Başımı hafifçe araladığım kapıdan uzatıp koridoru gözlerimle süzdüğüm gibi geri içeri çekmiştim. Koridor tam korku filmlerinde aptalların gidip öldüğü o koridorlardandı. Yediğim cesaret duası da işlememişti zaten. Başım çok pis beladaydı."Hadi oğlum aslansın kaplansın haşmetlisin ulusun. Bu tanrının bilmediği yerde ölmeyeceksin." Yerimde zıpladım kendimi motive etmek için. Derin bir nefes verdim sonra dudaklarımın arasından. Gözlerimi sıkıca yumup tekrardan parmaklarımı kapattığım kapının kulbuna attım. Ve sıkıca yumduğum gözlerimle beraber kapıyı sonuna kadar açtım.
"Bugün ölmüyorum." Buradan kurtulacaktım. Karanlığa doğru bir adım attım. Cesaret duası işe yaramıştı lan sanki!
Biraz daha yürüdüm karanlıktan tam seçemediğim uzun bordo halının üstünde. Kendimi fantastik bir filmin içinde gibi hissediyordum. Duvara belli aralıklarla asılmış gaz lambaları uzun koridoru loş ışığa boğmuştu. Sonunu göremiyordum koridorun.
Cesaretli adımlarım, beş metre kadar uzaklaştığım odanın kapısının gıcırtıyla kapanmasıyla gidecekti.
Harika! Artık geriye dönemezdim de. Tam bu esnada telefonumun flaşını açmak aklıma geldi. Salak mıydım lan ben niye daha önce düşünememiştim sahi bunu?
Flaşı açmamla kocaman gülümsemiştim ki telefonum hayatının piçliğini yaparak kapandı. İçimden sülalesinin hanımefendileri ve beyfendilerine birer birer söverek geri cebime koydum. Eve dönünce bu telefonu atacaktım.
Sessiz koridorda nereden gelmediğini bilmediğim bir rüzgâr esiyordu. Üzerimdeki ince bol okul gömleğimle titremiştim. İlk düğmeleri iliklemediğim için köprücük kemiklerim tümüyle açıktaydı. Üşümemi es geçip yürümeye devam ettim. Kendimi sakin tutmaya çalışsam da panik halindeydim. Vücudum benden izinsiz titriyor, göz bebeklerim kapanmak için direniyordu. Buna rağmen adımlarımı daha çok hızlandırdım. Bu kahrolası uzun ince yol bitmiyordu. Ama sabrım tükenmek üzereydi.
Gerginliğimi azaltmak için bir yandan duvarları incelemeye başladığımda asılmış anlamsız tablolar beni daha çok rahatsız etmişti. Vahşet, kan, bilmediğim semboller ve geçmiş tarihte yaşadığı belli olan insanların portleri fazla karanlıktı. Koridorun sonunda ışık göründüğünde duvara bakmayı kesip adımlarımı olabilirmiş gibi daha çok hızlandırdım.
Işığa ulaşmamla bir yol ayrımına girmiştim. Labirent sanki ikiye ayrılıyordu. Yoğun ışığın sebebi de ayrımın tam karşısındaki duvarda fazlaca asılmış lambaydı.
Bir portrenin etrafında çember oluşturmuştu lambalar. Merkezindeki tabloya yaklaştım korkuyla karışık merakla.
Simsiyah saçlı, bembeyaz ölü tenli bir adam duruyordu portrede. Uzun siyah saçları geriye taranmış, hortağa benzeyen yüzünü açığa çıkarmıştı. Büyük burnu, geniş alnı, ince dudakları, kalın gür kaşlarının gölgelediği karanlık gözleri..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE ALERT! -taekook ✓
FanfictionTaehyung kendisine şaka yapmayı isteyen arkadaşı tarafından itilmesiyle okulun tuhaf çocuğu Jeon Jungkook'un kucağına düşer. 🦇(düzyazı + texting)