Gözlerime gelen güneş ışıklarıyla sinirle mırıldanmıştım. Bu şatoya güneş ışığı girmiyordu bu düşük bütçeli film girişi de neydi? İçimden söverek kirpiklerimi yavaşça araladığımda beni izleyen bir çift gözü görmeyi beklemediğimden irkilmiştim.Yarı açık gözlerimle heykel gibi duran adamın yüzünde gezdirmiştim kahvelerimi. Benim uyku sersemliğimin aksine o hiç uyumamış gibiydi. Huysuzca yorganı başımın üstüne kadar çekip güneşten kurtulduğumda yeniden gözlerimi kapatmıştım. Birkaç saniye olmamıştı ki duyduğum perde sesiyle gözlerimi kısıkça aralayıp yorganı attım üstümden.
Gözlerimi ovuşturarak esnedim. Kaç saattir uyuyordum? Kanlı ay...Bugün kanlı ay vardı. Onu yakalayacaktık. Ve bir de şey... O beni mühürleyecek miydi?
Ellerimi çekip aniden ona çevirmiştim açılan gözlerimi. Siyahları sessizce beni izliyorken bakışlarındaki şefkatle içim sızlamıştı. "Jungkook..." Yeni uyandığımdan kısık çıkmıştı sesim. Nasıl sorsam bilmiyordum. Sorumun cevabının bir şeyi değiştirmeyeceğinin de farkındaydım. Yine de her şeye rağmen bilmek istedim. "Şey...Bugün beni mühürleyecek misin?"
Gözlerimi kaçırarak çekingence sorduğumda yanaklarım ısınmaya başlamıştı. Üzerimdeki gözlerine dönmezken çoktan sorduğuma pişman olmuştum. Yani ne gerek vardı şimdi bunu sormaya? Hevesli gibi durmuştum işte... Sanki bugün yaşanacakları bilmiyormuşum gibi evet demesini istedim. Hayal kurmayı istedim. Ama sadece istedim. Çünkü bu geceden sonra elimde kalacak tek şey nefreti olacaktı.
"Evet." Keskin sesi düşüncelerimin kaymaya başladığı yöne bir engel gibi çarpmıştı. Koyu gözleri bulanık kahvelerime derince bakarken dudaklarımdan çıkan "Nasıl?" sorusunu engelleyememiştim. "Boynumumu mu ısıracaksın? Kanını mı içeceğim yoksa?" Elimi yanağımın altından geçirip yastığa dağılan saçlarımın arasından merakla ona bakmıştım.
Konuşmasını beklerken soğuk parmakları boynumdan sürünerek ince tişörtümün içinden kayıp köprücük kemiğimin üstünü bulmuştu. Başparmağıyla yavaşça okşayıp bastırmıştı ince derime. "Burası." Demişti boğuk sesiyle fısıldayarak.
Köprücük kemiğimin üstü? Ne yapacaktı? Isıracak mıydı? Boynuma nazaran o bölge çok daha hassastı. Acısını hayal bile edememiştim. Belki de normal ısırmasının on katını hissedecektim. Beni duymuş gibi "Çok daha fazla acıyacak." dediğinde korkarak yüzüne bakmıştım.
Dudaklarımdan "Ne zaman?" sorusu döküldüğünde artık cevap vermeyeceğini düşünsem de beni yanıltarak "Gece on ikide." demişti yoğun bakışlarının altından.
"Şimdi yap." Ne söylediğimin farkında değildim. Çatık kaşları düzleşirken afalladığını görebiliyordum. "Lütfen." Neredeyse yalvarır gibi çıkan sesimle tişörtümü çekiştirip köprücük kemiğimi açmıştım. Gece on ikide onu kapatmış olacaktık. Fark ettiğim şeyle yine beynimden vurulmuşa döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE ALERT! -taekook ✓
Fiksi PenggemarTaehyung kendisine şaka yapmayı isteyen arkadaşı tarafından itilmesiyle okulun tuhaf çocuğu Jeon Jungkook'un kucağına düşer. 🦇(düzyazı + texting)