Vee... Ben bu bölümü yazarken okunma sayısı 157'ye ulaşmış ne tarafıma kına yaksam acaba. Destek olan, motivasyon konuşmalarıyla bana gaz veren herkesi kocaman öpenzi. Tam motivasyon bölümlere devam.
157nin şerefine bugün üç bölüm atacağım, biraz şımartalım kendimizi.
"Sağol canım ben kullanmıyorum." dedim.
Melih gözlerini kısıp "Neyi?" dedi.
"Flört, aşk, tanışma falan. Kullanmıyorum öyle şeyler." dedim.
"Yani bu uyuzlukla çok da seçeneğin yok gibi. Bir düşün istersen." Düşünüyorum da, bu çocuğu şimdi, burada öldürsem ne büyük bir iyilik yaparım insanlığa. Gelecek nesillere kalitesiz gen aktarımının da önüne geçmiş olurum. Çok başarılı bir katliam olur benim için.
"Bak tamam üstüne gelmeyeceğim. Ama Kerem iyi çocuktur. Kibar çocuktur. Yakışıklıdır da. Sende ne gördü hiç anlamıyorum ama... Neyse neyse sen bunu bir düşün." dedi. Bak hala laf sokuyor.
"Aslan parçası, çok tehlikeli sularda yüzüyorsun." dedim en tehditkar sesimle. "Hem arkadaşın beni bir kere görüp nasıl hoşlanmış hemen? Evet biliyorum güzelim, alımlıyım, komiğim, zeki-"
"Dur lütfen, dur. Biz de mimarlık okuyoruz 2. sınıftayız. Sanırım seni de atölyeden çıkarken görmüş. O günden beri uzaktan görüyordu. Dün de tatsız bir karşılaşma oldu. Barda seni görünce git konuş dedim. Yani senin bu kadar çirkef olduğunu bilsem demezdim tabi." dedi. Karşımda oturan Eda'ya dönüp "Ben vallahi döverim bunu." dedim. Eda ise gözlerini yapma anlamında büyüttü.
"Tövbeestafirullah!" eşliğinde kafamı başka yöne çevirdiğimde Ozan'ın Şimşir kafeye giriş yaptığını fark ettim. Göz göze geldik ve önce bana sonra bizimle oturan Melih'e baktı. Şaşırmış gibi görünüyordu. Yine kıskanmasaydı bari.
Ama yanıldım. Kıskanmak ne kelime, umrunda olmadı. Yanımızdan öylece geçip gitti. Melih dönüp nereye baktığıma baktı. Ve Ozan'ı görünce tekrar bana dönüp "He ben seni şimdi anladım. Ama sanki o çocuktan sana hayır gelmez gibi. Sen söylediklerimi bir düşün." diyip hızlı bir hareketle kalktı masadan. Arkasından gidişini izlerken kafam karışmıştı.
Kızlara "Ne demekti o şimdi?" dedim. Aylin de benim kadar şaşkın görünüyordu. Ama tabi ki onun şaşırmasının sebebi bambaşkaydı.
"Nasıl yani o kıvırcık çocuk sana aşıkmış ve bu yüzden arkadaşıyla seni kaçırmak için mi saldırmışlar dün gece?" dedi. Sanırım biz konuşurken Aylin'in beyninin içinde Kral radyo falan açık kalıyordu. Ya da dinlemek için kulaklarını değil başka bir organını da kullanıyor olabilir. İkisinden biri.
Benim kafamı Melih'in söylediği şeyler meşgul ederken onun bırakıp gittiği sandalye bir anda çekildi ve yerine Gökalp oturdu. "Siz bugün bi eksiksiniz sanki ya. Dur bakıyım sayıyım. 1, 2, 3. E sizin dördüncünüz nerede?" dedi gevrek gülüşüyle. Gökalp iyi çocuktu ama güldüğü zaman ağzının ortasına patlatasım geliyordu. Sanırım sorun insanlarda değil, ben biraz vahşiyim.
"Ne oldu Gökalp hayırdır?" dedi Eda bıkkınlıkla.
"Sevgili arkadaşlarıma bir selam vereyim dedim suç mu?" dedi ve omuzlarını silkti. "Bu arada Aylin, saçlarını dört santim kısaltmışsın, fark etmedim sanma. Çok yakışmış." Ne oluyordu lan burada. Bu Gökalp, Aylin'e mi yazılıyordu? Bugün havada, suda bir şey mi var. Bahar ayları gelmeden gönül yaylarının gevşemesinin başka bir açıklaması olamaz.
Aylin parmaklarını saçlarının ucuna doladı ve inceledi "Yaa, ben üç santim demiştim. Dört santim mi kısaltmışlar?" dedi. Ah kızım ah, aç şu gözlerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üniversite Yılları
Teen FictionSınavlar, aşk, dersler, arkadaşlık... Üniversite hiçbir zaman kolay değildir. Yurttan atılmak, bir ev bulmaya çalışmak, aşık olduğunuz çocuk tarafından kabaca reddedilmek. Daha fazlası için sayfaları çevirmeye başlayın. Her gün yeni bölüm