Gürbüz'den
Aynada son kez kendime baktıktan sonra telefonumu alıp evden çıktım.
Yarım saat önce çisem aramıştı. O lanet olasıca eve geri dönmüş ve Merih evde yalnızmış, eli sakat olduğu için de yemek yemesine yardım edecek kimse yokmuş. Benden gidip kontrol etmemi, yapabilirsem de yardım etmemi rica etti.
E bizim turunç ister de ben yapmaz mıyım! Kesinlikle abisi aşırı hoş ve ilgi duyduğum bi bey olduğundan değil yani.
Ulan herif bana birader kardeş falan diyor ya arada, benim bi böyle ağzına vurasım geliyor ama ne yapmıyoruz? Vurmuyoruz, evet.
Arada bi civciv diyo bide.. başkası dese ağzına sıçacak olan ben civciv desin diye can atıyodum resmen.
Bide yönelimini bilsem efsane olucaktı... Hayır yani ona göre umutlanırdım. Iy bide meltem diye eski sevgilisi varmış, unutamamış falan.
Ben romantik anlar yaşama ümidiyle kapıyı çalmışken kapıyı iri yarı iyi tipli bi aga açınca bütün hevesim kaçtı. Bu kim ya şimdi?!
" Buyur kardeş, kime baktın?"
" Gürbüz ben, Merih için gelmiştim. Evde mi?"
Kapının önünden çekilip gülümsedi.
" Kuzey ben de, instadan tanırsın belki. Ben ordan tanıdım seni."
" Haa.. bak ben de tanıdım. Memnun oldum."
El sıkıştıktan sonra salona geçtik. Merih beni görünce şaşırmıştı galba.
" Sen adresimi nerden buldun lan civciv!"
Gülüp yanına oturdum.
" Çisem yolladı, öküzüne bakmaya insan lazımmış öyle dedi."
Kaşları çatıldı, gülerek kuzeye döndüm. Kaşları çatılı bi şekilde benim ve Merihin birbirine değen dizlerimize bakıyordu, sessizce ' civciv' diye mırıldandığını duydum.
Ben bir şey anlamıştım ama doğru anlamış olmaktan deli gibi korkuyordum. Sevgili olamazdılar, kantinde konuşulan konu bu yöndeydi. Ama bu kuzeyde Merihe karşı bir şey vardı, bakışlarından bile belli oluyodu.
Düşen suratımı gören Merih endişeyle konuştu.
" İyi misin civciv?"
" İyiyim... Sen bizi tanıştırmadın tam olarak."
" Kuzey benim çocukluk arkadaşım, kardeş sayılırız."
Kardeş dediği esnada yüzü düşmüştü ama hemen toparlanıp gülümsedi.
" Gürbüz de çisemin arkadaşı, biz de aynı sınıftayız."
Kuzey birden ayaklandı.
" Çorba ve yemek pişmiştir. Getireyim de gitmeden yemene yardım ederim hem."
Ben atıldım.
" Ben yardım ederim, sen uğraşma. Boşuna gelmiş olmayayım hem."
Merih te bana katıldı.
" Bro sen zaten yemeklerle uğraştın yoruldun, hem yarın sınavın var git ona çalış. Civciv yardım eder bana."
Diyip bana göz kırptığında eriyip yok olduğumu hissettim ama dışa yansıtmadım.
Birkaç nezaket tartışması ve sonunda gitti. Sevmedim bu herifi..
Riskli bir hamlede bulunarak Merihe anlatmaya karar verdim.
" Hoşlanıyor senden..."
Aniden duyduğu şeyle elindeki anahtarlığı düşürdü.
" Ne saçmalıyosun Gürbüz?"
" Yani şey... Karışmak istemem ama ben öyle gördüm."
" Yanlış görmüşsün, imkansız öyle bir şey!"
İçime yayılan korkuyla düşünmeden konuştum.
" Hetero musun?"
Kaşlarını çatıp yüzümü inceledi ve en sonunda gözlerime kitlendi.
" Neden bu kadar merak ettin yönelimimi?"
Tanrım nolur anlamasın! Çaktırmamaya çalışarak konuştum.
" Öylesine, konu açıldı diye sordum."
Koltuğa yan oturup ayaklarını uzattı ve beni dürttü.
" Hadi acıktım ben, yemeğimi yedir bana."
Şokla ona baktım.
" Ben yerim diye inat edeceğine çok emindim, şuan şoktayım."
" Beni o sikik a101 şakasını yapmaya mecbur bırakmadan getir şunu."
Yüzümü buruşturup mutfağa girdim ve çorbayı kaseye koydum, ardından da makarnayı tabağa koyup üstüne birkaç kaşık yoğurt ekledim ve karıştırdım.
Salona gidip tepsiyi kucağına bıraktım. Hafif yana kayıp belinin yanında oturmam için bir boşluk oluşturdu. Ben oturduktan sonra da bir elini dizime koydu.
Yakın temasımız sıcak basmasına neden olurken düşünmemeye çalıştım ve çorbasını içirdim. Boş kaseyi orta sehpaya bırakıp makarnayı önüme çektim. Bu süre zarfında elini bırak çekmeyi milim oynatmamıştı.
" O ne be bıcık bıcık!"
Yoğurtlu makarnaya attığı bakış beni dehşete düşürmüştü.
" Sakın bana yoğurtlu makarna yemedim deme!"
Yaklaştırdığım kaşıkla kafasını çevirdi.
" Yemem ben öyle şey, bebek maması gibi. Öğk midem bulandı."
Kaşlarımı çatıp konuştum.
" Ye!"
" Asla!"
" Merih, ye dedim!"
İnat etmiştim.
" Kızdırma beni civciv yo- "
O konuşurken fırsattan istifade kaşığı ağzına sokup iki elimle çenesini ve dudaklarını birbirine bastırdım. Zorla yutturdum.
" İtiraf et, güzel."
Göz devirip somurttu.
" Çok kötü değilmiş..."
Neşeyle sıçradım.
" Bak ben demiştim!"
" Çok kötü değil dedim, kötü değil demedim"
Ciddi misin bakışları atıp kaşığı elime aldım. Zar zor makarnayı da yedirdikten sonra bulaşıkları topladım.
" Gideyim ben artık, bir şeye ihtiyacın olursa çekinmeden ara."
Telefonumu alırken isteksizce konuştum. Gitmek istemiyordum ama abartmak da olmazdı.
" Gürbüz."
Adımı seslenmesiyle ona döndüm.
" Teşekkür ederim, herşey için. Ve bilmelisin ki.. ben evime kuzey ve çisem dışında kimseyi almam, kaç yıllık arkadaşlarımı bile. İyi ki geldin."
Yüzümde istemsiz bir tebessüm oluşunca o da benim gülüşüme bakıp gülümsedi.
" Görüşürüz merih.."
" Görüşelim civciv.."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAŞA
Teen FictionBen çisem.. hayatımın 17 yılını tek başıma geçirdim, Topal soyadına layık olmak için yaşadım her zaman. Ne akraba, ne arkadaş, ne de aşk sahibi oldum şimdiye kadar. Ama şimdi hayatıma dahil olmak için çırpınan çok kişi var, üstelik ortada hiçbir seb...