21. BÖLÜM: ELVEDA İSTANBUL

1K 69 24
                                    

Doğumumu görüp beni annemden ayıran bu şehir bütün acılarımı, gülüşlerimi, sevgiye muhtaçlığımı görmüştü. Şimdi ise hem beni acıya boğan hemde dert ortağım olan şehri terk ediyordum.

21. BÖLÜM: ELVADA İSTANBUL

&

Ben gerçekten sevgiyi hak etmiyor muydum? Gerçekten canım acıyordu ve bunu bile bile canımı yakmaya devam ediyorlardı.

En çokta o.

Her şey tek bir adımıma bakıyordu. Burdan bir adım atsam, kendimi bıraksam tüm acılarım biter miydi?

Ben gerçekten yoruldum bunları kaldıramıyordum. Benim yaşadıklarımı bildiği halde bana bunu yapmıştı. Yapsın, istediği her şeyi yapsın bundan sonra artık o benim için bitmişti.

Derin derin nefes alarak ciğerlerime çektim. Ağrıyan yaramı umursamadan eğilerek topuklu ayakkabılarımı çıkarttım. Ayağa kalkarak ellerimi terasın demirlerine koydum. Terasın demirlerini kendime doğru çekerek duvarın üstüne çıktım. Bu hareketimle yaram sızlasada umursamadım.

Rüzgar eserken saçlarım uçuşuyordu. "Alanur!" duyduğum sesle arkama dönmedim. "Git burdan." Sesim fısıltıyla çıksada beni duyduğunu iyi biliyordum. "Atlamayı mı düşünüyorsun?" Sorduğu soru bir an duraksama neden oldu.

Biraz eğilerek aşağıya baktım. "Bilmem." Sokakta olan bakışlarımı çekerek ona baktım. "Sence atlamalı mıyım?" derken sorum çaresizlikle çıkmıştı. Ben en küçük hatada bile cezalandırılan bir çocuktum.

"Atlayınca her şey bitecek mi?" diyerek gözlerime yapma dercesine baktı. Kafasını sağ sola sallayarak, "Hayır, bitmeyecek. Sen bunlardan kaçmak için iyi bir sebep mi arıyorsun?"

"O zaman benden sana bir tavsiye onlardan kaçmak yerine üstüne gitmelisin. Kaçarak bir sonuca varamazsın." Beni atlamamam için iknâ etmeye çalışıyordu ama ben onu umursamayacak kadar kendimi kaybetmiştim.

"Ben en küçük hata da bile cezalandırılan bir çocuktum." Dolan gözlerimi ondan çekerek aşağıya baktım. Gözlerimi yumarken dudaklarım titremeye başlamıştı.

"O zamanlar on beş yaşındaydım." Geçmişimi tanımadığım bir adama anlatmam ne kadar doğruydu bilmiyorum ama ben acı çekmekten yorulmuştum.

"Annem zannettiğim kadın o gün benden fırını buzdolabının üstünden indirmem için çağırdı." derken derin derin nefes aldım. "Fırın ağır olduğu için zorla kaldırmıştım. Fırını kafasının üstüne koymamı söylemiş ama ben bunu duymamıştım. Ellerini uzatarak tuttuğunu zannederek az da olsa ağırlığı vermiştim."

"Ama o elini değilde kafasını uzatmış. Bağırarak, 'Ne yapıyorsun kafamı kırdın.' diyerek bana bağırdı. 'Ben kafanı uzattığı bilmiyordum elini uzattın zannettim.' dedim. Elimdeki fırını masanın üstüne koydum. Geri çekildiğimde bana bağırarak, 'Bu tepsiyi neden yıkamadın.' diyerek üzerime geldi." Başımı çevirerek ona baktım. Anlattıklarımla bedeni gerilmişti.

"Seni, " Duraksayarak bana baktı. "O kadın seni dövdü mü?" Sesinden çıkan tereddüt beni konuşmam için zorladı. "Bana bağırmasıyla elindeki tepsiyi aldım ve içindeki ekmekleri kazımaya başlamıştım. Bana bakarak, 'Sana o tepsiyi ıslat dedim.' diyerek üzerime geldi ve koluma vurdu."

O anlar zihnimde teker teker canlandı. Her şeyi ben yapıyordum ama yine de onlara yaranamıyordum. Titreyen dudaklarımla kesik kesik nefes aldım. Bundan nefret ediyordum. Ben geçmişimi unutmak istiyordum.

APEX (ESKİ ADI UMUT IŞIĞI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin