19. BÖLÜM

555 34 3
                                    

Uzun bir aradan sonra yine, yeniden :)

Keyifli okumalar..

Hayatım hep sevgisini benden esirgeyenleyenlere karşı kendimi sorgulamakla geçmişken ilk defa sevdiğim biri tarafından sorgulanmıştım. Her ne kadar can acıtıcı olsada insan söz konusu sevdiği olunca o kadar da takılmıyor bu duruma. Çünkü biliyorsun ki o tüm acıları unutturabilir, tüm yaralara kabuk bağlatabilir. Kerem tavrında haklıydı, kestiremiyordu çünkü, gördüklerimi görmüyor, bildiklerimi bilmiyordu, bu yüzden kızamam ona. Odasından hiçbir şey söylemeden çıkmamış olsaydım buna hakkım olabilirdi belki, ama ihtimali bile yok.

Mutluluk çok kolay kaybediliyorken onu geri kazanmanın ne denli zor olduğunu biliyordum, yaşadım. Bu sürecin benden daha çok götüreceğini de biliyorum, ama şüpheleri görmezden gelemeyeceğimi de.. Sırf keyfim kaçmasın, moralim bozulmasın diye görmezden gelecek değilim ya! Sahtekarlıkla elde edilecek mutluluk olmaz olsun! Hakkımla kazandığım her acıya razıyım ben.

Aynada son bir kez kendime bakarken içimdeki kaosa inat gülümsedim. Güçlü olmak, en az onlar kadar güçlü görünmek zorundaydım. Ağır adımlarla evden çıkıp arka bahçeye ilerlerken gelen davetliler arasında tanıdık bir sima bulmak adına etrafıma bakınırken Kerem'in kahkası çoktan kulaklarıma ulaşmıştı. Sesin geldiği tarafa dönerken oldukça güzel bir kızla olan yakınlığı kırmızı görmüş boğa gibi olmama sebep olsa da hanımefendi çizgimden çıkmamakta ısrarcıydım.

'Zeynep n'apyorsun burada, yanımıza gelsene. ' diyerek beni masalarına doğru sürükleyen Yağmur'un beni yönlendirmesine izin verirken dönüp arkama bakmaktan alıkoyamamıştım kendimi.

Sinirden dudaklarımı kemirirken gözümü bir an olsun ayırmıyordum ikisinin üzerinden.

'Can kim bu şıllospu?!'

'Ne ospu???'

'Kerem'in yanında ki diyorum kim?'

'Haa sen Hale'den bahsediyorsun, Kenan amcanın yeni ortağının kızı.'

'Al işte adı bile şıllospuluğa çok müsait!' derken sinirden yerimde duramaz olmuştum.

'Zeynepcim bir sakin olsan?' diyerek koluma giren Yağmur'u umursamazken Kerem ile yanında ki şıllağın dans ediyor oluşu sabrımı taşırmıştı. Yanlarına gitmek için attığım adımlar Yağmur'un kolumu sahiplenmiş olmasıyla kayıtsız kalsa da aslında ben o yolu katedip o kızın saçını başını yolmuştum, her ne kadar gerçeğe dökemesem de yapmıştım..

'Zeynep ne olur sakin ol, bak rezil olacağız.'

'Benim için rezil olmayı göze alamayacağını bilmiyordum Yağmur.'

'Seninle her türlü rezilliğe varım biliyorsun ama bu olmaz Zeynep.'

'Haklısın, müziği değiştirebilir misin?'

'Eibetteee' diyerek yanımdan ayrılan Yağmur'un gidişinden birkaç dakika sonra çalmaya başlayan 'AnkaraInın Bağları' istemsizce sırıtmama sebep olurken Hale'nin düşen yüzü keyfimi yerine getirmişti. Misafirlerin söylenişleri keyfime keyif katarken boşalan dans pisti Yağmur ile bana kalmıştı. Çevremizdekileri görmezden gelip Yağmur ile karşılıklı oynarken birkaç saniyeliğine Kerem ile göz göze gelişim, bana olan hayretler içerisindeki bakışlarını görmezden gelmemle sonlanmıştı.

Müziğin kesilmesiyle ellerim havada kalırken Yağmur ile aynı anda 'aaaa' diyerek serzenişte bulunmaktan alıkoyamamıştık kendimizi.

'Ne güzel eğleniyorduk be!'

'Eğlenmek mi? Rezalet bu!'diyen Hale'ye gözlerimi devirirken 'Eğlenmeyi bilmeyen biri için rezalet doğru kelime olmayabilir.' diyerek alayla göz kırptım. Keremin yüzündeki şaşkın ifade yerini gülümseyişe bırakırken, kolumu kavrayan Kenan Sayer ile göz göze gelmiştim.

'Ne yaptığını sanıyorsun sen?!' diyerek dişlerinin arasından konuşuşu içimi ürpertmiş olsa da neyse ki bunu sessizce yapmıştı.

'Kenan kim bu küçük hanım?' diyerek elinde ki viski bardağıyla yanımıza yaklaşan yeni ortağın küçük hanım kelimesi sinirimi bozsa da Kenan Sayer'in vereceği cevabı bekledim.

'Kızım,kızım Zeynep!'

'Kızım' kelimesi beynimde yankılanırken bedenim uyuşmuştu. Nasıl söylerdi böyle bir şeyi? Ve ben nasıl sessiz kalabilmiştim? İçimdeki öfke yerini göz yaşına bırakırken hıçkırıklarımı tutamaz olmuştum. Yürüdüğüm karanlık yol dipsiz bir kuyu gibi gecenin karanlığında beni içine çekerken o an da kaybolmayı istedim. Vücudumu saran titreme yürümeme engel olurken dizlerimin üstüne çöküp sakinleşmeye çalıştım.

Ne yaparsam yapayım bir tarafım hep babama ihanet etmiş olduğumu söylüyordu, haklıydı. İşte bu gerçek vücudumu titretiyordu.

'Özür dilerim baba..' bitkin çıkan sesim gecenin karanlğında kaybolurken omzuma dokunan elle irkildim.

'Buz gibi olmuşun.' Diyerek endişeyle bana bakan Kerem'i umursamazken oturduğum yerden kalktım. O da bana eşlik ederken ceketini omzuma bırakıp elleriyle yanaklarımı kavradı.

'Ağlamandan nefret ediyorum,ağlatılmandan da nefret ediyorum.'

Kerem'in gözlerimin içine bakarak konuşmasına rağmen gözlerimi kaçırıp,onun sesine nazaran çok daha kısık sesle konuşarak cevap verdim.

'Keşke ağlatandan da nefret edebilsen.'

Sevdiğim adamdan böyle bir şey istemeye hakkım yokmuşçasına güçsüz çıkmıştı sesim. Yere eğdiğim başımı kaldırıp gözlerimizi tekrar buluşturduğunda hiç beklemediğim o cümleyi kurmuştu.

'Seni ağlatandan daha çok nefret ediyorum Zeynep!'

Duyduğumla kaşlarım istemsizce çatılırken, gözlerimin kısılmasına engel olamamıştım.

'Bu haline bayılıyorum.' Diyerek kızaran burnumu parmaklarının arasında sıkıştırıp kafamı sallamasıyla gülümsemeden edememiştim.

İşte o an bir kez daha anlamıştım, hayatımda beni üzecek ve güldürecek olan tek adam Kerem olmalıydı. Beni en güzel o üzer, en güzel de o mutlu ederdi. Onun için üzüleceğim şeylerin, başkasıyla mutlu olmamdan daha kıymetli olacağını anlamıştım çünkü.. Derin yaralar açsa bile o yaranın kanıyor olmasını kabuk bağlamasına tercih ederdim, çünkü Kerem buna değerdi. Yanımda olmasa bile, varlığını inkar eden mantığıma inat ruhum varlığını kabullenmiş olacaktı çünkü.. Kalbimin attığını hissedecektim, acıyla veya da mutlulukla. Farketmezdi.. Yeter ki sebebi Kerem olsundu. Bana, en çokta ruhuma o yakışırdı çünkü.

Gözlerimi güçlükle açarken, yanımda uyuyan Kerem'i görmemle başımdaki amansız ağrı uçup gitmişti. Yattığım yerde ona doğru iyice dönerken dudaklarına küçük bir buse bırakmaktan alıkoyamamıştım kendimi. Sanki sadece bakmam tüm yüz hatlarını ezberlemem için yeterli olmayacakmış gibi, parmaklarımda yüzünde gezintiye çıkmıştı.

Telefonumdan gelen mesaj sesi tüm huzurumu kaçırmaya yeterken tam karşımdaki duvarda ki Kerem'in çizdiği düş kapanı gülümsememe sebep olmuştu. Dedim ya beni bir tek Kerem mutlu eder. Onun yaptığı, dokunduğu, kısacası anısının olduğu her şey mutlu olmama yeter de artardı.

Kabaran saçlarımı elimle düzeltmeye çalışarak yataktan kalkıp, telefonu elime aldığımla gelen mesajı kendi duyabileceğim bir ses tonuyla seslice okudum.

'Sana ulaştıracağım bir belge olduğu söylemiştim, kapının önünde. Doğru kararı verebileceğinden şüpheliysen bırak Kerem bulsun. '

Düş Kapanı [ASKIYA ALINDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin