23. BÖLÜM: YARA İZİ

788 38 28
                                    

O yaralar neden canımı yakmıştı? O yaraları iyileştirmek isteyipte iyileştirememek... Her bir yara izi farklı bir acı.

23. BÖLÜM: YARA İZİ

&

O eve girdiğimde onu görmeyi asla beklemiyordum. Ardan üç yıl geçmişken, ailemi bana hatırlatan kişiyi aynı şehirde görmeyi bırakın; aynı apartmanda ve karşı dairemde görmeyi kesinlikle beklemiyordum. Bu kaderin bir oyunuydu yada planlanmış ve gerçekleştirilmesi beklenen bir şeydi.

Zeynep beni arayarak, Şivas'ın acıktığını ve hemen gelmem gerektiğini söylemesiyle ordan ayrılarak karşı daireye yani kendi daireme geçmiştim. "Şivas oğlum, sen anneni mi özledin ha?" diyerek Şivas'ı havaya kalkdırdım ve ona baktım.

"Maavv." diyerek patisini uzattı. "Yerim seni!" Şivas'ı indirerek kollarımın arasına aldım ve kocaman sarıldım. Temastan nefret eden ama her gün bu muameleye maruz kalan oğlum, kaçmaya çalışıyordu. "Ama sen benden niye kaçıyorsun oğlum. Anne seni özlemiş." dediğimde salona giren Zeynep, "Sen kediye öyle sarılırsan tabii ki kaçmaya çalışır."

Yanıma doğru adımlayarak kediyi kucağımdan aldı ve yere indirdi. "Şivas'ı bu kadar çok düşünüyorsan niye aç bıraktın benim oğlumu?" Göz devirerek sağ çaprazımdaki koltuğa oturdu. "Sanki bilerek aç bıraktım!"

"Oraya hayatta inemezdim! Farelerin olduğu yere kesinlikle gidemezdim. Hem sen niye buraya koymuyorsun yemi de kilere koyuyorsun?" Bakışlarını bana çevirerek baktı. "Evin her tarafı dolu. Mutfağa yere koysam Şivas anasını beller." En müsait yer kilerdi, uygun bir yer varsa söylesin! "İyi o zaman, bundan sonra sen verirsin oğlunun mamasını." dediğinde göz devirdim. Tam konuşacaktım ki çalan zille sustum. Ben Zeynep'e, Zenep ise bana bakıyordu. "Kapı!" Omzunu silkerek beni reddetti. "Kalksana kızım ya!"

"Banane kalk bak!"

Oflayarak koltuktan kalktım ve girişe ilerledim. "Sabah sabah ne işin var kardeşim!" derken kapıyı açtım. Karşımda üniformayla duran ona baktım. Kaşlarımı kaldırırken, "Galiba sabah ters yerimizden kalktık." dedi.

"Ne işin var sabah sabah! Üstelik dün sana ne demiştim?" derken mermerin üstüne çıktım, arkamdan kapıyı çekerek bakışlarımı ona çevirdim. "Sanada günaydın!" derken ellerini arkada birleştirmişti. "Düne gelirsek; dün dünde kaldı. O dediklerin dün için geçerliydi bugün için geçerli değil." Sinirlenerek yarı kahve yarı elaya kaçan gözlerinin içine baktım. "Bakın Yüzbaşım! Eğer sabah sabah buraya beni sinirlendirmek için geldiyseniz başardınız! Şimdi-" derken aşağıya inen merdivenleri gösterdim.

"Göreve mi gidiyorsunuz ne yapıyorsanız yapın!" Konuşmamı bitirdikten sonra arkama döndüm. Kapıyı aralarken kolumda hissettiğim baskıyla kafamı çevirdim. "Bunun için gelmedim. Sen sabah sabah ters konuşmaya başladığın için yanlış anladın. Şimdi-" derken cebinden bir şey çıkarttı. Elimi tutarak, büyük ve nasırlı avcunun içine koydu. Elindeki sıcaklık, soğuk elime geçerken bedenimi titreme dalgası sardı.

"Ellerin buz gibi." derken bakışlarını, avcunun içindeki elimden çekerek gözlerime baktı. Kurumuş dudaklarımı yalarken bakışlarımı ondan kaçırdım ve merdivenlere baktım. "Senin de ellerin çok sıcak."

Elimin içinde hissettiğim sıcaklıkla bakışlarımı elime çevirdim. "Dün bilekliğini evde düşürmüşsün." Avcunun içindeki elimi çektiğimde, elime geçen sıcaklık yok olmuştu. "Bunun benim olduğunu nerden bildin?" Sorarcasına ona baktığımda, "Evime gire ilk kadın olduğun için senindir diye düşündüm. Yani ben böyle bir bileklik kullandığımı hatırlamıyorum." dediğinde göz devirdim.

APEX (ESKİ ADI UMUT IŞIĞI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin