twenty one

458 23 43
                                    

DİLHUN | 21. bölüm.

Sıcaklığı elimi yakacak derecede olan simitten bir parça alarak zile yeniden bastım. Bu sefer beni bekletmeden birkaç saniye içinde abim tarafından açılan kapıyla ayakkabılarımı çıkartarak içeriye geçtim.

"Sonunda abi! Beni bekletmeye utanmıyor musun sen?" Kolları arasına bedenimi alarak saçımın üzerini öptü. "Özür dilerim şarkıcı Altınok."

Kolları arasından çıkıp elimde ki poşetlerle mutfağa geçtim. Poşetleri masaya koyarken kız sesi duymamla hemen antreye çıktım.

Abim ve bir kız -bu muhtemelen Yade idi- bana döndüklerinde küçük bir gülümseme armağan ettim ortama.

"Ben yanlış bir günde geldim sanırım, kusura bakmayın." Yade başını iki yana sallayarak gülümsedi ve elini uzattı. "Yok ne kusuru Hera, Yade ben."

Elini sıkarak rahat bir şekilde gülümsedim. Planlarımda abimi basmak yoktu yalnızca beraber vakit geçirmek istemiştim ama yanlış bir zaman olduğunu şu an anlamıştım.

"Memnun oldum Yade." Elini çekerek başını eğdi ve abime döndü. "Üzerimi değiştirip geliyorum."

Abim Yade'nin yanına gelerek alnından öptü ve onun gitmesiyle de benim yanıma geldi.

Ağzımdan 'güzelmiş' diye bir fısıltı kaçtığında abim gülümsemeye başlamıştı.

"Öyle." Alışık değildim onun hülyalı hallerine. Kız kardeş kontenjanından bana hep yumuşaktı fakat aşık Yaman daha bir farklıydı.

"Ne zaman bu kadar yakınlaştınız siz?" En son annemin hastalığında yan yana gelmiştik. Sonrasında da zaten magazin olayları olunca adam akıllı oturup konuşamamıştık.

"Biz de anlamadık ki, sadece yemek yerken kendimizi burada buluverdik." Sesi hülyalı çıkıyordu. Güldüm bu haline. Yade'yi sevdiği fazlasıyla belli oluyordu.

"Neyse kahvaltı hazırlıyorum, git bak istersen Yade'ye." Gözü sürekli oraya gittiği için sözümü bitirmemle beklemeden gitmişti.

Mutfağa geçip bir şeyler hazırlarken bir yanda da Adin Adal'ı düşünüyordum. Yemek yediğimiz günün üzerinden üç gün geçmişti ama ona verdiğim sözü tutmak istiyordum. Bu yüzden kahvaltı hazırlama işini bir kenara bırakarak telefonumu aldım ve balkona çıkarak ayrılmadan önce aldığım numarasını aradım.

Çok bekletmeden açılan telefonda, sesi duyuldu. "Altınok, bu ne güzel bir sürpriz."

Sesi -uykudan yeni uyanmış sesi- günlerce dinleyebileceğim bir melodi gibiydi.

"Daha da güzel bir sürpriz yapayım o zaman, akşam bana gelmeye ne dersin?" Duraksadı, ağzından şaşırdığına dair sesler çıkarttı. Yattığı yataktan kalktığına dair gelen seslerden sonra da sonunda konuşmaya başladı.

"Bu neye davet böyle. Sesin büyük bir günahın emarelerini taşıyor." Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Sadece yemek Adin Adal, yemek!"

"Bunu baştan söyleyemez miydin Altınok." Dudağımın tek tarafı havalandı. "Günaha bulanmak istediğini bilmiyordum."

"Günaha gireceğim kişi sen olacaksan, bunu neden istemeyeyim." Konuşması aklıma farklı konuları getirirken derin bir nefes alıp konuyu kapattım.

Yoksa dediği günaha girmemiz kaçınılmaz olacaktı.

"Soruma cevap alamadım, geliyor musun?"

"Gelirim." Birkaç saniyelik duraksamadan sonra devam etti. "Yaprak sarmasını çok severim."

"Ben de çok severim Adin Adal, gelirken alırsın yeriz." Telefonu bir şey söylemesini beklemeden kapattım ve gülümsedim.

Bu akşam çok güzel olacaktı, buna inanıyordum.

#

Ben de inanmıştım Hera ama olmadı..

05.04.2024

DİLHUN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin