“Pisliğin ne demek olduğunu, bizzat kendisine dönüştüğümde daha net öğrendim.
On yedimin başlarıydı henüz; herkesin sıkıcı bulduğu felsefe dersini pür dikkat dinliyor, sözel derslerden nefret etmeme rağmen bu derse olan sevgimi anlamdıramıyordum. Öğretmenin ağzından kaçan her kelimeyi kaptığım gibi hâlâ daha aklıma kazınan o sorusu, yalnızca beni değil beraberimde sınıfın bir kesminin ilgisini çekmiş hatta konuşmaya başladıkça herkesin odak noktası oluvermişti.
'Pislik nedir?'
Böylesine bir soruyu ortaya attıktan sonra meraklı gözlerini üzerimizde bir yanıt beklercesine gezdirmişti fakat herkesin düşüncesinin yargıya maruz kalacağı korkusuna sahip olduğu dillenmemiş bir gerçekti.
Memnuniyetsizliğini belirten birkaç jeste maruz bırakıldık. Dandik de olsa bir iki fikir duymak ister gibi soğuk ses tonuyla oturduğu yerden yönelttiği sorunun aksine ayaklandı, sesini gürleştirdi ve sözüne girişini şöyle yaptı:
'Bulunmaması gereken yerde olan her kimse veya şey pisliktir.'
Başta öylesine, fazla basitçe kulağıma doluşan bu cümlenin devamında verdiği örnekler daha rahat kavramama sebep olmuştu. Çünkü olay sadece bundan ibaret, elbette o an anlayamadıysam da, değildi.
'Örneğin, annenizin saçını öper ve koklarsınız fakat bir telini bile tabağınızda gördüğünüzde bu sizi iğrendirir. Veyahut o tabaktaki yemeğe ekmeğinizi bana bana yersiniz yine de üstünüze bir damlası sıçradığında bunu pislik olarak nitelendirirsiniz. Bembeyaz olsanız bile içinizdeki nokta kadar siyah ile siz kirli oluverirsiniz. Bu yüzdendir ki unutmayın çocuklar, bir kimse bulunmaması gereken bir yerde bulunuyorsa bilin ki o da bir pisliktir.'
Beni hiçbir şekilde sevmese de bu şekilde iğrenmesi miydi beni irite eden yoksa bana henüz duvarlarının ardına almadığı hayatında bile bir pislik olduğumu hissettirişinden midir bilmiyorum, sana meydan okumuyorum. Meydan okumana karşılık veriyorum. Bulunmamam gereken bir yerde bulunduğumu biliyorum çünkü sen beni hak etmezsin, sen beni duymaz, bilmez, ördüğün aciz duvarlarının arkasında yalnızlığınla karanlığa karışırsın.
Sana yalnız hissettirebilirdim ama seni yalnız bırakmazdım. Sanma ki sana yaklaştım, seni merak ettim diye sana hayranım. Sen çevrendekilerden bihaber olmayı bırak, yalnızca kendine küsersin.
Beni her ittiğinde, kendine çekiyorsun. Beni her görmediğinde, gözüme çarpıyorsun. Kumsalına bir dalgayım, medcezirlerimle yamacına çarpıyor her etkimde senden kendime bir parça sürüklemek istiyorum. Sana âşık değilim aksine, sana öylesine gıcık oluyorum ki beni sana dair bu kadar sinir eden şeyin ne olduğunu görmek istiyorum.
Çünkü bana öğretiyorsun ki sen de bir pisliksin.
Güzelliğini yansıtan aynaları kırar, incileri kıskandıracak dişlerini sıkmalara yorar, sahip olduğun ne varsa sıfıra çekersin. Bir deniz seviyesi kadar bana yakın fakat yükseldikçe uzaklaşır, derinlerine indikçe gözünde beni alçaltırsın.
Uzaklardan esinti, yakından fırtınasın. Kasırgama kapılana kadar ardında kalmayacağım. Çünkü Jeon, pisliğin ne demek olduğunu, kendisine dönüştüğümde daha net öğrensem de bizzat senle karşılaştığımda neye benzeyebileceğini fark ettim.”
Soktuğumun sarışını.
⋆ ⋆ ⋆ ⋆ ⋆
taekook
slow burn &
enemies to lovers.15.06.2023 — 02.07.2023
Jerome.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
other people
FanfictionNasıl olduğumu merak ediyorsun, ipucu vereyim; keşke seninle hiç tanışmasaydım. enemies to lovers. taekook, by jerome.