kupaların para ettiğini öğrendiklerinde bir saniye bile durmadan hepsini satarlardı ve ben bundan emindim.

Yalandan bu kupaların özel yapım olduklarını ve satılmadıklarını söyleyince bir şekilde inanmışlardı ya da uğraşmak istememişlerdi.

Bütün eşyalarımı topladıktan sonra kupalarıma ve madalyalarıma baktım. Madalyalarımı yanıma alabilirdim ama kupaların hepsini yanıma alabileceğimden şüpheliydim.

Bavuluma baktım. İçi neredeyse bomboştu çünkü kıyafetlerim üç tişört, iki gömlek, bir pantolon ve bir tayttan oluşuyordu. İç çamaşırları saymıyordum ama onların sayısı da üçü geçmezdi. Hızlıca bavulumu açarak içine bütün madalyalarımı doldurdum. Sıra kupalara gelince içine sadece 5 tanesi sığabilmişti.

"Karton kutu var mı evde?"

Annem sanki iğrenç bir varlığa bakıyormuş gibi kileri işaret etti.

"Bak oraya vardır belki."

Bende çok umursamadan koşarak kilere gittim. Allah'a şükürler olsun ki sapasağlam bir koli vardı.

Evet bebeğim! Bunu kesinlikle almalıyız. İçine kupaları koyduktan sonra birkaç tane de kitap koyarız. Oh! Gel keyfim gel.

İç sesime göz devirip koliyi elime aldım. Baya büyük bir koliydi. Bunu yanıma alabileceğimden şüpheliydim ama bunu yapmalıydım, değil mi?

ೄྀ࿐ ˊˎ-

Bütün eşyalarımı toplayarak gitarımı da alarak bu ıssız evi terk ediyordum.

Gideceğim yeri bende bilmiyordum. Telefonumu cebimden çıkartıp açtım.

1 mesajınız var...

Hemen bildirimin üzerine tıklayarak mesajı okumaya başladım.

01 Aralık 2023 - 31 Aralık 2023  dönemine ait son ödeme tarihi 15.01.2024 olan 199.40 TL faturanıza dair bilgileri Dijital Asistanınız TOBi'den alabilirsiniz...

Bir an için mutlu olmuştum aslında. Birinin bana mesaj atabileceği gerçeği bile beni mutluluktan havalara uçuracaktı.

"Klasik.."

Sen onu bunu bırak da paran olmadan ne bok yiyeceksin acaba?

İç sesime hak veriyordum ve aklıma tek seçenek geliyordu.

Kuyumcuya gidelim.

Kuyumcuya gidelim.

ೄྀ࿐ ˊˎ-

The end...

Nasildiiiiiiii?

Yorum ve beğeni atın lütfennnn💋

Kırmızı KuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin