•Bir Takım Gerçekler•

29 5 58
                                    

___

"Oh, Yuma-san. Uzun zamandır ortalarda yoktun. Halbuki her ay düzenli gelirdin terapiye. Bir sorun mu var?" Harua cidden uzun zamandır Yuma'yı görmüyordu bu da haliyle onun merak etmesine yol açmıştı.

"Biraz yoğundum o yüzden geçen ay gelemedim. Gerçi bundan sonra da gelmeme gerek olacağını sanmıyorum." Yuma bu sefer her zamankinden farklı görünüyordu. Normalde her geldiğinde asık bir suratla içeri girer, ve saatlerce konuşurdu. Bu sefer yüzünde tam tersine mutlu bir ifade vardı. Hemde karakoldan çıkıp buraya gelmesine rağmen surat ifadesi böyleydi.

Harua'nın ne kadar kafası karışsa da ses etmedi.

"Olanları duydum. Yani ne kadar aranızda sıkıntılar olsa da seni sarsmış olmalı. Başın sağ olsun." 

"Aslında biliyor musun hiç üzgün değilim... Neyse benim şimdi gitmem lazım. Bunca zamana kadar olan tüm yardımların için teşekkür ederim. Ama maalesef bundan sonra buraya uğramak istesem de uğrayamam." Ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi.

"Ben çoktan b*k çukuruna battım. Yani iyi bir yerlere gelmemin imkanı yok. Ama iyi bir hukukçu olmak gerçekten hayalimdi. Bu yüzden umarım sen bulunduğun yerden çok daha iyi yerlere gelirsin. İnsanlığın senin gibilere gerçekten ihtiyacı var. Neyse kendine iyi bak~"

Harua'nın ağzını açmasına izin bile vermeden odadan çıkıp kapıyı kapatmıştı. Neler oluyordu ki birdenbire?

"Lütfen düşündüğüm şey olmasın." Harua, Yuma'nın arkasından öylece bakakalmıştı. Uzun zamandır ona danışmanlık yapıyordu ve hayatının zor olduğunun farkındaydı. Hatta bunun bazen Yuma'yı kötü düşüncelere ittiğini de biliyordu. Ama yine de bugüne kadar hiçbir zaman onun hakkında kötü bir şey düşünmemişti. Ama deminki konuşması ona olan tüm güvenini alt üst etmişti. Ailesini kendi elleriyle öldürmüş olamazdı değil mi?

___

"Senin yüzünden ben hapse gireceğim farkında mısın? Hayır anlamıyorum nasıl bana haber vermeden böyle bir şey yaparsın?"

"Hadi ama Yuma bunu sende istiyordun. Hem bunu senin için yaptım. Herkes bu iyiliği yapmaz."

Başını eğdi, haklı olduğunu kendisi de biliyordu. Aylar önce kendi ağzıyla ailesini öldürmek istediğini söylememiş miydi zaten? Neden şimdi durduk yere ona karşı geliyordu?

"Yine de haber verebilirdin... Hem hapse girersem kariyerim mahvolur, bir hukuk öğrencisi olarak hapse girmek nasıl bir şey biliyor musun sen?"

Karşısındaki adam bir kahkaha patlattı. Ardından hazırladığı kahveyi Yuma'ya uzatıp onun yanına oturdu.

"O s*ktiğimin bölümünü yine ailen yüzünden okumadın mı sen sanki? Sırf ailem mükemmeliyetçi diye kendini hırpalayıp üstün bir başarı edip üstüne asla istemediğin bir üniversitede okuyan yine sen değil misin?"

"Evet a-"

"Yuma yapma. Kendini kandırıyorsun hâlâ. O kadar psikoloğa gittin ama hiçbir işe yaramamış gibi duruyor. Hayatın boyunca başkasının -ailenin- istediği hayatı yaşadın. Hayatın boyunca mutsuz yaşadın onlar yüzünden. Yemediğin hakaret, çekmediğin ceza kalmadı ve sen hâlâ gelmiş burada aileni neden öldürdüğümü sorguluyorsun. Üstüne bunu kendin bile isterken. Çıkar artık şunları aklından! "

"Hapse girersem ne olacak peki?"

"Orasını bilmiyorum ama bir şekilde halletmeye çalışacağım. Tabi halledebilirsem..."

___

"Joojoo buradayım!" AVM'de olduklarından ortam bir hayli kalabalıktı bu yüzden Nicholas EJ'nın kendini rahat bulabilmesi için ona el sallamıştı.

"Üzgünüm, çok bekletmedim umarım." EJ kalabalığın arasından sıyrılarak Nicholas'ın yanına gelmişti.

"Yok, bende yeni geldim sayılır. Ee nasıl gidiyor bakalım?" AVM'de bulunan favori giyim mağazalarının yolunu tutarak sohbete dalmışlardı.

"Yorucu. Gelmeden önce de Yudai ile konuştum, birazda o yüzden geç kaldım yani."

Nicholas anladığını belirterek başını salladı ve ikisi beraber mağazaya girdiler. Nicholas zaten tam anlamıyla bir kıyafet manyağıydı. O yüzden böyle yerlere bayılıyordu.

"İşin cidden zor. Benimki de gayet sıradan gidiyor. Oha şuna bak!" Nicholas koşarak gözüne çarpan pantolonun yanına gitti.

"Dolabında yer olduğundan bile şüpheliyim. Ona rağmen bugün yine bir şey almadan buradan çıkmayacaksın değil mi?" dedi EJ gülerken.

"Benim için değil canım, senin için." Onu şöyle bir süzdükten sonra "Bu sana yakışır bak." diyerek elindeki pantolonu onun eline tutuşturmuştu.

"Çok kıyafetim olduğunu kabul ediyorum ama senin gibi yıllardır aynı kombinle gezmekten iyidir bence." EJ ısrarla yeni bir kıyafete ihtiyacı olmadığını, eskilerin gayette güze olduğunu söylese de Nicholas onu duymazdan geliyor, kıyafet bakmaya devam ediyordu.

"Hayır yani birde polissin, sana fazlasıyla yetecek maaşın var, buna rağmen bu cimrilik nereden geliyor anlamıyorum."

"Cimri falan değilim! Sadece paramı kıyafete yatırmayı sevmiyorum."

Nicholas ona kulak asmadı ve seçtiği birkaç parça kıyafetle birlikte onu kabine gönderdi. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra da EJ kıyafetleri üstüne geçirerek kabinden çıkmıştı.

"Tuhaf bir şekilde bana oldu. Bedenimi nereden biliyorsun?"

"Ben sen değilim. Dön bakayım şöyle!"

"Tamamdır bunları alıyoruz."

EJ gerek olmadığını söylese de Nicholas onu pek takmıyordu. Birkaç şeye daha göz attıktan sonra beraber kasaya gittiler ve EJ ücreti ödedikten sonra da mağazadan ayrılıp rastgele bir kafeye girip kendilerine iki tane İce Americano aldılar.

•Bölüm Sonu•

Azıcık saçma oldu ama olsun. Ama gerçekten tüm karakterler ön planda olsun diye canım çıkıyor. Açıkçası Magic, Universe'ü yazan kendime hayret ediyorum. Çünkü orada tam 21 karakter vardı (sanırsam)...

Neyse Yuma'ya masum gözüyle bakanlar azıcık şok olmuştur ha?

Ve katili gördüğünüz ilk bölüm olduu! Aslında böyle yazarken kişiyi ele veririm diye korkuyordum ama anlayacağınızı da sanmıyorum.

thnkrev Sana da kaç gündür bölümü atacağım falan diyordum da atamadım bir türlü kusura bakma

The Taste Of Killing Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin