36

15K 899 136
                                    

Gözlerim açıldı. Anılarımı kontrol ettim. Odaya bakındım. Hastanedeydim.

Bebeklerim. Hemen kalkmaya çalıştım. Alev'in sesini duydum.

"Kardelen? İyisiniz sakın ol"

Derin bir nefes aldım. Elim karnıma gitti. Burdasınız bebeklerim tamam. Sizi çok seviyorum bi tanelerim.

Alev'in gözleri dolu doluydu. Yanıma yaklaşmıyordu. "Özür dilerim" dedi.

Anladım. Kendini suçlu hissediyordu. "Senin suçun değildi Alev kimse bunu bilemezdi sen mafyalığı bıraktın zaten"

Alev bana hala bakamıyordu. "Özür dilerim böylesini tahmin etmeliydim."

Karnıma bir ağrı girdi. "Ah!" acıyla inledim.

Alev bir hışımla kalktı ve doktor diye bağırmaya başladı. Doğum doktorum içeri girdi. Stresli duruyordu.

"Merhaba Kardelen" dedi. Sonra boğazını temizledi. "Bu haberi annelere vermek hayatımda hep zor oldu. Bebekleriniz daha ufak ve düşme tehlikesini çok korkunç şekilde atlattılar. Bu düşme tehlikesinin bittiğini göstermez. Bu tehlike bir süre daha devam edecek. Çok kritik bir süreçte olduğunuzu unutmayın" sertçe yutkundu.

"Bu süreç ne kadar sürer bilemiyorum. Ama ağır işten de öte yataktan kalkman ya da ani bir hareketin bile bebekleri düşürmeye neden olabilir. Bu süreçte tek kalamazsın. Eşin tüm her şeyi üstlenmeli. Çok çok stresli bir süreçte olduğunuzu unutmayın. Bunu söyleyip üzülmeyin demek zor ama duyguların bile önemli olduğunu unutmayın. Yoğun üzüntü bile bebekleri düşürebilir. Lütfen dikkat edin. 1 ay sonra kontrole bekliyorum geçmiş olsun"

Dediklerinden sonra boğazımda bir yumru oluştu. Bebeklerim düşebilirdi. Benim miniklerimi daha koruyacak kadar güçlü değildim.

Alev ağlıyordu. Bense yutkundum ve gülümsedim. Zoraki şekilde gülsem de gülümsedim.

"Alev ağlama babalarını da hissederler. Geçecek bunlar" diye mırıldandım. Ağlamaya devam ederse bende ağlamaya başlayacaktım.

Ardından bir doktor daha girdi. "Geçmiş olsun taburcu olabilirsiniz" dedi ve kolumdaki serumu çıkartarak odadan ayrıldı.

Alev ile bakıştık. "Özür dilerim bebeklerim" diye mırıldandı. Eli karnıma dokundu. "Bir daha asla size zarar gelmesine izin vermem özür dilerim çok özür dilerim" diyerek karnıma öpücük kondurdu.

"Alev artık özür dilemez misin? Tahmin edemezdik tamam zordu ve hala zor ama kendini suçlayıp bana tüm duyguları yükleyemezsin. Sürekli güçlü durmak zorunda bırakamazsın. Pişmanlık sadece sende yok ve şuan cidden bencillik yapıyorsun."

Derin nefes aldım. "Gel şuraya" diyerek kollarımı açtım. Sarıldık. Birbirimizin kokusunu soluyarak sarıldık.

Ne olursa olsun kokusunda huzur vardı. "Hadi eve gidelim"

***

1 haftadır şakasız yatıyordum. 1 haftadır beni ayağa kaldırmamak konusunda kendi kendine bir kural olurşurmuştu. İlk geldiğimde banyo yaptıktsn sonra tuvalete zorla kalkıyordum.

Genelde kucağında taşıyordu. Bu huyu sevmiştim kendimi bebek gibi hissediyordum ama daral gelmişti. İçeri elindeki şu ile girdi. "Canım kocam çekti gel ve yat buraya" dedim.

Güldü. Goril şey.

"Karım, karıcım, bitanem, aşkım, sevgilim" diye mırıldanarak yanıma uzandı ve kafamı göğsüne koydu. Bir yandan eli karnımı okşuyordu.

Ben olduğumu onaylayan mırıltılar çıkarttım. "Bal karım benim. Seni çok seviyorum cennet kokulum"

Saçlarımda derin bir nefes alarak öpücük bıraktı. Doya doya kokumu almış oldu. Bacağını altımdan geçirdi. Bacağının arasına oturdum.

Biraz daha sarılıp sarmaladı. Yanağıma sert bir öpücük kondurdu. Saçlarımı yeniden öptü.

"Bebeklerim, canlarım, bitanelerim, bebişlerim, karım sizi seviyorum"

Saçlarıma yeniden derin bir öpücük bıraktı.

"Hadi bana masal anlatt" diye şımardım. İyice göğsüne sokuldum.

"Hmmm" diye mırıldandı.

"Bir gün bir prenses varmış. Bu prenses o kadar güzelmiş ki Afrodit bile onun güzelliğini görünce intihar etmiş. O prensese bir sürü bir sürü adam aşıkmış. Bu adamlar hep peşinde koşmuş. Ama prenses asla yüz vermemiş. Bir gün gölde otururken göle bakınca arkasından gelen prensin yansımasını görmüş. Prens yakışıklıymış ama kusurluymuş. Prenses kusurlarını görmüş. Kusurlarına rağmen aşık olmuş. Prens  içten içe sevse de asla konuşmuyormuş. Böyle gel git gel git derken prenses her gün buraya gelip her şeyini tepki beklemeden anlatmış. Bir gün prenses prensin kucağında uyuya kalmış. O gün prens ilk defa konuşmuş. Yıllar önce dilsiz olarak lanetlenmiş prensin laneti ilk defa prenses kucağındayken çözülmüş. İlk kelimesi 'seni seviyorum' olmuş. Prenses duymuş ve uyanmış. Sonra evlenme kararı vermişler. Evlenmişler ve 40 gün 40 gece düğün yapmışlar. Sonra prenses hamile kalmış. Bebekleri ikizmiş. Bir kızları bir erkekleri olmuş. Prenses ve prens birlikte torunları olunca el ele ölmüş prensin son kelimesi de 'seni seviyorum' olmuş. Prens konuşmaya ilk prensese aşkını itiraf ederek başlamış son kelimesi yine ona olan aşkıymış. Prenses ve prens mahşerde dahi aşık ve mutlu yaşamışlar"

Gülümsedim. Gözlerim kapanıyordu. "Ne kadar mükemmel bir aşk" diye mırıldandım.

"Çünkü prenses sensin prens benim" sonra fısıldadı "bana kalplekonuşmayı ve sevmeyi öğrettin"

Gözlerim kapandı. Huzurla uyudum.

***

Oy verin de lo

Şansıma Mafya/TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin