Altay'dansabah 06.45'e alarm kurup kalkmıştım. duşa girip jeli boca ederek yıkandım, miniğime güzel kokmak istiyordum. hızlıca hazırlandım saat de 07.15 olmuştu.
aşağıdaki pastaneden keremimle küçükken yediğimiz poğaçalardan almıştım. zaten evlerimiz yakındı, tam vaktinde orada oldum.
kerem de tam vaktinde aşağıda olmuştu. üzerindeki Galatasaray logolu hırka başkasınds olsa beğenmezdim ama sarı kırmızı bile güzel geliyordu bana onun üzerinde olunca.
yüzünden eksik olmayan neşesiyle "günaaaydın sevgilim." diyerek sarıldı. Allahım kime iyilik yaptım da beni böyle ödüllendiriyorsun...
"sana da günaydın güzel sevgilim." diyerek öptüm.
"ay altayy yoksa o poğaçalardan mı aldınnn" diyerek sevinç nidaları yükseltiyordu.
"evet keremim bizim sevdiğimizden, nostalji olsun dedim."
gülümsedi ve el ele yine bize yakın mesafede olan okulumuza yürümeye başladık. tam yürürken arkadan biri sırtımıza atladı.
"amınıza koyarım şimdi noluyo oğlum" diyerek arkamı döndüğümde mauro ve mertin 32 diş sırıtarak dikildiğini gördüm.
"altayım bir sakin ol be kanaryam. sabah sabah kim atlar olm üstünüze." dedi beni sakinleştirmek amacıyla.
"günaydın keremim." diyerek yanağından öptü mauro keremi. evet tam şu anda boynumdan tüm kafama yayılan sıcaklığı hissediyordum.
"mauro sabah sabah delirtme beni o ağzını götüne çevirir sokarım hayatım."
"of altay ya maurodan da kıskanacaksan ohoo." diyerek ofladı kerem.
"harbi olm ben bile dert etmiyorum az rahat ol. ben seni öpsem yanlış mı olur hem." diyerek bana yakkaştı mert.
"aman merdom hiç geleyim deme. hem ayrıca kıskanırım tabii kerem. beni seni kendi gözümden bile kıskanıyorum, değil ki mauroyu kıskanmayacağım. senin de söylediğin laf."
"ulan bu aşık altay da bir başkaymış he. herifin içinden keremle birlikte shakespeare çıktı amına koyayım." diyerek güldü mauro.
"senin içinden de çıksa çıksa ibo çıkıyor be o ne olacak." dedi mert, mauroya ithafen.
" dinime küfreden müslüman olsa. ben iboysam sen de mahmut tuncersin. bak görüyor musun hayatım yine müthiş bir ikiliyiz." diyerek merte yanaştı mauro.
dalaşa dalaşa okula varmıştık sonunda. sınıfa çıktığımızda diğerleri çoktan oradaydı. günaydınlaşarak yerlerimize geçtik.
"ilk ders kimeydi ya?" diyerek sordu ferdi.
"mertens hocanın dersi ya. herife bayılıyorum ama sabah sabah da matematik çözesim hiç yok vallahi." dedi keremim.
"sen yat uyu kerem ben not alırım." dedim.
"e oha ama artık altay abaaarrttt." diyerek böğürdü laz ayısı barış.
ismail bunun üzerine "ne ilişkiler var işte offf." diyerek iç geçirdi.
" bazen gerçekten seni anlamıyorum ismail. bir yıldıe peşindeyim bana yüz verdiğin yok. tamam susuyorum sana olan sevgimden ama benim de bir sınırım var. imayla bu iş yürümez. ya yanımda ol ya da en uzağımda. bir dengen olsun artık bende insanım değil mi?" diyerek çıkıştı.
bu haline hepimiz çok şaşırmıştık. evet barış sinirli birisiydi, başkası olsa ortalığı yakacağı olaylarda ismaile tek kelime etmezdi ama ilk defa böyle tepki veriyordu.
ne kadar kendini sıksa da isomun gözlerinin dolduğunu görmüştüm. barışın da sınıftan çıkmasıyla yanında gittik. sarılarak sırtını sıvazladım.
"şşş üzülme ismail, barışın biraz siniri bozuk malum mevzulardan. tavrı sana değildi." diye açıkladı apo abi.
"bana olsa da hakkıdır ama. çocuğun ağzına sıçıyorum, hak etmiyorum onu." diyerek içine içine ağlamaya başladı.
"isom senin de haklı olarak kaygıların var hepimiz biliyoruz, ağlama kurban olurum." diyerek sakinkeştirmeye çalıştı ferdi.
arda, "ismail önemli olan geç kalmaman. sen eğer duygularından eminsen, hem onun hem de kendinin, denemekten zarar gelmez. hiç ummadığın kadsr mutlu olacaksınız belki de, denemeden bilemezsin. bence artık zamanı geldi, ne dersin?" diyerek ekledi arda.
doğru söylüyordu. evet barışın mazisi çok da iyi değildi ama önemli olan ismailden sonrasıydı. barış da bunu yapabileceği en iyi şekilde yönetmişti.
birbirlerine olan bakışları, çekimleri inkar edilemezdi. ismail sakinleşirken içeri barış girdi. elini ensesine atarak ismaile doğru yaklaştı.
yanlarından ayrılarak sıralarımıza doğru döndük.
"özür dilerim ismail. ben öyle çıkışmak istememiştim, sana değildi sinirim inan ki. çok pişmanım zaten." diyerek mahcup bir şekilde açıkladı kendini.
ismail de "önemli değil ben senin içini biliyorum." diyerek gülümsedi. barış da hemen yerine, ismailin yanına yerleşti.
"öğle teneffüsünde biraz konuşalım mı?" dedi ismail.
"konuşalım tabii. ne hakkında, bir sıkıntı yok değil mi ?" diyerek hafif korkuyla sordu barış.
başını iki yana sallayarak "hayır hayır kesinlikle yok, sadece bir şeylerin netliğe kavuşması gerekiyor." diyerek açıkladı kendini ismail.
"sonunda ya vallaha ben çatlayacaktım bu konuşma yapılmayacak olsaydı." diyerek döndüm kereme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kekosun | alker
General Fictionmahallenin sevilen, efendi çocuğu kerem ve on beşinden beri yanık olduğu en yakın arkadaşı Altay. kerem ikisini imkansız sanıyordu, sahi öyle miydi? yan shipler; barış×ismail arda×ferdi mert×icardi yunus×halil volkan×emre