Sizin yorumlarınız benim için çok ama çok önemli. Lütfen bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda belirtirseniz sevinirim!
"Şimdilik sana şunu söyleyebilirim, seni Diyarbakır'a kaçırıyorum!"
"N-ne!"
~
Aslında şaşkın olmam gerekiyordu ve bi o kadarda korkmam. Ama şuan korkmuyordum çünkü onun yanında güvendeydim. Çünkü o bana güven veriyordu ailem gibi... Bazen ailemizle aramızda anlşamamszlıklar olabiliyor, ama hiç bir zaman bu süreçte kendimizi yıpratmamak gerekiyordu ,çünkü içinde bulunduğumuz durumların veya olayların sonucu iyi ya da kötü bile olsa bize ucundan değiyordu... bu yüzden kendimize her zaman değer vermemiz gerektiğini düşünüyordum. Yol boyunca pek konuşmadım, düşündüm. Arada sırada Görkem herhangi bir konu açsada pek konuşmadık. Sormak istiyordu ama soramıyordu, benim halimi gördükçe utanıyordu ya da ne bileyim kendine kızıyordu benim yaptığım gibi... daha fazla ona zorluk çıkartmadan sordum;"Nasıl öğrendin?"
Görkem gözlerini bir süre yoldan ayırmadı ve arabayı bir yere çekti, camdan baktığımda buranın küçük bir mola yeri olduğunu gördüm. Görkem hemen arabadan inip ardından benim kapımıda açtı;
"Buna gerek yoktu, iyice şımartıyorsun beni!" dedim utanarak. hemen koluna girdim ve mola yerine doğru adımlarımızı attık. İkimizin üzerindede bir durgunluk vardı.
Yada yılların yorgunluluguydu.... Herhangi bir yere oturduğumuzda ortamdan nefis bir Diyarbakır çöreği kokusu geliyordu. Sanırım Diyarbakıra yakın bir yerdeydik. Yanımıza hemen bir garson geldi ve bize ne sipariş edeceğimizi sordu Görkem hemen;"Diyarbakır çöreği ve iki çay getir sen bize abisi"
dedi ve garsonu yolladı.Dirseklerimi masaya dayadım ve yüzümü ona yaklaşırdım yaklaştırdım, "anlat dedim" kendimden emin bir sesle;
Oda aynı şekilde dirseklerini masaya dayayarak yüzünü yüzüme birazdaha yaklaştırdı, neredeyse burunlarımız birbirine değecekti...
"Tuğçe..." diyerek lafa girdi, zaten Tuğçenin söylediğini biliyordum, bir tarafım iyiki söylemiş diyordu diğer tarafım ise ya söylemeseydi... diyordu
"Dün beni aradı ve herşeti anlattı, senin durumunu, hislerini, ve bana anlatmamaya karar verdiğini..." derken gözlerime takıldı gözleri...
"Bak Zümrüt nasıl hissettiğini biliyorum, ama sadce sana tek bir soru soracağım"
Sessizlik...
"Neden bana söylemedin?"
Sesinde bir kızma isteği veya kırgınlık yoktu. Sitem vardı..."Çünkü" dedim ve devamını getiremedim...
Ben buydum işte!"Çünkü, korktun değilmi.? ve birazda kendine yediremedin..."
HaklıydıCevap veremedim çünkü doğruydu. O benim bakışlarımdan bile anlıyordu...
"Sana kızmıyorum ama Tuğçe bana haber vermeseydi ne olacaktı diye düşünmekten kafayı yiyeceğim kızım!" Diye çıkıştı
Gene haklıydı...İkimizde aynı şeyleri düşünüyorduk...
"Ama olan oldu, biz şimdi önümüze bakacağız. Sana yıllar önce verdiğim sözü hatırlıyormusun?" Diye sordu
"Hiç unutmadımki" diyerek devam ettim
"Kırk gün kırk gece yapalım düğünümüzü, herkez duysun evlendiğimizi!" gözlerim dolmuştu
"Ve sende şöyle dedin"
"Gelinliğim çok kabarık olsun. Böyle taşlı taşlı, bembeyaz bir gelinlik... Ne güzel"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜTÜANKA
Ficción GeneralBir kez görmek yeter, Aşkta bir bakış, ömürlere bedel... Bu bir aşk hikayesimiydi, belkide daha fazlasıydı... Aşk neydi? Günümüz aşklarının ötesinde bir aşk Görkem ile Zümrütün aşkı. Bir yanda Zümrüte senelerdir aşık Görkem, diğer yanda aşkın kendi...