8. Bölüm

956 77 17
                                    

Herkese merhaba :) Bölüm birazcık gecikti biliyorum ancak yazmak için gerçekten fırsatım olmadı. Umarım beğenirsiniz.Multimedia'da fotoğrafımız var.

Keyifli okumalar..

İçimdeki anlamdıramadığım garip his her dakika büyümükte olan bir çığ gibi bedenimi terketmek isterken benden bağımsız hareket eden adımlarım gökyüzüne renk katan yamaç paraşütünün yapıldığı yamaca doğru sürüklemişti beni. Gökyüzündeki paraşütleri izlemeye başladığımda küçüklük anım gözümün önünde canlanmıştı bile. Küçükken babamlada buraya gelirdik. O zamanlar babamla paraşüte binmek için can atardım ama ne yazık ki küçüktüm. Daha önce birkaç kere denemiştim, bu işte iyiydim ancak burada içimi farklı bir heyecan kaplamıştı. Sanki yeniden küçük Zeynep olmuştum. Babasına yalvaran ama içten içe korkan..

Gözlerim gözüme gelen güneşin etkisiyle daha kolay dolarken attığım adımla birlikte tişörtüme damlayan kan damlası ve baş dönmem sendelememe sebep olmuştu. Olduğum yere yığılırken artık her şey simsiyahtı..

~~~~~

"Sizin burada ne işiniz var ya? Niye geldiniz?"

Oturduğum gölgelikte başıma toplanan Yağmur ve Can'a hayretle bakarken çok sonra birazcık uzağımda bizi izleyen Keremle karşılaşmıştım. Nerdeyse bir buçuk günden beri henüz ilk defa karşılaşmıştık.

"Ne demek niye geldiniz? Şu haline bak!"

"Ne varmış halimde? Alt tarafı burnum kanadı!"

Gerçi henüz yeni dışarıya çıkmış olmama rağmen burnumun kanayıp, başımın dönmesi ne kadar normal bilemem.

"Gelmeseydik, ya daha kötü birşey olsaydı?!"

Azarlayarak kurduğu cümle sinirlenmeme sebep olsada Can'ın ve Kerem'in yanımızda olması kelimeleri seçerek konuşmama ve sinirimi kendi içimde yaşamama sebep olmuştu. Bu yüzden onların anlamayacaklarını umarak konuşmama fransızca devam etmeye karar verdim.

"Hadi sen geldin, bunların ne işi var?"

Fransızca konuşmam küçük çaplı bir şaşkınlık yaratsada ikisininde yüzlerindeki ifadeden beni anlamadıklarına emin olmuştum. Yağmur'da soruma benim gibi fransızca cevap verince şaşkın ifadelerle bizi izleyen Kerem ve Can'a gülmemek için yanak içlerimi ısırmak zorunda kalmıştım.

"Biri sevgilim, diğeride sevgilimin en yakın arkadaşı ve bizlerde arkadaşız. Bu senin için yeterli mi?"

"Sence? O zaman geldiğiniz gibi gidin şimdi, işim var benim!"

"Ya saçmalamasana! Şu haline bak!"

"Bozuk plak gibi aynı şeyi tekrarlayıp durmasana! Ne varmış halimde?"

Eliyle kanlı tişörtümü gösterince dayanamayıp çıkarmış mor bikinimle kalmıştım.

"Bak, hallettim!"

Oturduğum yerden küçük bir çocuk gibi seviçle sıçrayarak kalktığımda bana eşlik eden buklelerim çocukluğuma dönmeme sebep olurken onları arkamda bırakmıştım. Paraşüte binmek için hazırlıklarımı yapmaya başladığım sırada tekrar yanıma gelmişlerdi. Her ne kadar yokmuşlar gibi davransamda Yağmur'un endişeli tavrını görmezden gelememiştim.

"Zeynep ya tekrar başın dönerse? Ya dengeni kaybedip düşersen? Bağri bir pilotla felan çıksan?"

Daha Yağmur'a cevap verememişken hazırlanmış bir vaziyette Kerem'in bileğimden tutmasıyla kalakalmıştım.

"Merak etme Yağmur!"

Sıkıca kavradığı bileğimi kurtarmak için çabalarken daha da çok sinirlenmiştim.

Düş Kapanı [ASKIYA ALINDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin