•8 Nisan (08.04)•

32 8 51
                                    

___

Yuma'dan

Oldukça sıradan ve sakin bir hayata sahiptim. Kimseye mümkün olduğunca karışmaz, sadece kendi hayatımı idare etmeye odaklanırdım. Ki zaten bu hayatta tek bir amacım vardı. O da ailemin bana gösterdiği tüm emeklerin karşılığını, en azından çeyreğini onlara geri vermekti. Evet, onlar yüzünden kötü şeyler yaşamıştım. Ama bu her ailede olmuyor muydu? Her çocuk benim gibi değil miydi? O yüzden geçmişi bir kenara bırakıp onları mutlu etmek istiyordum. -En azından onlar mutlu olsun istiyordum...-

Öğrencilik hayatım boyunca her zaman en yüksek notları almış ve sınıfın en uslu öğrencisi olmaya özen göstermiştim. -Bu ailemin bana yaptıklarının küçük bir karşılığı idi sadece- Şimdi ise Japonya'nın en iyi üniversitelerinden birinde, hukuk bölümünde okuyordum. Ve bu zamana kadar başıma bir iş geldiği olmamıştı. Ta ki geçen gün karakola gelmemi söyleyen o telefon ile...

"Hoşgeldiniz Yuma-san."

"Oh, merhaba." diyerek saygıyla eğildim ve soruşturma için bana ayrılmış olan sandalyeye oturdum.

"Konuyu az çok biliyorsundur diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?" diye sordu karşımdaki polis. Diğer polislerin aksine tatlı bir yüzü vardı.

"Evet, aradıklarında anlatmışlardı bir şeyler. Ama açıkçası bu dava ile olan alakamı anlayamadım. Düzgünce açıklayabilir misiniz lütfen? Yani sonuçta o tarihte doğan bir sürü kişi vardır diye düşünüyorum Japonya'da. Koskoca ülke sonuçta."

Masanın üstünde bulunan kağıtları aldı ve karıştırmaya başladı. Aradığı kağıdı bulduktan sonra bulduğu kâğıdı önüme koyup bakmamı söyledi. Kağıtta bulunduğumuz ilin bir haritası vardı. Üstünde ise işaretli bir sürü nokta vardı.

"Bu noktalar ölen kurbanların bulunduğu yeri gösteriyor. Ve eğer dikkatli bakarsanız noktaların belirli bir bölgede yoğun olduğunu görebilirsiniz."

Haritayı dikkatle inceledim, haklıydı.

"Ve bu çevrede oturup, bu tarihte doğan kişi sizsiniz."

"Hadi ama, burada bu tarihte doğan tek kişi ben olamam! Elinizde düzgün bir kanıt olmadan insanları nasıl suçlayabiliyorsunuz?"

"Suçladığımız yok, sadece araştırıyoruz. Ve bu tarihte, bu çevrede doğan tek kişi sizsiniz."

Sesimi çıkarmadım. Bir an önce bitirip gitmek en mantıklısıydı.

"Dr. Lee Jooyeon'u bu olaydan önce hiç duymuş muydunuz?"

"Önceden ismini duymuştum gittiğim hastanede. Ama görmüşlüğüm yok."

Hastaneye kontrollerim adına düzenli bir şekilde giderdim. Bu yüzden çoğu doktoru tanıyor sayılırdım.

Birkaç tane saçma soru daha sormuştu. -Bu sorular katili yakalamalarına nasıl yardımcı olabilirdi ki tanrı aşkına?- Ne kadar sorular bana saçma gelse de özenle cevaplamıştım.

"Yarı zamanlı işte çalıştığınızı söylediniz. Tam olarak hangi işte çalışıyorsunuz acaba?"

"Kırtasiye tarzı bir yer diyebilirim. Ama tam olarak kırtasiyede sayılmaz."

Son cevabımın ardından birkaç şey daha not almış, ardından da gidebileceğimi söylemişti. Ayağa kalkıp tekrardan saygıyla eğildim ve bulunduğum sorgu odasından çıktım. Bugün çıkardığım ders ise böyle yerlere alışmam gerektiğiydi. Sonuçta hukuk okuyordum...

The Taste Of Killing Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin