Babam Inazuma'ya gelmeden, ortadan kaybolmadan önce bana her zaman güzel öğütler verirdi. Normalde öğüt dinlemeyi sevmeyen biri olmama rağmen oturur ve onun rahatlatıcı ses tınısıyla sarf ettiği güzel sözlerini dinlerdim. Her zaman beni bir şekilde sıkmamanın yolunu bulurdu. Öğütlerinden bir tanesi ise şuydu: Gün gelecek ve sen hayatının en değerli insanını bulacaksın. Fakat sabretmen gerek. O karşına çıkınca zaten anlayacaksın.
Nasıl anlayacaktım o zamanlar bilmiyordum. Hatta babamın neden böyle saçma sözler sarf ettiğini bile sorgulamıştım. O yüzden çok önemsememiştim fakat şimdi anlamıştım. Babam haklıydı, 'onun' hayatımın en değerli kişisi olduğunu anlamıştım, herhangi bir ipucu olmaksızın. Bu farkındalıktandır ki şuan kapısının önünde dikilmiş, olağanüstü bir şekilde kapının kendi kendine açılmasını bekliyorum.
Bu makikaneye geldim geleli hep ilklerimi yaşıyorum. Normalde sıcak kanlı bir insan olmama rağmen utangaç biri olup çıkıverdim, hepsi de Lord Ayato yüzünden! Ne yapıyor, ne ediyor beni utandırmanın bir yolunu buluyor. Fakat çok da şikayetçi olduğum söylenemez. Sonuçta sevdiğin kişiden karşılık almak çok hoş bir his fakat hala kafamı kurcalayan ve peşimi bırakmayan düşünceler de mevcut. Bu düşünceler aynı bir set gibi, Lord Ayato'nun teklifini kabul etmemin önüne geçiyor, beni endişelendiriyor, engelliyor ve yoruyor.
Ben kapının önünde dikilip düşüncelerimle boğuşurken kapı aniden açılıyor ve soluk mavi irislerle karşılaşıyorum. Korkudandır ki irkilerek bir iki adım geriliyorum. Lord Ayayo ise şaşkın bir yüz ifadesiyle konuşuyor. "Thoma? Ben de tam seni aramaya çıkmıştım. Neden kapının önünde dikiliyorsun?" Söyleyecek bir bahanem olmadığı için gözlerimi kaçırarak ağzımın içinden bir şeyler geveliyorum. Lordum ise anlamış olacak ki çok üstüme gelmiyor. "Neyse, madem buradasın hadi havai fişekleri izlemeye gidelim."
Lordum çok üstelemediği için rahatlıyorum ve teklifini kabul ederek onunla birilte ilerliyorum. Beni bir dağın tepesine çıkartıyor. Burada hiç kimse yok. Tenha, sessiz, sakin ve rahatlatıcı bir yer. Bu yüzden lordum burayı seçmiş olmalı. Gerçekten işini biliyor.
Beni omuzlarımdan tutup nazikçe çimlerin üzerine oturtuyor ve kendisi de yanıma oturuyor tatlı meltemin yüzümü okşaması beni rahatlatıyor. Kim bilir? Belki de Lord Ayato'nun yanımda olması beni güvende hissettiriyor ve bu kadar rahatlatıyordur? Gerçek olma olasılığı yüksek bir ihtimal.
"Buradan rahat bir şekilde havai fişekleri görebiliriz. Birazdan gösteri başlar." Başımla lordumu onaylıyorum ve her ne kadar çekinsem de kafamı usulca lordumum omzuna yaslıyorum. Şaşırıyor. Şaşırması normal. Bu hareketim bir nevi ona umut vermek fakat... Sanırım artık vereceğim cevabı biliyorum. Ne olursa olsun lordumu bırakamam. Onu bir başkasıyla görmeye dayanamam. Onu yanımda hissetmeden duramam.
Tamam. Artık kararımı verdim. Lordumun teklifini kabul edeceğim. Fakat ne zaman? Acaba tam şimdi mi söylesem? Ya da... Havai fişek gösterisinin tam ortasında? Belki de gösteri tam bittiği an! Hangisi daha güzel olur bilemiyorum. Belki de bugün değil de başka bir gün kabul etmeliyim? Fakat artık lordumdan ayrı kalmak istemiyorum...
