7. sarı papatya

500 43 159
                                    


kerem'den

gelen yemeklerle film kavgamız son bulmuş, benim isteğimle, daha doğrusu altayın baskısıyla harry potter izlemiştik.

"olm yeter da valla bak ezbere biliyorum replikleri kerem. doğduk doğalı zorunla bunu izliyoruz amk." dedi barış.

ferdinin de "kerom valla iyi hoş da artık bi değişikliğe gitmemiz lazım ya." demesiyle gülsem de yine de üzülmüştüm.

bunu gören arda söze girdi, "ya bence güzel oluyor nostalji gibi. hem izlemediğimiz film de pek yok. iyi oldu bence ya."

dediğinin üzerine oturduğu koltukta hafifçe üstüne atlayarak sarıldım. ufak bir itişmeden sonra durulduk.

"e hadi film de bitti terasa geçmiyor muyuz?" dedi apo abi.

"mauro biraları dolaba koymuşsundur umarım." dedi mert.

mauro kılıbık karakterine bürünerek yanıtladı, "koymaz mıyım hayatım, durun getiriyorum." diyerek mutfağa geçti.

içki içmeyi sevmiyordum. dini değerlere sahip bir insandım ve bu bana tersti. ha denedim mi? evet denedim, dini kaygım olmasa da tadını ve yarattığı o saçma halleri sevmediğimden yine içmezdim.

"ben türk kahvesi yapıyorum, içen var mı?" diye sordum.

"ooo kerom sen yapacaksan elinden içerim, tuzlu." diyerek göz kırptı zani.

bunun üzerine altay elinde tuttuğu sigarasını onun üstünde söndürmekle tehdit etti. bu hallerine güldüm ve mutfağa geçtim.

bu bok boğazlıların sağı sollu belli olmaz diye risk almamak adına 4 fincan için karışımı hazırladım. bu sırada yanıma barış geldi.

"kolay gelsin kerom."

"sağ ol canım." dedim. bir şey danışmak istiyordu, sıçtığı boku bildiğim çocuğun halinden de anlıyordum tabii ki.

"sor barışım seni dinliyorum."

güldü ve saçıma bir öpücük kondurdu.
"ya ismail'le geçen gün öğle arasında konuşacaktık ya, gittik konuştuk ve hislerimizi itiraf ettik. şu an bana göre sevgiliyiz ama ona göre hiç öyle gibi durmuyor. yani mesela siz gibi rahat olamıyoruz, sence niye böyle?"

"tövbe haşa ama ismail çıkma teklifi bekliyor olabilir mi kardeşim? yoksa niye rahat olmasın ki. arada bir kendini çekip ima da yapıyorsa kesin bekliyordur ben söyleyeyim." dedim.

"off doğru kero olabilir. ismail biraz...biraz nazlı biliyorsun. nazını yerim ya sarı papatyam benim." demesiyle sarı papatya ve altayın mutfağa girmesi bir oldu.

"barıııış! ne demek sarı papatyam? hani sarı papatyan bendim? ulan utanmaz herif bir de kereme diyor ya çıldıracağım." diye carladı papatya.

barışın şok olmuş yüzü, ismailin tribi ve altayın ben bu gerizekalıyla nasıl büyümüşüm ifadesine gülmemek için göt kaslarımı sıkıyordum, sıkmasam sarı papatya yolardı beni.

"papatyam benim, hala sensin benim papatyam. senden bahsediyordum kereme o yüzden öyle dedim." diyerek sakinleştirmeye çalıştı barış.

"bilemem barışcığım. sonuçta yıllardır papatyan o, belki iki günlük birine bebeklik papatyanı değişmezsin diye düşündüm." diyerek nazlandı.

barış onu kolunun altına alarak söylendi, "benim papatyam yine tribal enfeksiyon geçiriyor anlaşıldı. gel biraz hava alalım oksijensiz kaldın sen ondan böylesin." diyerek terasa yönlendirdi 'papatya'yı.

bu hallerine gülerek cezveye doğru yöneldim. altay da arkamdan gelerek ellerini belime sardı.

"neyse ki benim 'papatyam' böyle nazlı değil, ne şanslı adamım ben ha."

kekosun | alkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin