Kerem'den
herkes yavaştan gelmiş, eksikleri tamamlamıştık. volkan abi emre abiyi kolunun altına almış koklaşıyorlardı, barış ismailin çaktırmadan saçıyla oynuyordu, ferdi ve arda, ferdinin kıskançlık krizleri hakkında tartışıyor, yunusla halil apoyu hangimiz daha uzunuz diye darlıyor, biz de assolistlerimiz mauro ve merti arıyorduk.birkaç seferdir aynı anda yok olmaları hepimizin dikkatini çekmişti tabii ki. ama bugün iki taraf için de önemli bir günken, ikisinin yine aynı anda ortada olmaması bu sefer olayları patlatacak gibiydi.
tam biz onları ararken mert, sarı tofaşıyla parkın önünde durdu. herkes içinden mauroyla çıkmasını beklerken mert, eski sevgilisi miha ile inmişti alçak arabadan.
iki yıl önce, miha onu yukarı mahalleden cenk adında bir pezevenkle aldatmıştı. bunun sonrasında tabii ki ayrılmışlar ve mert de uzun bir süre depresyondan çıkamamıştı.
mauroyla beraber gelse illaki şoka girecektik ama mihayla gelmesi hepimizin ağzını açık bırakmıştı. ne alakaydı şimdi?
mauroyla aralarındaki elektrik ve çekim bu kadar barizken, miha nereden çıkmıştı hepimiz eminim ki üç beş saniye bunu sorguladık.
volkan abi "neyin peşinde bu gerzek herif?" diyerek sitem etti.
emre abi her zamanki gibi onu sakinleştirmek amacıyla "aman volkan öğreniriz şimdi, vardır illaki bir açıklaması hayatım." dedi.
bense altaya döndüm "altay ne alaka şimdi miha? sen bir şeyler biliyor musun?"
"hayır sevgilim benim de haberim yok ama birazdan öğreniriz." diyerek yanıtladı.
mihayla mert yanımıza doğru gelirken parkın diğer girişinden de mauro geliyordu.
yunus, "siktir ya hayır gele gele şimdi geldin sarı çiyanım." dedi.
stresten kimsenin sesi çıkmıyordu. ortada ismi konmamış da olsa bir ilişki vardı ve hepimiz mertin açıklamasını bekliyorduk.
iki tarafta yanımıza ulaştığında mauro kafa sallayarak gülümsedi.
"ne bu şimdi mert? eskilerini yanında taşıma hobin olduğunu bilmiyordum."
"sana da merhaba sarım ama öyle bir şey yok. izin verirseniz ve ağızlarınız kapanırsa açıklayacağım zaten."
miha kollarını önünde bağlamış, memnuniyetsiz bir şekilde ofluyordu. küçük çiyan, oldum olası sevmemiştim zaten.
"evet bu yanımdaki eyşanın sebebi ziyaretine gelecek olursak, kendisi altayın keremle sarıldığı ve öptüğü fotoğrafları çekerek şantaj yapmak istemiş. hangi akla hizmet anlamadım ben de ama bana attı ve eğer bunu yaymamı istemiyorsan bana geri dönersin gibi zırvalıklar söyledi. olay budur yani kardolarım."
şok olmuştum. miha nasıl merti tehdit ediyordu ve bu neden bizim üzerimizden dönüyordu amk. hayretle donup kalırken kafamı altaya çevirdim, benim aksime o buna hiç şaşırmamıştı.
"tam olarak mihanın yapacağı bir hareket. ama atladığın bir nokta var miha, ben ne senin bu saçma tehditlerinden ne de ilişkimin duyulmasından korkarım. bu zamana kadar beni tanıyamamış olman beni üzdü açıkçası."
ne kadar engellesem de gözlerim doluyordu. ben altayı boşuna sevmemiştim. şimdi de daha başında olsak bile ilişkimize böyle sahip çıkması kalbimi yerinden sökmeye yetmişti.
"şerefsizim sana bu keremi vermeyen ibne olsun be altay." diyerek ağlama numarası yaptı yunus.
barış da fırsatını asla geri çevirmeyerek, "seninle şöyle olabiliriz biliyorsun dimi sarı firtunam?" diyerek darlamaya devam etti ismaili.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kekosun | alker
General Fictionmahallenin sevilen, efendi çocuğu kerem ve on beşinden beri yanık olduğu en yakın arkadaşı Altay. kerem ikisini imkansız sanıyordu, sahi öyle miydi? yan shipler; barış×ismail arda×ferdi mert×icardi yunus×halil volkan×emre