Bölüm 4

58 9 0
                                    


Alkışlar kulaklarında bir uğultuya dönüşürken Ayla birinin onu yerden kaldırdığını hissetti. Adım atıyordu ama bedeni o tarafa gitmek istemiyordu. Hayır, bedeni başka bir tarafa doğru çekiliyordu. Birilerinin onunla konuştuğunu duyuyordu ama sesler boğuktu.

Selin hanım İnci'yi diğer mistiklerle tanıştırırken o da bir kukla gibi peşlerinden sürükleniyordu. Ayla bir iki adım sonra Vera'nın koluna girdiğini hissetti. Demir de diğer tarafına geçerken Boran'ın hemen arkalarında duruyordu.

"Buradayız hayatım." dedi Vera ona sokularak.

"Buradayız."

"Buradayız."

Kardeşlerinin sesi onu tekrardan salona çekmişti. Ayla zihni berraklaşırken derin bir nefes aldı.

"İlk başta çekim çok kuvvetli olacak. Bir yandan yürürken bir yandan da onları takip edelim."

Demir başıyla önlerinde kalabalıkla konuşan İnci ve Selin'i işaret ediyordu.

"İşte böyle." dedi Vera elini sıkarken.

Ayla, İnci'nin ona kaçamak bakışlar attığını fark etmişti. Gerginliği Ayla'yı bir battaniye gibi sardı. Şimdi de midesi bulanıyormuş gibi hissediyordu. Elini istemsizce karnına götürdü. Hep böyle bir duygu yumağının içinde mi olacaklardı?

"Çekim gibi ilk başta duyguları da çok yoğun hissedeceksin ama unutma zamanla bu durum rahatlayacak."

Demir, ilk zamanların her zaman en kötüsü olduğunu söylemişti. Şimdi ise Selin hanım olmadan başka bir şehre bile gidebiliyordu ama bu çok kısa bir süre için geçerliydi. Bir koruyucu efendisinden asla uzun süre ayrı kalamazdı. Bağ bunu garantiliyordu.

Dans kısmı başlayınca Ayla dikkatlerin biraz olsun üstünden gitmesiyle derin bir nefes aldı. Eğer bir davetli olarak buradaysanız Aynalar Salonu olarak bilinen bu yerden etkilenmemeniz imkansızdı. Bu salon ismini yüksek tavanından alıyordu. Tavanda hepsi tek tek büyülenmiş birçok küçük ayna bulunuyordu ama bu aynalar gerçeği değil; yaşanmış ve yaşanacak olan her gerçekliği yansıtıyordu. Yani kafasını kaldırıp tavana bakan bu zamansız salonun binlerce yıllık geçmişine de asırlar sonraki geleceğine de bakıyor olabilirdi. Mistiklerin bu görüntülere takılı kalmamasının sırrı bakışlarını çevirdikleri anda gördükleri her şeyi unutmalarıydı. Mesela İnci daha şimdiden üç kez tavana bakmıştı. Her seferinde ya Selin hanım ya da onunla konuşmaya yer arayan başka bir mistik tarafından o yerden gözlerini çekmek zorunda kalmıştı. Ayla ise buradaki mistiklerden farklıydı. O tavanda gördüğü her şeyi hatırlamaya devam ediyordu.

Ortamda mistiklerin büyülerinin ağrılıkları da hissediliyordu. Elçilerin dudaklarından bir fısıltı gibi dökülen sihirleri, onları duyan rüzgarçelenler, gözleri ruh hayvanlarınınki gibi parlayan diyargezenler ve şehrin ışıklarından zar zor görünen ayın gücüyle titreyen aydoğanlar... Dans ederken hepsinin ayrı bir zarafeti ve gücü vardı. Salon dans eden çiftlerle dolunca Ayla kendini onların baş döndürücü hareketlerine odaklanırken buldu. Dövüşmek de dans etmek gibiydi. Sadece partnerini oradan oraya çevirmek yerine öldürmeye çalışıyordun. Aynı adımlar farklı amaçlar. Ayla tekrar o karşı konulmaz çekimle düşüncelerinden koparıldığını hissetmişti ki salonun diğer ucundan gelen bir bardak kırılma sesiyle bütün gözler diğer tarafa döndü.

Selin Karan'ın oğlu Artun Karan her zamanki gibi sorun çıkarıyordu. Daha gece yeni başlamıştı ama çocuğun sarhoş olduğu belliydi. Ayla'nın onu ayık gördüğü zamanlar bir elin parmaklarını geçmezdi. Annesi bir aydoğan olmasına rağmen Artun babasına çekmiş ve bir rüzgarçelen olarak doğmuştu. Duyduğuna göre kanatsızdı ama türünün en güçlü kahinlerinden olabileceği söyleniyordu. Tabi görülerini alkolde boğmadığı sürece.

Döngü Bozan (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin