"+Baban bu olaydan sanki her zaman orada aynı şey yaşanıyormuş gibi bahsederdi. Sen doğduktan sonrasında da, baban ölmeden öncesinde de.
-Babamın öldüğünü nerden biliyorsun?
+Bunların hepsine değineceğiz Kayra. Şuan beni dinle. Nerde kalmıştık?
Evet. Baban her zaman hayatının aşkını bulduğunda ki heyecanını ve mutlu oluşunu anlatırdı. Konu yemek yemek olsun hemen oraya çekerdi anlayacağın. Babanın bana güvendiğin zannediyorum.
O bankta bana:
"-Kaya, biz Eslem ile çok garip bir şekilde tanıştık.+Anlat o zaman ne duruyorsun?
-Ne kadar günümüz şartlarında ki ekonomimiz güzel olsa da o zamanlar pek böyle değildi. Herşey gizliydi aileler bile en son gün öğrenirdi herşeyi. Daha dün gibi gözlerimin önünde ah ah.
Bir gün annemi babam aradı. Salonda konuşuyorlardı. Bende odamda yeni aldığım çizgi romanları inceliyordum. Annem telefonu yerine koydu ve kapımı tiklattı. Gel, gir annem demiştim. Annem:
"Oğlum, baban seni Osman Halit sokağının ilerisinde yeni simitçi açılmış, oraya çağırıyor. "Üstüne yeni aldığımız kıyafetleri giysin benim yakışıklı oğlum" dedi. Hadi annem üzerini giyin de babanı bekletme"
Annem odadan çıktığı gibi hazırlandım ve gözlüğümü de alıp kapının önüne çıktım.
"Anne ben çıktım, görüşürüz." demiştim. Ayakkabımı giydim ve babamın beni çağırdığı sokağa doğru gidiyordum. Bir iki sokak daha ilerideydi babamın beni çağırdığı yer. İki tane yol ayrımı vardı ve benim aşağıya gitmem gerekiyordu. Saga döndüğümde birisi bana çarptı. Tahmin ettiğin üzere bana çarpan Eslem'di. Sağ elinde birkaç kitap sol elinde ise dolu bir poşet. Bildiğin kafa kafaya gelmiştik. Çarptığımızda Eslem yere düşmüştü bende biraz sarsılmıştım. Kitapları yola düştü poşetin içindekiler ise duvar tarafına yayılmıştı."Ya kahretsin önüne baksana karde-" diye söyleyip kalmıştım. Nutkum tutulmuştu. Böyle bir güzelliğe çarpmak benim harcım mıydı? Öyle bir güzellik karşısında, öylesine yüzünün nurlu ışıl ışıl parlamasına rağmen düştüğü yerden bana bakmıştı. Ben sadece has özür dilerim demekle kalmıştım. Eslem'in kitaplarını yoldan topladım. Oda poşetinden düşenleri ve içinde ne olduğunu bilmediğim kutuyu geri çantaya koydu.
"+Ben özür dilerim, sizi görmedim acelem vardı.
-Asıl ben özür dilerim. Dalgınlık hali görmedim.
+Kitaplarınız, alın.
-Teşekkür ederim.
-Adınız. Adınızı sorsam çok mu ileri gitmiş olurum?
-Eslem ben. Sizin adınız?
+Yaser bende, memnun oldum. Tekrar görüşmek üzere."
Arkamı döndüm, bir adım attım iki adım attım ve durdum. Arkamı döndüm oda durmuştu. Sen demekle kalmıştık. İkimizde aynı anda söylemiştik hemde. Elindekileri düşürüp bana koşmuştu. Ana kaptırdım kendimi bende koştum. Sarılmıştık orada. Dakikalarca sarılmıştık. Boyu benim boyuma göre kısa biliyorsun. Sarıldığı yerden yüzüme baktı ve konuşmaya başladık.
"-Sana da mı geldi haber?
+Evet. Çocuk senin bu kadar güzel olduğundan bahsetmemişti.
-Ya teşekkür ederim. Seninde eksik kalır yanın yok. Umarım görünüşün kadar kalbinde temizdir.
+Senin hakkında pek yorum yapmama gerek yok. Yüzünde ki nurdan belli kalbinin temiz olduğu.
-Birşey diyemiyorum. Beni yarın babamdan istersin. 40 gün içinde nişanı kıyar evleniriz. Zaman kavramının dışında kararlaştırılan birşeyi bozamayız sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANDA KAYBOLAN BİR GENÇ
Roman pour AdolescentsBen Kayra. Bu kitabı kendini zaman kavramının içinde kaybedenlere hediye ediyorum. Umarım bir gün "Hayatımın en güzel zamanıydı" dediğiniz günler gelir. Benim hayatımın en güzel zamanı sizi bulmaktı..