Sessiz ama hızlı adımlarımızla zindandan çıktığımızda heyecandan bayılmak üzereydim. Sürekli olarak sağını solunu kontrol eden Lucas'a karşın ben sadece önüme bakıyordum. Bir an önce çıkmak istiyordum bu lanet şatodan."Kapının yerini hatırlamıyorum." Aklıma gelen şeyle fısıldamıştım hızlıca yürümeye devam ederken.
"Sorun yok ben biliyorum." Dudaklarım hayretle aralanmıştı. Ben dün ne yediğimi hatırlamazken herif asırlar önce geldiği yeri unutmamıştı. "Şaşırmayı kesip yürüsen ikimiz için de daha iyi olur."
Kızgınca konuştuğunda ne zaman durduğumu fark etmemiştim. Silkelenip "Pardon." diyerek hızına ayak uydurmaya çalıştım. Birkaç dakika karanlık kalede yürüdükten sonra sonunda durduğunda tam neden durduğumuzu soracaktım ki gördüğüm şeyle gözlerimi irileştirmiştim. Bulmuştu! Gerçekten bulmuştu!
"Gerçekten buldun!" Hayret içinde fısıldadığımda alayla güldü. "Beni fazla hafife alıyorsun."
Başını arkaya atarak kısık gözleriyle konuştuğunda gözlerimi devirmiştim. "Daha ne kadar bekleyeceğiz?" Sabırsızca konuşmamla güldü. "Sanki yüzyıllardır burada kısılı kalan senmişsin gibi."
Söylediklerini umursamadan önümüzde duran kapıya yaklaştım. İttirmeye çalışsamda açılmadığında fark ettiğim şeyle arkamda beni izleyen bedene dönmüştüm. "Görüyor musun kilit var. Neyseki anahtarları yanıma almıştım. İşte tedbir bu işe yarıy-"
Ona dönerek bilmişçe konuştuğum sırada sözüm bitmeye kalmamıştı.
Önümden uzanıp tek eliyle hiç zorlanmadan kırıp yere bıraktığı çelik kilitle ağzım açık kalmıştı. Şaşkınlığıma yarım ağız sırıttığında "Madem bu kadar güçlüydün neden kendi kilidini de kırmadın?" dedim.
"Mühürlü kilide dokunamam. Bunlar sadece çelik." Diyerek ağır kapıyı ittirdiğinde titrek bir nefes verdim. Dışarı çıkacaktık. O gölgelerin içinden geçecektik. Dudaklarımı dişledim stresle. "Hazır mısın?"
Tedirgin yüzüme bakıp başını eğerek sorduğunda kararlıca kaşlarımı çatmıştım. "Evet. Gidelim." Gülümseyerek elimden tuttuğunda kahvelerimi ona çevirdim.
"Güvenliğin için. Ölüler benim kokumu almazlar ama sen mıknatıs gibi onları üzerimize çekersin." Yaptığı açıklamayla güldüm. Saçmalıktı! Ne yani el ele tutuşuyoruz diye gelmeyecekler miydi? Romantik hayaletler... Tanrım.
"Bu ne işe yarayacak peki?" diyerek avuçları içine aldığı elimi kaldırıp sallamaya çalıştığımda kaşlarını çatmıştı. "Güven bana. Eğer biraz daha burada oyalanırsak yakalanacağız." Pes ederek omuzlarımı düşürdüm.
"İyi tamam gidelim." Başını önüne çevirip aralık kapıdan çıktığında, tuttuğu elimle bende arkasından sürüklenmiştim. Ay ışığı sisli mezarlığa vururken karanlık silületlere baktığımda korkuyla titremiştim. Bunu yapamazdım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPIRE ALERT! -taekook ✓
FanfictionTaehyung kendisine şaka yapmayı isteyen arkadaşı tarafından itilmesiyle okulun tuhaf çocuğu Jeon Jungkook'un kucağına düşer. 🦇(düzyazı + texting)