Bölüm 7

23 6 2
                                    

Ne yapacağımı düşünüyordum. Neden hep olmaması gereken zamanda olmaması gereken bir şey olurdu ki?

Mirza ile hem telefondan konuşamıyordum hem de şimdi ne diyeceğimi bilmiyordum.

Hayat bazen acımasız olabiliyordu. Herkes için. Bazen keşke herkese yardım edebilsem diye düşünürdüm. Ama Daha kendime yardım edemiyordum. Keşke herkese yardım etme imkanım olsaydı. Bunun için de çalışmak gerek ama. Hem de çok çalışmak. Çünkü yardıma ihtiyacı olan bir çok kişi var. Birine yardım etsen diyeri kalıyor.

Yetimhanede büyüyen çocuklar var. Doğru düzgün sevgi görememişler. Depremzedeler var. Artık uyumak zor geliyor. Aç kalanlar var. Bir ekmek için dikeniyorlar. İçim parçalanıyor onlardan birini görünce. Hayat ne kadar acımasız değil mi? Başı sonu belli değil. Ne olacağını, başına ne geleceğini bilmiyorsun.

Bir gün mutlusun, uyuyorsun ve sabah bir kalkıyorsun ki her şey darmadağın. Ne olduğunu bile anlayamıyorsun. Birden düzenin değişiyor. Her şey farklı hissettiriyor. Çok garip. Fazlasıyla garip.

Küçücük bir seçim bile hayatını değiştirebiliyor. Bu da çok acımasızca. Seçim sana ait ama ne olacak bilmeden seçim yapıyorsun.

İnsanları hiçbir zaman tam tanıyamazsın. Çünkü gerçek hep insanın kendi içindedir. Yalan söyleyip söylemediğini sadece o bilir. Bir de Allah. Ama insanları tanımak zor. Bir bakıyorsunuz en yakınınız şimdi size düşman. Ve size gelip de hiç seni sevmedim falan diyor. Aklınıza geliyor tüm anılarınız. Gerçek sanmıştınız oysa. Onca anı, onca yaşanmışlığı silip atıyor. Geriye sadece bir enkaz kalıyor.

Hayat çok acımasız.

Kafamı kaldırdığımda eve varmış olduğumu gördüm. Ne çabuk geçmişti zaman.

Kafamı iki yana sallafım ve binaya girdim. Eve geldiğimde annem karşıladı beni.

"Geldin mi kızım?" sakin.

"Evet annecim." mutfağa girdim. "Ne yemek yaptın bakalım?"

"İlk bir üzerini değiştir, elini yüzünü yıka."

Gitmeden bana bir şey yedirmeyeceğini bildiğimden odama gittim. Üzerime pijama giydikten sonra da lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp geri mutfağa gittim yanına gittim.

"ABLAAAA!" dedi İsem ve koşarak yanıma geldi.

"Seni çok özledim." ve bana kocaman sarldı. Ben de kucağıma aldım.

"Nasılsın bakalım?" dedim masaya doğru ilerlerken.

"İyiyim ablacım, sen nasılsın?" dedi tatlı tatlı.

"İyiyim ve," onu kolğa bıraktım ve yanına oturdum.

"Yerim seni eşek." dedim onu gıdıklayarak.

Gülerek "Ya abla bıraksana!" diye bağırdı.

"Bak açım yoksa kurtulamazdın." dedim ben de gülerken. Anneme döndüğümde o da gülerek bize bakıyordu.

"Babam gelmeyece mi anne?" dedim ona.

"Yok kızım, işi uzamış." arada oluyordu da bu aralar artmıştı. İsem'e baktım. Kahverebgi saçlarını okşayarak "Ne yapmış bakalım ablasının bir tanesi?" dedim.

"Hmmm," başparmağını çenesine koydu "Kalktım, kavaltı yaptım sonra, ha hatırladım!" kalktı ve koşarak yanımdan uzaklaştı. 

Elinde bir kağıtla gelmişti.

"Abla, bak bizi çizdim." resmini gösterdi "Bak uzun boylu babam, onun yanındaki sen, sonra ben ve annem." 

"Çok güzel çizmişsin. Afferin sana. Bana da çizer misin peki?"

"Çizerim ablacım." sonra beni öptü. İsem olmasa ne yapardım bilmiyordum. Çok masum ve tatlıydı. 

Yemeklerimizi yedik ve ben de ders çalışmak için odama gittim.

***

Doğru düzgün uyuyamamıştım. Ne yapacağımı, ne olacağını düşünmekten. Mirza!nın beni anlamamasından korkuyordum. Keşke her şeyi bilseydi. Veya ben anlatabilseydim. 

Dediklerini aklımdan çıkartamıyordum. Düşünmemeye çalıştıkça daha çok aklıma geliyordu. Hep öyle olurdu ya zaten. Bilmeden ona zarar vermek beni bitiriyordu. Mirza'yı tanımaya çalıştıkça daha da uzaklaşıyordum ondan. Bir adım atsam yol iki adım uzuyordu. Tanımaya çalıştıkça daha fazla öğrenmem gereken şeyler çıkıyordu karşıma. 

Okula gidiyordum. Yine düşünmekten yolu bitirmiştim. Okul kapısından içeri girdiğimde Göktuğ hemen yanıma gelmişti.

"Beni mi bekliyordun?" dedim. 

"Çok merak ettim seni, daha iyi misin?"

"Daha iyiyim, merak etme." dedim beraber yürümeye başlamıştık. "Diğerleri geldi mi?" 

"Kızlar gelmemiş daha." beraber sınıfa gelmiştik bile. Ben çantamı koydum. 

"Alin," Efil gelmişti. "Günaydın." 

"Sana da ve size de." Karmen ile Laçin de gelmişti. Laçin bana kafa sallarken Karmen gözlerini kaçırmıştı. Ne olduğunu anlayamadım. Tam soracakken zil çaldı ve soramadan derse geçtik. 

***

Kantine inmiştik. Hep beraber yemek yiyorduk. Rütin olmuştu bizim için. Onlar konşurlarken ben de dinliyordum. Göktuğ her zamanki gibi bir şeyler anlatıyordu. Akaman da ona katılıyordu. Büyük ihtimallle maç konuşuyorlardı. Efil ise Laçin'e okuduğu kitabı anlatıyordu.

"Ya madem birinci kitabı çıkardınız, ikinci kitabı neden bu kadar bekletiyorsunuz? Valla yaşlandım ya."

"Ona alıştık zaten. Bir de fiyatlarına bak istersen" Laçin de konuşmuştu. Tellefonu çıkarıp bir şeylere bastıktan sonra Efil' e uzattı.

Karmen'e döndüm. Çok sessizdi sabahtan beri. "Karmen, bir şey olmadı değil mi? Mutsuz duruyorsun." dedim.

"Yok ya dalmışım öyle." gözlerini kaçırdı. Ne olmuştu şimdi? Dün gayet iyiydi. Anlatmak isterse anlatır diyerek sustum. 

Etrafa baktığımda Simay'ın buraya geldiğini görmemle kalp atışlarım hızlandı. Telaşla ayağa kalktığımda masadakilerin bakışları bana dönmüştü. Mirza'nın burada olduğunu hatırlayınca daha da kötü oldum. Hemen bahçe kapısına koştum. Ben yokken yanlarına gitmezlerdi umarım.

Efil ile liseye ilk geldiğimizde gördüğümüz kedilerin oraya koştum. Arka bahçedelerdi. Arka bahçeye çok kişi gelmiyordu. Sadce bazı sevgililer falan saklanmak için geliyorlardı.

Şu anda da çok kişi yoktu. Ağaçların oraya yürüdüm. Ve eğidildiğimde Salep'i ve daha 1 bir aylık olan yavrularını gördüm. Salep ismini ona İzer vermişti. İzer'in çok yaratıcı olduğunu söylemiş miydim? Kendisi bize "Bakın rengi salep gibi," demişti ve adını Salep koymuştuk. 

Kral da çocukların babasıydı. Artık salep ile sevgililer mi yoksa evliler mi bilmem.

Yavrulara daha isim bulmamıştık. İki dişi, bir erkek vardı. Oturup onları sevmeye başladım. Kral, yani babaları, turuncu renkteydi. Bir kız beyaz, diğer kız açık kahve; erkeğin ise patileri ve karnı beyaz, diğer yerleri kahverengiydi.

İlk teneffüsün uzun olduğunu hatırlayıp telefonumdan bir müzik açtım. Gözlerim dolmuştu. Yanlış seçim yapmanın bedelleri çok ağırdı. Kanmamalıydım, güvenmemeliydim ama olmuştu. Neden öyle bir şey yapmıştı bana? Benden ne istiyordu?

Birinin geldiğini fark ettim. 

Gelen Mirza'ydı. Yutkundum. Lütfen Simay ona bir şey dememiş olsun.

****

♡♡♡

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Olur Mu? TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin