12. Bölüm

803 79 30
                                    

Merabayın canımcım okuyucularım❤ Bölümü umarım beğenirsiniz ve fikirlerinizi umuyorum ki benimlede paylaşırsınız. İyi veya kötü olan her yorum hem benim için hemde hikayenin gidişatı için çok çok önemli. Yorumlarınızı ve votelerinizi bekliyorum :)

Keyifli okumalar..

Beni belli bir yöne yönlendirecek bir pusulam olmadığından kendi yolumu bulmakta zorlandım hep. Ama doğru yolu bulmak imkansız değildi.

Birgün hangi yoldan ilerlemem gerektiği konusunda bana yol gösterecek bir pusulam olacaktı. Bu yüzden planlar yapmak yerine doğaçlama yaşamam gerekti. Çünkü, biliyorum ki gerçeğe ulaşmak için yapacağım planlar işe yaramayacaktı.

Gözüm açıkken göremediklerimi gözüm kapalıyken görmeyi denemeliydim belkide.

"Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır." diyen düşünürün bu sözü artık benim içinde anlam kazanmıştı. Yeni hayatımı yavaş yavaş hata yapmadan özenle inşaa edicektim. Böylece telafi etmem gereken bir durum ve boşa harcanan zaman kaybım olmayacaktı.

Her şey iyi, güzel de tüm bunlara nereden başlayacak olduğumu bilememek çok zordu. Yalnızdım.. Kendi başımın çaresine her zaman olduğu gibi yine kendim bakmak zorundaydım. İşte bu her şeyden çok daha zordu.

Ellerimi dolan gözlerime doğru sallarken kendimi telkin ettim:
"Hayır şimdi değil! Şimdi olmaz! Ağlamamam gerek! Ağ-la-ma-ya-ca-ğım!"

Çünkü her ağladığımda içimde bastırdığım intikam duygusu gün yüzüne çıkmaya başlayıp, beynimin parietel lobunu aktifleştiriyordu.

Parietel lob mu? Bunlar hep tıp diliyle bana yürüyen Yağmur'un etkisi..

Sahi o neredeydi? Bu zor zamanımda beni yalnız bırakmaması gerekirken neredeydi?

Çalan kapıyla birlikte yattığım yatakta doğrulurken cevap vermeyerek içeri girilmesini bekledim.

"Zeynep Hanım, Demet Hanım size kahvaltınızı gönderdi de."

"Aç değilim, geri götürebilirsin!"

"Ama efendim Demet Han-"

"Nerede o?"

Yatağımdan kalkıp hızla kapıya doğru ilerlerken bir cevap vermesini beklemedim bile. Nasılsa onu kolaylıkla bulacaktım.

"Zeynep Hanım aşağıda misafirleri var sizin odanızdan çıkmamanızı istedi."

İndiğim merdivenlerde yığılıp kalmamak için zorlukla tutunmuştum metal demirliklere. Başım eğik tekrar yukarı çıkarken yardımcının yüzüne bakmadan tekrar odama girip hızla kapıyı çarptım.

O kadar hızlı çarpmıştım ki içimde ki öfkenin bir kısmı o kapı gürültüsüyle birlikte evin dört bir yanına ulaşmıştı sanki.

Yaşadıklarım dejavuydu. Tıpkı yıllar öncesi gibi beni yine istemiyordu. Arkadaşlarının beni bilmesinden korkuyordu. Dün gece beni yıllarca göremediği için karşımda ağlayanda, bugün
beni görmek istemeyende aynı kadındı. Ona zaten inanmamıştım. Nasıl biri olduğunu da biliyordum. Zoruma giden tek şey buraya, buradakilere tahammül etmeye çalıştıkça canımın çok yanması. Aldıkları her nefesi geri verdiklerinde vücudumda ince kesiklerin oluşmasına sebep olup içimi sızlatıyorlardı. Vücudum sızım sızım sızlarken yaralarımdan akan kanlar vücudumu titretiyordu. Dayanamıyordum. Bu sızı beni öldürmeyecekti belki ama gün geçtikce tükenecektim. Yıllardır kanamasın diye kendimden bile koruduğum yaralarımı kanatıp beni kan kaybından öldüreceklerdi. Daha bir günde acıdan kıvranırken günlerce, aylarca, belki de yıllarca nasıl dayanacaktım. Yapamazdım!

Düş Kapanı [ASKIYA ALINDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin