"Suçlu ben değilim ama hâlâ yüzüme bakmıyorsun." Yorozu günler geçse de Sukuna'ya yaranmak için çabalıyordu ama Sukuna'nın tek yaptığı avluda oturup sadece kiraz ağaçlarını seyretmekti. "Seni suçlamıyorum. Bunun için yanıma geliyorsan gerek yok. Sadece Ushi ile ilgilen."
"Ben ailemizi bir arada tutmaya çalışıyorum. Ushi babasını kaç gündür görmüyor. O senin oğlun!" Sukuna gözlerini sıkıca yumdu ve bir süre öylece bekledi. "Biliyorum. Onu göreceğim şimdi git." Yorozu tekrar konuşmak için ağzını araladı ama devam etmeye lüzum bulmayarak vazgeçti. Bir şey demeden Sukuna'nın yanından uzaklaştı.
"Kiraz çiçeklerini izlemeyi severdin."
Birlikte oturur ve sadece ağaçların yarattığı bu harika manzarayı seyrederdiniz. Her şey mükemmel ve çok güzeldi... Sukuna'nın kaos dolu hayatına tezat sessizdi... Huzur vericiydin... Yokluğunda varlığının değerini anlıyordu ama ne yaparsın?
Artık her şey için çok geç, değil mi?
"Umarım Yuji'miz ile mutlusundur."
Oturduğu yerden ağır ağır kalktı. Burada oturup çiçekleri izlemek senin varlığını hissettiriyor diye başta hoşuna gitse de artık eskisi gibi tatlı değildi. Bir yerde yarasına tuz basılıyormuş gibi etki bırakıyordu.
Yavaşça adımlarını oğlunun ağladığı odaya yönlendirdi. Senin ölümünden önce zaten Uraume onu terk etmişti ama ölümünden sonra da Urui ve bir çok hizmetçi de saraydan gitmişti. Evet, senin yüzüne gülen ama arkandan iş çevirmeyi seven tiplerdi çoğu ama ölümün onları da fazlaca etkilemiş ve vicdanlarıyla baş başa bırakmıştı.
Koskoca sarayda, bunca gücün ve zenginliğin için de yalnızdı şimdi.
Beşikte onunla ilgilenen kimse olmadığı için ağlayan Ushi babasının yüzünü görünce ağlamayı kesti ve ellerini uzattı. Sukuna onu kucağına aldı ve yatağın kenarına oturdu. "Merhaba Ushi..." Ushi ilginç bir şey görmüş gibi babasının yüzünü inceliyordu. Tüm gün kısa süreliğine de olsa gördüğü annesi ve hizmetçilerinden farklı bir yüzdü. "Epey ağırlaşmışsın. Büyüyorsun. Abin de burda olsaydı, sıkılmazdın. Birlikte yatardınız."
"Ma..." Ushi elini babasının yüzüne uzattı. Çenesini tutup tırnaklarını batırana kadar sıktı. "Bir iki seneye konuşmayı da sökersin, sonra bir de sen bana kızarsın. Kötü bir baba ve eşsin dersin. Yalan değil, karşı gelmem." Ushi anlamasa da babasını dinlemeyi sevmişti. Öylece bakıp dinliyordu sadece.
"Demek şimdiden geldiler..." Sukuna çocuğu tekrar beşiğine bıraktı ve son bir kez yüzüne baktı. "Buraya kadarmış evlat. Bana benzeme." Çocuğun sıkıca tuttuğu parmağını kurtarıp ondan uzaklaştı.
Sessizce kaderini kabullendi ve sarayın dışına, onu bekleyenlerin yanına gitti.
Bugün en güçlü sahirlerin hepsi bir araya gelmiş ve Sukuna'dan kurtulmayı amaçlıyorlardı. Başka bir zamanda olsa Sukuna hepsinin hakkından gelmeye çalışırdı ama bugün bunu yapacak heves kendisinde yoktu. Öylece yürüdü ve dışarı tekrar kiraz ağaçları ile dolu olan bahçeye çıktı.
Son bir kez başını yana çevirdi ve altında oturduğunuz kiraz ağacına baktı.
Senin silüetini görür gibi olunca gözleri ardına kadar açıldı. Buraya intikamını seyretmeye mi gelmiştin?
"En azından mutlu."
2000 yıl boyunca mühürlendiği alanda "Keşke... Keşke..." diye sayıklamaya başlamadan önceki son günüydü bugün.
Belki bir gün tekrar karşılaşırsınız... Farklı şartlarda, farklı bedenlerde, farklı hayatlarda. Kim bilir?
•°•★•°•
Açgözlülüğün bedeli.Sonsuza kadar böyle olabilirdik.
•°•★•°•
Buraya kadar okuyup destek veren herkese çok teşekkür ediyorum. Benim neredeyse en sevdiğim kurgum bu oldu denebilir. Yazarken eğlendim, siz okudukça eğlendik. Diğer kurgularımda görüşmek dileğiyle.
Hepinizi seviyorum 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mea Culpa (Sukuna X Yn)
FanfictionMea Culpa: Her şey benim hatam tek sorumlu benim... ⚠️Angst