on dokuz

607 80 1
                                    

"Çok güzel kokuyorsun." burnunu boynuma biraz daha yaslayıp kokumu içine çektiği sırada karnımın üstünde öylece duran elini tuttum. Kısa sürede onu karnıma yerleştirip baskı uyguladı, yani bir başka deyişle, bana sarıldı. 

"Altuğ," dedim, dün gece bir anda kapımı çalıp açtığım gibi beni öptüğü anları düşünürken, "Fikrini ne değiştirdi?" yanıtlamaktansa boynuma bastırdığı dudaklarıyla elini sıktım. Zamanında o kadar net konuşmuştu ki içimden bir ses onunla asla birlikte olamayacağımı söylemişti. Vakit geçtikçe o sese inanmıştım da. Şimdi arkamda oluşu, sırtımın gövdesine değmesi, duştan sonra giyindiğimiz kıyafetlere rağmen onu hissedişim, öpüşü, dokunuşu... Her şey kulağa fazla geliyordu.

"Kumar oynuyorum." dediğinde "Efendim?" diyerek ona bakmaya çalıştım. Fakat, saçlarımı çekip dudaklarını bu defa enseme bastırdığı için başarılı olamamıştım. "Madem yanında kalabilmem için bunun yaşanması gerekiyordu, yaşandı. Bunda sonra devamında ne istediğinle ilgileniyorum. Söyle bana Mayıs, ne dilersin?"

Tanışalı dört gün olduğunu bilmesem duygularında samimi olduğunu düşünebilirdim. Ama dediğim gibi tanışalı dört gün oluyordu ve ben onun sadece bir yanılsamaya kapıldığını düşünüyordum. 

"Kilom kadar altın," diye başladım söze. Dalga geçmeden durmak elimde değildi. "Mudanya da bir villa, en son hangi araba modeli çıktıysa o, pahalı mücevherler ve kıyafetler istiyorum." neşeli bir tavırla konuşmama karşın hareketlendi. Hafifçe doğrulup sırt üstü yatmam için beni yönlendirdi. Kafam hala yastıkta, az yukarımdan beni izleyen adama bakarken "Ciddiyim." diyerek dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Şansım olduğuna inanıyorum." gerçek isteklerimi söylemem adına yüzümü incelediği esnada iç çektim. Ardından yanağını sarıp tenini okşamaya başladığımda "Mayıs," dedi, yalvaran bir edayla, "Bana ne yapmam gerektiğini söylersen yaparım."

"Söyledim ama yapmıyorsun." dediğimde başını sağa sola sallayarak "İdeal tipinden bahsederek başlayabilirsin." deyip çenemi kavradı. "Yakışıklı, başarılı, sonra?"

"Güçlü de olmasını isterim tabii ama seni biliyoruz." ilk gece tornavidayla şarap şişesini açamadığını ona hatırlattığımda başta anlayamadı kaşları çatıldı, sonra "Onu sayma." dedi. "Aslında çok güçlüyümdür."

O böyle söyleyince tişörtünün açıkta bıraktığı kol kaslarında elimi gezdirmeye başladım. "Sahiden," dedim, tırnaklarımı hafifçe bastırırken, "Dün gece hiç fena değildin." yüzümden zor bela aldığı bakışlarını yatak başlığına çıkarıp öksürdüğünde gülmeden edemedim. "Utandın mı sen?" diye alaycı bir tavırla dirseklerimin üstünde doğrulmaya çalıştığımda birden bana baktı. Utanınca değişen yüz ifadesini stabil tutmaya çalıştığının farkına varınca tişörtünün yakasından tutup onu üstüme çektim. "Çok iyiydin." deyip öptüm. "Dün gece harikaydın." 

Bir kez daha öpeceğim esnada başparmağıyla dudağımı örttü. "Senin istediklerini yeterince yaptığımıza göre sırada benim istediklerim var." 

"Neymiş senin istediklerin?" diye sorduğumda uzunca bir süre yanağımı izledi. Sonrasında uzanıp sıkıca öptü. "Yanında kalmama izin vermen için önce bana alışmalısın." dedi, sorusunun cevabını ben de aramaktan vazgeçtiğini belirtircesine, "Bunun içinde yapılması gereken şey belli. Şimdi kalkıyoruz, kahvaltıya gidiyoruz, ardından sahilde saatlerce yürüyoruz."

"Onun yerine bir kez daha," elimi tişörtünün eteklerinden içeri soktuğum sırada atik davranıp bileğimden yakaladı. "Birlikte olabiliriz." diye tamamladığım cümleme aldırış etmeden onaylamaz mırıltılar çıkararak yataktan kalktı. Onun peşinden öylece bakarken işimin çokta kolay olmadığını idrak ettim.

STREET OF THE DEAD ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin