Yıl: 2000 (Bilindiği Kadar)
Ülke: Türkiye
Ekonomi: Fazlasıyla yeterli
İnsanlar: Mutlu
Evren: BilinmiyorProf. Dr. Kaya Aziz'in Defteri:
"Yıllar 2000'i gösteriyor. Mart ayının 15. günündeyiz. Hastahaneye bir anne ve bir baba geldi. Garip giden hiçbir şey yoktu, ta ki doğacak olan çocuğun babasının "Bu çocuk 11.05 geçe doğacak. Eşimin doktoru sen olacaksın." demesine kadar.
Şaşırmıştım ve şaşkın bir şekilde gülmüştüm. Saat 08.43 geçiyordu nereden baksanız adamın dediği saate 2 saat 22 dakika vardı.
"Tamam bayım dediğiniz gibi olsun" diyip bulunduğum ortamdan çıktım. Başka bir hastamın doğumu gelmişti. 2 saat süren uzun uğraşlar sonucunda hastama çocuğunu sağ salim teslim ettik. Ameliyathaneden çıktım ve odama gittim. Masamın üzerinde simit, çay ve bir adet not vardı.
Notta yazan şey şuydu:
"Doğuma son 22 dakika var. Geç kalmayacaksın değil mi doktor?"
Yine şaşırmıştım kimin yazdığını öğrenmek için kapımın karşısında ki danışmaya "Odama birinin girdiğini gördün mü?" diye sordum. Kimseyi görmemişler di. Odama geri döndüm ikram edilen çayı içtim ve simiti yedim. Farklı bir lezzetti sanki günümüze benzemiyordu. O sırada kapım çaldı."Doktor bey hasta, hasta kendini kaybetti."
Bir koşu hastanın odasına gittim kadın: "Karnıma dokun doktor, dokun ki al acımı" demişti. Hastanın yüzüne baktığımda sabah ki hasta olduğunu görmüştüm. Kocasının söylediği saate 10 dakika kalmıştı. Kadının karnına dokundum, kadın rahatlamıştı. Bir terslik olmalıydı. Doğuma sizin tabirinizle 10 dakikadan az kalmıştı bu sakinlik neden?
Kadının nefes alışı yavaşlamaya başlamıştı. Ölüyor muydu? İlk defa böyle garip bir aile ile karşılaşmıştım. Ne yapmalıydım? Stajyerlere bağırdım çünkü o an aklıma başka hiçbir şey gelmiyordu. "STAJYER TEKERLEKLİ SANDALYEYİ GETİR DOĞUMHANEYE GİDİYORUZ!!!"
Tekerlekli sandalye geldi, bir koşu doğumhaneye koştuk, kadını nasıl yatağa yatırdık hiçbir şey hatırlamıyorum. Şuan bu günü hatırlamakta ve yazmakta çok zorluk çekiyorum. Kendime bu vakitlerde geldim. Tarihler 18 Mart 2000 yılını gösteriyor. Her ne olduysa çok hızlı gelişti. Kadının çocuğu elimdeydi. Adamın verdiği saat aklıma geldi saate baktım. Hasiktir. Saat 11.05'ti.
Sağ omzumda bir el hissettim ve kulağımda bir ses.
"-Bu çok önceden belirlenen bir şeydi. Çocuğumun adını sen koymaya ne dersin?+Babası siz değil misiniz? Sizin koymanız daha doğru olur.
-Adınız Kayay'dı, değil mi?
+Evet.
-Sen bize gerçekten yardım ettin, ve adınız Kaya. Bana uzattığın yardım elinden dolayı çocuğumun adını Kayra koymanı istiyorum."
Arkama döndüğümde el yoktu ve ses gitmişti. BU HASTANEDE NE OLUYOR?
Kireçli yüzü olan çocuğun kulağına eğildim ve "Senin ismin Kayra" diye fısıldadım. Ne olduğunu çözmem lazımdı.
Annesini odaya almıştık çocuğu ise sıcak su ve rahatlatıcı bir şekilde yıkayıp battaniyeye sardım. Annesinin yanına götürdüm, kucağına verdim ve odadan çıkarken kadın arkamdan "Teşekkür ederim Doktor Bey. Çocuğum inşallah sizi bulacak ve sizinle konuşacak" diye seslenmişti. Kapıyı kapattım odama geçtim ve bu anları düşünmeye başladım.
Bu günü burada bitirmem gerekiyor. Kayra bu kitabı bulacağını zannetmiyorum lakin bulursan ne olduğunu çözmek için sana yardım edeceğim. Elimden ne geliyorsa yapacağım.
Kitabın Sonu"
"Son satırları böyleymiş hm"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANDA KAYBOLAN BİR GENÇ
Novela JuvenilBen Kayra. Bu kitabı kendini zaman kavramının içinde kaybedenlere hediye ediyorum. Umarım bir gün "Hayatımın en güzel zamanıydı" dediğiniz günler gelir. Benim hayatımın en güzel zamanı sizi bulmaktı..