•İtiraf•

28 7 42
                                    

___

O günden bu yana ellerine geçen başka herhangi bir kanıt yoktu. Ama artık emin oldukları bir konu vardı. O da Yuma'yı sıkı gözetim altında tutmaları gerektiğiydi. Bu kanıya ise part-time çalıştığı dükkanın sahibi ile konuştuklarında varmışlardı. Dükkan sahibi Bay Nakamura onun iyi biri olduğunu ama bazen çok garip davrandığını hatta ara sıra kafasına göre -haber vermeden- işe gelmediğini söylemişti.

"Bazen işim çıkıyor ve dükkanı tamamen ona emanet edip gidiyorum. Ama birkaç kere böyle gidip dükkana döndüğümde onun dükkanda olmadığını görmüştüm. Bana haber vermeden gitmişti ve dükkan tamamen boştu. En azından dükkanı kilitlemeyi akıl etmişti tabi. Neden bilmiyorum ama son zamanlarda davranışları çok tuhafıma gitmişti. Bu yüzden kamera kayıtlarına baktım. Toptancının getirdiği oyuncak kolisinden bir şey çıkarıp bir poşete koymuş ve öylece dükkandan çıkmıştı." Ve bu oyuncağın bir ayıcık olduğu gerçeğini göz önüne alırsak onun hâlâ suçsuz olma ihtimali var mıydı?

Jo, Yuma'yı takip etme görevini Yudai ve karakolda bulunan birkaç polise vermişti. Tabi Yuma, Yudai'yi tanıdığından dolayı takip ederken dikkatli olmaları gerekiyordu. Yoksa o planlarını anlayabilirdi ve bu durum onlar için hiç iyi olmazdı.

___

"Harua, konuşmak için zamanın var mı?" Öğlen paydosu sırasıydı. Fuma artık iyice bunalmış ve konuşacak birine ihtiyaç duymuştu. Hastanede yakın olduğu birkaç kişi vardı ama içlerinde en çok güvendiği kişi Harua'ydı. Hem onu bir psikologtan daha iyi kim dinleyebilirdi?

"Tabiki! Gel otur bakalım, sahi yemek yedin mi?"

Fuma başını olumsuz anlamda salladı. Bunun üzerine Harua onun adına da bir şeyler sipariş etti. Bir süre konuşmadan sadece yemeklerini yediler. Fuma çok aç olmadığından tabağından birkaç lokma alıp Harua'nın yemeğini bitirmesini beklemişti.

"Eee anlat bakalım." Harua yemeğini bitirdiği gibi Fuma'ya dönmüştü.

"Aslında anlatıp anlatmamak hakkında uzun zamandır düşünüyorum. Artık düşünmekten kafayı yiyeceğimi anlayınca sana danışayım dedim."

Harua sadece dinlediğini belirtmek adına başını salladı. Herhangi bir yorum yapmadan onun anlatmasını bekliyordu.

"Jooyeon ile aramız aslında senin sandığın kadar harika değildi. Hatta tersine iki düşman gibiydik. Tabi bunu kimseye belli etmedik. Çünkü öyle gerekiyordu. Ve o öldürülmeden önceki gün feci kavga ettik. Aslında sinirlerime hakim olsaydım... Belki de ölmeyecekti... Ama onu ben öldürmedim, yemin ederim ben yapmadım. Onu fena dövmüş olabilirim. Hatta ağzı burnu kan içinde kalmış olabilir ama yaşıyordu."

Harua şok olmuş olsa da belli etmeden onu dinlemeye devam etti. Ne kadar dolduğunu hiç durmadan konuşmasından anlıyordu.

"O güne kadar ondan nefret ettiğime kendimi inandırmıştım. Ölmesinin umrumda olmayacağından gerçekten emindim. Ama öyle olmadı, tam tersine o kadar pişmanlık duyuyorum ki yaptığım şeylerden... Ama artık onun için yapabileceğim hiçbir şey yok, en çok canımı yakan da bu."

Aslında hiçbir zaman ondan gerçekten nefret etmediğini Jooyeon öldükten sonra anlamıştı. Anlamıyordu, nasıl olurda akademik anlamda onu geçtiği için ona bu kadar öfkelenmişti ki? Değer miydi sırf birkaç not için ondan ölesiye nefret etmeye?

"Neden bunları polise anlatmadın?" Fuma, Harua'nın sorusuyla utanıp başını eğmişti. Yine bencillik edip kendini düşünmüştü çünkü.

"Fuma... Zor bir dönemden geçtiğinin farkındayım. Ama eğer gerçekten Jooyeon için bir şey yapmak istiyorsan bunları gidip polise de anlatman gerekiyor. Evet, bu Jooyeon'u geri getirmez ama en azından katilini bulabilirler. Hem bu tek onun değil insanlığın yararına olur. Biliyorsun Japonya büyük tehdit altında bu katil yüzünden."

"Biliyorum..."

"Herked hayatta hata yapar Fuma. Ama önemli olan hatandan ders almaktır. Hem Jooyeon yaşasaydı o da bunu isterdi. O yüzden sadece git ve gerçekleri anlat. Evet belki suçlu konumuna düşeceksin ama illaki suçsuz olduğunu anlayacaklar. Sen sadece git ve görevini yerine getir." Harua'nın ona inandığını duymak onu gerçekten mutlu etmişti. Yalnız olmadığının ve her zaman onun yanında olacak birine sahip olduğu için kendini şanslı hissetmişti.

"Pekâlâ, gideceğim." Ve böylece birkaç saatliğine izin alarak hastaneden ayrılarak karakolun yolunu tutmuştu.

...

"Tanrım... Bu ifadeyi önceden versen ölür müydün sanki?" diye isyan etti Yudai. İnsanların bile bile yalan söylemesinden nefret ediyordu.

"İyide bu ne işimize yarayacak ki? Bu sadece darp izlerinin Fuma'ya ait olduğunu kanıtlar. Ki bu da onun aleyhine olmaz mı?"

"Bundan sonra bize karşı dürüst olacağınıza güvenerek bir şey sormak istiyorum. Dr. Lee'nin kavgalı olduğu herhangi biri var mıydı?" Jo, EJ'nın sorusunu görmezden gelerek Fuma'ya başka bir soru sormuştu.

"Hayır. Genellikle insanlar ile iyi anlaşan biriydi. Hatta kendisine karşı kaba davranan hastalara bile iyi yaklaşırdı."

"Kaba davranan hastalar... Yakın zamanda böyle davranan bir hasta olmuş muydu?" Fuma birkaç saniyeliğine durup düşündü. Birini hatırlıyordu ama yüzünü veya adını hatırlamıyordu.

"Aslında olmuştu. Ama kim olduğunu hatırlamıyorum. Yüzünü falan da hatırlamıyorum."

İşte bu gerçekten tuhaftı.

"Aslında galiba cinayetten bir gün önceydi. Hastayı görmedim odada olduklarından dolayı. Sadece bağırma sesleri tüm koridora yayıldığından sesini duymuştum. Asıl tuhafıma giden şeyde o zamana kadar katil konusundan hiç bahsetmeyen Jooyeon birdenbire katil hakkında konuşmaya başladı. Hatta kavgadan önce beni uyarmıştı ona karşı..."

"Galiba bir şeyler çözülmeye başlıyor." diye geçirdi içinden Jo. Bir sonraki hedefleri o gün gelen hastayı tespit etmekti.

•Bölüm Sonu•


W.O.L.F- &Team

Sizce o hasta katil olabilir mi?

The Taste Of Killing Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin