Bir an önce bu ilk bölümleri geçip asıl olayların başlamasını istiyorum. O yüzden 10. bölüme kadar hızlı hızlı yayınlayacağım minik kelebeklerim.
T cetvelimi (Mimarların kullandığı, t şeklinde genelde 60-70 cm uzunluğunda olan büyük bir cetvel) Filiz'e doğrultup "Korkaklar İdam." Diye bağırdığımda, proje çantasını havaya kaldırıp önüne siper etti. O koca çanta bile Filiz'i benim gazabımdan koruyamayacaktı.
"Ne sinirleniyorsun Ada ya. Pazartesi teslimim vardı. Kaçmak zorundaydım. Kusura bakmayın yani." Dedi proje çantasının arkasından hafifçe kafasını çıkararak.
Daha da sinirlenip cetveli iyice havaya kaldırdım ve "Ulan Filiz! Senin teslimin vardı da biz ara tatildemiyiz?" Diye bağırdım. Bu sırada Eda kendini ikimizin ortasına atıp t cetvelimi ucundan tutup aşağı indirdi ve gülümseyip "Dün geceden beri didişmekten bıkmadınız mı siz." Dedi sakince. Ben de sanırım aşırı tepki veriyordum. Gerçekten beni orada bir başıma terk etmeleri, topuklarını götlerine vura vura koşturmaları, bana ve arkadaşlığımıza ihanet etmeleri... o kadar da affedilemez bir şey değildi.
Filiz, aramıza Eda'nın girmesinin verdiği cesaretle bir anda proje çantasını havaya kaldırdı ve "Ben burada canımla tehdit ediliyorum canımla. Can güvenliğim yok benim!" Diye yükseldiğinde kaşlarımı havaya kaldırıp ona baktım. "Hiç bakma bana öyle Ada. Proje çantasını bi yapıştırdım mı buradan erek yurduna uçarsın!"dedi.
Aylin yüzünü buruşturdu ve "Lütfen erkek yurdu deme. Travmalarım tetikleniyor." Dedi. Gören de bir şey sanacak. 20 dakika oradaysak 18 dakikasında uyumuyormuş gibi travmalarım demez mi.
"Travma deme Aylin! Travma benimkiydi asıl." Dedi Eda. Az önceki sakinliğinden ve sükunetinden eser kalmamıştı. "Bok vardı da attım o taşı."
"Ama hayatım, senin kriz yönetiminde rezalet ötesi yani." Dedim başımı iki yana sallayıp.
"Ay dimi, büyük skandal." Diye onay verdi Filiz bana.
Eda kaşlarını çattı ve "Sizin iki yüzlülük beni artık şaşırtmıyor bile. Hadi karışmıyorum hadi, öldürün birbirinizi hadi." Dedi. Geriye bir adım attığında Filiz geldi ve benim koluma girip. "Eda da çok gergin bu aralar." Dedi. Atölyenin kapısından içeri girerken.
"Sorma bebeğim sorma, bir taş atmayı bile beceremedi. Bu kız mimar olacak da göreceğiz." Dedim.
Eda gözlerini kocaman açmış arkamızdan bakarken "Pisliksiniz siz ya. Duyuyorum ben sizi." Dedi ve onlar da bizim arkamızdan atölyeye girdi. Atölyede işlenen dersler genelde çok rahat olur. Hocalar bizi çayıra salıp hadi bakalım biraz bina çizin bize köle öğrenciler der. İlk senemiz olduğu için konut projesi çiziyoruz. Geçen hafta tuvaleti koymayı unutmuşum. Hoca bana nereye sıçacak bu öğrenciler diye bir güzel fırça atmıştı. Bakalım bu hafta çizdiğim 10 metrekare tuvalet onu tatmin edecek mi?
Hemen boş bir masa bulup çantamı fırlattım. Filiz çoktan koştura koştura hocanın yanına gitmiş adamın önüne 5 tane büyük çizim kağıdını çarşaf gibi sermişti. Bu hırs, bu azim, pes dedirtiyor ısrarla. Bu kadar istiyor musun be kızım büyük adam olmayı. Gözlerim atölyede biraz dolandı ve aniden minik bir kelebek radarıma takıldı. Sarı saçlarına güneşi hapsettiğim, kalpsiz vicdansız adam. Bu duruş, bu bakış sence de biraz haksızlık değil mi türk erkeği ortalamasına.
Hemen sıçraya sıçraya Ozan'ın yanına gittim. Beni görünce kafasını hemen başka yöne çevirdi (Naz yapıyordu). "Günaydın kelebeğim." Dedim ve bir masanın üstüne oturdum. O maviş boncuklarla göz teması kurmak için kafamı biraz eğdim.
Bir anda bana döndü ve "Kelebeğe benzer bir halim mi var Ada?" Dedi (Zoru oynuyordu).
"Midemde yarattığın his mesela..." dedim ve göz kırptım. Derin bir nefes aldı, çok etkilenmiş olmalıydı.
"Ada, gerçekten çalışmam lazım. Dersten sonra konuşalım mı?" Dedi. Nasıl yani, dersten sonra görüşeceğimizden emin mi olmak istiyordu yoksa ben mi yanlış anlıyordum? Bu çocuk yanıktı bana baya.
"Madem bu kadar ısrar ediyorsun tamam Ozan, dersten sonra seninle Şimşir Büfede bir çay içerim. Ama sadece bir çay. Sonra kalkar giderim." Dedim ve masadan kalkıp kendi masama ilerledim. Ozan da çok üstüme düşüyordu, bunalıyordum bazen.
Dersten sonra kızlarla kapıya ilerlerken "Siz gidin, benim ufak bir işim var." Dedim.
Eda hızla kafasını çevirip "Ne işi?" Diye sordu.
Elimi havada 'Önemsiz bir şey' der gibi sallayıp "Yavru ceylanımı, aşk şarabımı şimşir kafeye götüreceğim. Bir çay ısmarlayayım. Arada şımartmak lazım erkekleri." Dedim.
Aylin gözlerini kocaman açıp "E sen Ozan'a aşık değil miydin Ada? Yavru ceylanla görüşmek Ozan'ı aldatmak sayılmaz mı?" Diye sordu. Aylin yine saflığını konuşturmuştu.
"Yavru ceylan zaten Ozan." Diye kısaca açıklama yaptı Filiz. Ama Aylin'in kafası bu sefer daha çok karışmıştı.
"Ozan Minik Kelebek değil miydi?" Dedi. Ona bir açıklama yapı kafasında daha da fazla soru işareti oluşturmak istemediğimden sessiz kalmayı tercih ettim. Zaten o sırada Ozan da atölyeden çıkmıştı. Kızlar hiçbir şey söylemeden yanımdan ayrılırken ben Ozan'a kocaman gülümsedim. Ozan yanıma geldiğinde "Hadi gidelim o zaman." Dedim cıvıldayarak.
Ozan gülümsedi ve tam bir şey söyleyecekken kapı tekrar açıldı ve Gökalp dışarı çıktı. "Evet evet gidelim. Gökalp de bizimle gelse sıkıntı olmaz değil mi?" Dedi. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti elbette. Ama gelmesin diyecek değildim. Bu sefer daha da büyük gülümsedim.
"Tabi ki sıkıntı olmaz!" Dedim ve bir anda kafamı arkama çevirip biraz ileride bizi izleyen kızlara kaşlarımı oynatarak yardım sinyali gönderdim.
Eda ve Aylin birbirlerine bakıp aralarında fısıldaştıktan sonra Eda, Aylin'i kolundan tuttu ve yanımıza getirdi. İkisi de doğrudan Gökalp'e bakarken Gökalp şaşkındı. İlk defa 0'dan fazla kız doğrudan ona bakıyordu. Bu onun için büyük bir adımdı.
"Selam Gökalp." Dedi Eda.
"Statik dersi için hocanın verdiği problemleri yapamadık da..." diye devam etti Aylin.
"Belki sen bize yardım edersin diye düşündük." Dedi Eda.
"Bence kesin yardım edersin." Dedi Aylin.
"Gerçekten eder misin?" Dedi Eda.
"Ya Gökalp! Çok sağol çok iyisin." Dedi Aylin ve Gökalp'in koluna girdi.
"İstersen kütüphanede çalışalım, olur mu Gökalp?" Dedi Eda ve Gökalp'in diğer koluna girdi.
"Ay olur kütüphanede çalışalım." Diye cevap verdi Aylin.
Gururla arkalarından baktım. Bu tekniğin adı yılan kıskacı. Hedefinizin hiçbir soruyu cevaplamasına müsade etmeden onu kolayca manipüle edebildiğiniz bir saldırı tekniğidir.
Gökalp ağzını açmaya fırsat bulamadan büyük bir şaşkınlık içinde kütüphane giderken ben Ozan'a döndüm ve "E gidelim mi artık?" Diye sordum. Ozan uzun uzun gözlerime baktı. Sanırım aramızdaki o romantik ilk itiraf anı şu an gerçekleşiyordu. Ay çok heyecanlanmıştım.
"Sen ne yaptın az önce. Kanım dondu." Dedi. Evet, bu bir aşk itirafı değildi. Neyse, bunu atlatabilirim.
"Kanın mı dondu. Üşüdüysen gençliğimi yakayım fındık kurdum."
Kızların arkadaşlıklarını beğendiniz mi?
Ozan'ın Ada'ya büyük aşkı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üşürse gençliğinizi yakacağınız kadar aşık olduğunuz biri var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üniversite Yılları
Teen FictionSınavlar, aşk, dersler, arkadaşlık... Üniversite hiçbir zaman kolay değildir. Yurttan atılmak, bir ev bulmaya çalışmak, aşık olduğunuz çocuk tarafından kabaca reddedilmek. Daha fazlası için sayfaları çevirmeye başlayın. Her gün yeni bölüm