16. Bölüm

663 60 17
                                    

Onca yıl o burada ben orada yollarımız hiç kesişmemişken; belki hiçbir neden yokken ya da biz bilmezken hayat bize fırsatlar sunmuştur, görememişizdir. Onca neden varken ya da ve tam sırası gelmişken bir şey yapmamış susmuşuzdur. Belki de aynı anda aynı sessiz geceye doğru hayaller kurup, aynı sabaha uyanırken aynı düşü görmüşüzdür. Aynı anda ayrı insanları sevip, gülümsemişizdir. Başımızı başka omuzlara dayayıp güven istemişizdir. Başka kalplerde bize ait olan mutluluğu aramışızdır. Olamaz mı? Olabilir..

Bambaşka yerlere gidiyorken kalkıp O'na geldim. Başka tatlar, başka yollar ararken gelip onu buldum.

Ben hep yokuşlu yollardan çıkarken, en çokta kendimden kaçarken yoruldum. Şimdi o yokuştan Kerem ile birlikte el ele inmek istiyorken bir yandanda hızımı kontrol edemeyip düşerim diye korkuyordum.

Araba deniz kenarında durduğunda rüzgarın savurduğu saçlarımı ne kadar geri atmak için çabalasamda başarılı olamamıştım. Kerem bu halime gülerken koltukta tan dönüp onu izlemeye başladım.

"Bu halini çok seviyorum" diyerek gözümün önüne gelen buklemi kulağımın arkasına sıkıştırdığında elini yanağımda gezdirmeye başladı. Bu hali gevşememe neden olurken ne demek istediğini anlamayarak kaşlarımı çattım.

"Saçlarındaki buklelerin asiliğini, gülüşündeki içtenliği, bakışındaki masumiyeti, ses tonundaki samimiyeti, utanınca kızaran yanaklarını, dudaklarını büzüşünü.. Doğallığını seviyorum işte."

Bakışlarını benden kaçırırken bu kadar açık sözlü davranabileceğini hesap etmediğini belli edercesine etrafı izlemeye başladı. Bu haline tebessüm ederken dikiz aynasında sallanan, bir türlü Kerem'den almaya fırsat bulamadığım küpeme elimi uzattım.

"Bende kalsın, lütfen!" diyerek aynadaki elimi kavradığında elimi indirmesine izin verdim.

"Vermeyecek misin?"

"Birgün sonsuza kadar ayrılmamak üzere birleşirsek veririm."

Ne diyeceğimi bilemezken "iyi madem, hem belki sanada şans getirir." dedim.

"Şansa ihtiyacım yokta, belki seni getirir."

"Yanındayım ya."

"Evet. Ama her an gidecekmiş gibi."

"Ben-"

"Bir şey söylemene gerek yok güzelim. Burdayken bırak bu anı sorgulamadan yaşayabileyim."

Arabayı geri geri sürerken eve doğru yol almaya başlamıştık. Maç öncesi Kerem'e yanlış bir şey söyleyip onu üzmek, kırmak istemediğimden sustum. Keşke bende onun kadar net olabilseydim. Ne hissettiğimi bilip, açıkca bunu söyleyebilseydim. Kerem'i seviyordum, ama bu nasıl bir sevgiydi bilemiyordum. Ona gerçekten aşıkmıydım yoksa iki gün sonra unutacağım bir hoşlantımıydı bilmiyordum. Daha önce hiç aşık olmamış, birini sevmemiştim ki nasıl bilebilirdim? Belki de en iyisi herşeyi akışına bırakmaktı..

"1 saat sonra çıkarız Zeynep."

"Tamam."

Merdivenlerden birkaç atmıştım ki Kerem'inde peşimden yukarı çıktığını farkedince en üst kısımda durup bir alt basamakta kalan Kerem'e döndüm. Kollarımı boynuna dolayınca nefesini boynumda hissetmeye başlamıştım. Ne yaptığımı anlamazcasına bakan koyulaşan yeşil gözlerine odaklanarak konuştum.

"Bu akşam ki maça çıkmasan olmaz mı?"

"Hmm.. Neden?"

"Boş yere yüzün yara bere içinde kalacak." diyip elimi yüzünde gezdirip dudaklarında sabitledim.

Düş Kapanı [ASKIYA ALINDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin