2. Bölüm

1.2K 79 16
                                    

Bölüm birazcık kısa ama umarım beğenirsiniz.

Keyifli okumalar...

Hayat gerçekten de devam ediyormuş. Şimdi çok daha inanır oldum. Ben olduğum yerde sayarken hayat nasılda devam etmiş. Zaman benim yaralarımın ara ara kanamasına hala sebepken başkalarının merhemi olmuş..

Hayat gerçekten de garip ama yaşanılan hayatlar çok daha garip. Hele ki hikayeler..

Neler olduğunu kestiremeden karşımdaki koca otele kaşlarım çatık bakarken sarsak adımlarımla kendimi otelin bahçesinde bulmuştum bile. Bizim bahçemizden bir iz bulmak adına mı yoksa meraktan mı bilemem ama kendimi etrafa bakınırken bulmuştum. Elimde zorlukla süreklediğim bavulum sanki bir anda kuş kadar hafifleyip daha hızlı hareket etmeme yardımcı olmuştu.Otel tam evimizin bahçesindeydi ama burası çok çok büyüktü belli ki civarlarıda almışlardı. Adımlarımı sıklaştırıp otelin çevresini dönmeyi tamamladığımda hayretle kalakalmıştım. Duygularım benden bağımsız hareket ederken gözlerim çoktan dolmuştu bile.

Ürkek adımlarla ilerlediğimde ardımda nefes nefese anlam veremeyen bakışlarla bana bakan arkadaşıma bakıp gözümdeki yaşın usulca süzülmesine izin verdim.

"Bu ağacı babamla dikmiştik"

Söylediğim cümle Yağmur'un kafasındaki soru işaretlerini silmiş olacak ki hemencecik yanıma gelip kocaman kucakladı beni.

"Kirazı çok seviyorum diye bu ağacı birlikte dikmiştik. Biz diktiğimizde küçücük bir fidandı Yağmur ama şimdi.."

"Zeynepci-"

"Hergün sulardık. Bir an önce büyüsün meyve versin diye beklerdim. Hatta ben büyüsün diye bazen günde birkaç kere babamdan gizli sulardım. Babam çok güzel meyve vereceğini hatta birlikte toplayacağımızı söylerdi. Ama ben ne onun meyvesini topladım ne de meyvesinden yiyebildim"

Son cümlemi hıçkırarak söyleyince artık kendimi tutamaz olmuştum. Yağmur bana daha çok sarıldığında içimde anlam veremediğim bir his soğuk kanlı olup gözyaşlarımı silip hiçbir şey olmamış gibi otelin kapısına doğru ilerlememe sebep olmuştu.Derin bir nefes alıp Fazlasıyla lüks olan otelin kapısından içeri girdiğimde içerideki ışıltılı şık görüntü gözlerimi kamaştırmama sebep oldu. Resepsiyona doğru adımlarımı daha da sıklaştırdığımda Yağmur'un bileğimden tutmasıyla kaşımı kaldırıp sorarcasına baktım.

"Başka otele gidelim"

Duyduğum cümleyle bütün vücudum titremişti. Ayaklarım yokmuşta havada asılı kalıyormuşum gibiydi. Gitmek istiyordum ama gidemezdim, gidemiyordum. İçimdeki his yine mantığımı ele geçirmişti ve ne yapmak istediğimin artık bir önemi yoktu. Şimdiye kadar hep göz ardı ettiğim yok saydığım hislerimi artık dizginleyemez olmuştum. Ki bu da oldukça kolayıma geliyordu.

"Burada kalıcaz canım merak etme iyiyim" içten gülümseyerek kurduğum bu cümle gözlerinin ışıldamasına sebep olmuştu ki bu da içime su serpmişti. Tatilini beni düşünerek ya da benim için endişelenerek geçirmesini hiç istemem çünkü.

Oda işlemlerini halledip 6. Katta ki odamızın kapısının önüne gelmiştik bile. Kapıyı açıp bavullarımızı içeri aldıktan sonra otel görevlisine bahşiş verip içeri girmiştik.

Beyazın hakim olduğu oda sakinleşmeme sebep olmuştu. Yatağın ayak ucuna oturduğumda yere kadar olan camlardan ve açık olan balkondan masmavi deniz ve plaj görünüyordu. Manzaraya odaklandığımda sanki hiçbir şey yaşamamışcasına huzurla dolmuştum. Böyle birşeyin mümkün olduğuna inanması güçken şimdi yaşamıştım.
İçimdeki fırtına dinmiş dalgalar sakinleşmişti bile.

Hafifce esen rüzgarla odaya dolan deniz kokusunu ciğerlerime çekerken kendimi yatağa bırakmıştım. Aldığım nefesi ne kadar tuttum bilinmez ama bırakmak gelmemişti içimden. Çünkü sanki tüm büyü bozulacak ve üzülecekmişim gibi hissetmiştim. Kafamdaki düşüncelerle baş etmeye çalışırken kendini duşa atan Yağmur'un gidişiyle odada yalnız kalmıştım.

İçimdeki kendimi otelin dışına çıkma isteğini ciddiye alıp gün batımını kaçırmamayı umarak fotoğraf makinemi alıp hızla çıktım odadan.

Düşünme işlemini çok çok sonraya ertelemiştim. Tabi şimdilik! Bu konuda ne kadar başarılı olduğum tartışılır ama tatilimi heba etmeyecektim.

Güneşin kızıllığı denizin mavisiyle buluşurken birçok kişi benim gibi bu anı kaçırmak istememişti. Kayalıkların tepesinden yakaladığım her anı ölümsüzleştirirken objektifime yansıyan güneşin kızıllığıyla mavinin kızıllığında harmanlanan turuncu saçlı baya irice ve güzel vücutlu olan adamın silüetini es geçmemiştim. Günün en güzel karesi olmuştu.

Çektiğim fotoğraflara hayranlıkla bakıp bir yandan da Yağmur'un beni merak edip endişenlenmemesi adına adımları hızlandırmıştım. İçimdeki anlam veremediğim sıkıntı giderek büyürken yanımdan bana teğet geçen motorla birlikte savrulmuştum.

Herşey o kadar ani olmuştu ki beynim büyük bir uğultuyla olanları anlamama engel oluyordu. Benim tam zıttıma savrulan paramparça olan fotoğraf makinam görüş alanıma girince ister istemez üzülmüştüm. Ama ayak bileğimde ki ağrı canımı daha çok yakıyordu. Yerden doğrulup beni acıyla inlettiren bileğime dokunduğumda canım çok daha fazla yanmıştı. Birinin bana yardım etmesi için beklerken bakışlarım beni motorunun üzerinde alaylı gülümseyişiyle izleyen yeşil gözlerle buluşmuştu.

Özür dileyip yardım etmesi gerekirken acıyla yerde kıvranışımı izleyişi sinirimi bozup ağlama isteğimi uyandırmıştı. Dolan gözlerimin benden bağımsız boşalmaması için büyük çaba sarfederken birkaç adım atıp gelip önümde diz çöküp aramızdaki mesafeyi yok denecek kadar indirgemişti.

Ne yaptığını sormak istesemde sesim çıkmamıştı ki benim sormama fırsat kalmadan konuşup sinirimi dahada çok bozmuştu.

"Benim fotoğrafımı çekmeyecektin güzelim"

Düş Kapanı [ASKIYA ALINDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin