Bugün benim doğum günüm, her yorum bir hediyeymiş öyle duydum??
Hislerinden belki çırpışıp uçuşmaya çalışan ve gökyüzünde süzülmek isteyen bir kalbim, hatta kalbimi uçaramadığı için mideme kelebekler gönderen bir ilişkim çoğu genç gibi illa ki olmuştu. Yaşım on sekizdi, kanım hızlı akıyordu. Aşkı, az çok kitaplar, diziler ve filmlerden ama en çok da şarkılardan biliyordum. Hayatıma giren sayılı birkaç ismin ise aşk olmadığına yalnızca emindim ki genelde karnıma yerleştirilen o kelebeklerin katili de ben olurdum.
Kavramını kendi kafamda bile henüz oturtamadığım konu; aşk. Son günlerde zihnimi ve gündemimi birçok kez meşgul etmeye başlar olmuştu. Önce Jeon Jungkook ile yaptığım sohbetim, sonrasında düşüncelerim ve şimdi, bu haftaki yazma konumuzun 'aşk' olduğunu belirleyen Bay Choi.
"Sizce aşk nedir?" Diye sormuştu sınıfa. Ön sıralardan birkaç kişi izin alıp konuşmaya başlarken dikkatimi pek o tarafa vermemiştim, ta ki en öndeki çocuğun verdiği yanıta kadar.
"Aşk anca böyle derslerde edebiyatını yapabileceğimiz bir şeydir."
İstemsizce tebessüm ettim. Bay Choi ciddiyetle ona neden böyle düşündüğünü sordu. Çocuk ise omzunu silkip, oldukça basit bir şekilde verdi cevabını. "Her şeyin güzellemesini kafamızda biz kendimiz yapıyoruz, karşımızdaki insanı kendi olduğu için değil olmasını istediğimiz insan için seviyoruz. Kim gelip bana bir seri katili sırf kişiliği için sevdiğini söyleyebilir mesela? Eğer söyleyecek birisi varsa da bu sırf o kişi uğruna öldürüyor olduğu için falandır. Yine bir çıkarı vardır."
Bay Choi kollarını dinlerken bağlaç yaptı ve çocuk sözünü bitirdiğinde derin bir nefes çekti. "Sana katılmıyorum diyemeyeceğim. Katılıyorum, bazı noktalarda tabii ki de. Sizlerden bunu bir kompozisyon olarak yazmanızı istiyorum. Sonraki dersin başına kadar süreniz var, sonrasında birkaçını yine sizlerle okuyacağım." Ön sıranın önünden çekilip kendi masasına dönerken, "Kağıt ve kalemlerinizi çıkartın." Diye uyarmayı da unutmadı.
Etrafımdaki herkesle beraber ben de defter ve kalemimi masanın üzerine çıkarttım. Ne yazacağıma dair düşünceler kafamın içerisinde dolanıp dururken, dışarıya daldığımı anca fark ettim. Kalem seslerinin kağıda işleniş sesi kulağıma birden fazla gelmeye başladığında acele etmem gerektiğini anladım. Önümdeki kağıda baktığımda koca bir boşluk gördüm. Bir boşluk.
Gördüğüm boşluğun üzerini doldurmaya başlamam bunu fark etmemle bir oldu.
"Aşk bir boşluğu dolduruştur. Bir eksiklik, bir arayış, bir buluş ve bir ölüştür. Onsuzluka bulunan eksikliğin yerini bir ruh ile dolduruş, o ruhun tadına sarhoş oluş ve etkisi geçtikten sonra bıraktığı aynı boşluk hissiyatında kayboluştur. İçindeki kapatılamaz yaraların üzerine bir sevgi çekip bir bedeni çok okşadığında, onu çok sevdiğini sanmaktır. Belki de bir kaçıştır. Kendinden, gördüklerinden ve göremediklerinden kaçmaktır. Muhtemelen pişmanlıktır da. Her masalın sonu güzel bitip âşıkları kavuşamadığı gibi kendinden vazgeçişlerinin, vazgeçmediğin saniyelerin pişmanlığıdır. Umuttur, korkudur, yoksulluk ve saflıktır. Bir insanın sadece varlığı ile size bütün duyguları hissettirecek olabilmesidir. Ben aşkın varlığına inanırım fakat varlığının bana olduğuna dair şüphelerim vardır. Kimsenin şüphelerini, kaygılarını ve güvensizliğini yalnızca varlığımla yok edemeyeceğimi bildiğim gibi mutluluğu, heyecanı, saflığına da sahip olacağımı sanmam. Hislerin güzellemesini yapmak çok kolay fakat zorlukların aşılamazlığı adeta korkunç bir kâbus. Lakin daha korkunç olanı, bir ruhun ruhunuza karıştığında size bıraktığı tattır. Hiçbir zaman silinmeyecek o tad, aşinalığı olan ruhunun üzerine kaç his veya kişi örtünürse örtünsün hepsine kendine karışan aromayı sızdıracaktır. En üzücü parçanızdır, asla sizin olmayacak bir parça. Hâlâ soluklandığınız oksijeninizdir. İçten içe onun çok mutlu olmasını istemeniz fakat bunların hiçbirinden haberdar olmak istememe arzunuzdur. Aşk dendiğinde kimse insanların güzelce yaşadığı anları değil, kaçamadıkları hissiyatları sayıklar. Sanırım bu her şeyi açıklamaya yeterlidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
other people
FanficNasıl olduğumu merak ediyorsun, ipucu vereyim; keşke seninle hiç tanışmasaydım. enemies to lovers. taekook, by jerome.