"Thoma! Bak, gösteri başladı." ne ara kapattığımı fark etmediğim gözlerimi açıyorum ve hayranlıkla havada adeta dans eden renk renk havai fişeklerleri izlemeye başlıyorum. Çok güzel... Acaba lordum da benim gibi sevmiş midir diye merak ederek lorduma bakıyorum. Hayran bir şekilde havai fişekleri izliyor. Ben ise hayran bir şekilde onu...
"Ne kadar hoş." Hipnoz olmuşcasına gözlerimi lordumun güzel çehresinden ayırmadan cevap veriyorum. "Evet, çok hoş..." Ardından bana dönüyor. Yüzündeki hafif tebessüm anlatılamayacak kadar güzel. . Başka hiç kimse gülümserken bu kadar asil ve mükemmel görünemez. Fakat lordum bunu başarıyor. Yaklaşıyor, yaklaşıyor. Kıpırdayamıyorum. O ise gayet sakin. Her zamanki gibi. Ardından dudaklarını aralıyor.
"Hala ne cevap vereceğin hakkında bir fikrin yok mu Thoma?" "Var." içimdeki dürtüyü engeleyemeden sadece bir kaç santim uzağımda duran dudaklara kapanıyorum. Bu anı hep hayal etmeme rağmen gerçeği bir başka, lordum bir başka. Şaşırmış olacak ki bir kaç saniye karşılık vermiyor fakat duruma alışınca beni belimden tutup kucağına çekiyor. Sanki gelişen olayların daha yeni farkına varıyormuş gibi kızarmaya başlıyorum. Bir kaç saniye sonra ise nefes almak için lordumdan ayrılıyorum.
Bana gözlerindeki hayran bakışlarla bakıyor. Sanki... Sanki onun hayatı boyunca aradığı hazineymişim gibi bakıyor. Daha önce bu kadar değerli hissetmediğimin farkındalığıyla yüzleştiriyor beni. Belimdeki eli nefes nefese kalan beni rahatlatmaya çalışırcasına hareketleniyor. Ben ise rahatladığımdan mıdır, gevşediğimden midir bilinmez hafif kısık gözlerimle lordumu izliyorum.
"Hep bu anı bekledim Thoma. Sonunda kollarımdasın." ne cevap vereceğimi bilemeyerek dudaklarımı ısırıyorum ve kollarımı lorduma sarılıyorum, kafamı boynuna yaslayıp kokusunu içime çekiyorum. Rahatlatıcı bir kokusu var. O ise sessizliğime tatlı bir kıkırtıyla karşılık veriyor ve beni iyice sarmalıyor. Gece olduğu için olsa gerek, üşümemi istemiyor.
"Üşüyor musun Thoma? İstersen malikaneye dönebiliriz." diyor. Bense "Hayır lordum, üşümüyorum. Burada kalabiliriz." diyorum. Hafif bir şekilde üşüsem de lordumun kollarında olduğum için çok da umrumda değil. Ayrıca hafif hafif esen rüzgar eşliğinde gece mavisi gökyüzüne renk katan havai fişekleri lordumla izlemek - özellikle de kucağındayken - inanılmaz bir deneyim ve yılda bir kez gerçekleşbilecek bir şey. Bu yüzdendir ki lordumu sımsıkı sarıp bırakmıyorum.
"Ama malikaneye gidersek... farklı şeyler de yapabiliriz..." eli yavaşça altlara doğru kayıyor. "Mesela..." ardından eli duraksıyor. "Ya da neyse, gidersek eğer sürpriz olsun." Her zaman lordumun yanında utanmak zorunda mı olduğumu sorguluyorum o an. Ayrıca yanaklarımın al al olduğundan eminim. İma ettiği şey önceden hayal etmediğim bir şey. Evet, sevgili olduğumuzu hayal etmiştim fakat o şeyleri yaptığımızı hayal bile edememiştim. Eskiden lordumla sevgili olma fikri bile bana bu kadar uzakken öyle şeyler düşünemezdim zaten...
"Lordum, ne ima ediyorsunuz?" Anlamazlıktan geliyorum. Zira bu, kesinlikle benim için en iyisi. Lordum ise alayla kaşlarını kaldırıyor. "demek anlamadın..." Aniden omuzlarımdan baskı uygulayarak beni çimlere yatırıyor ve üstüme çıkıyor. Ağzımdan acının ve şevkin getirisi olarak kısık bir inilti kaçıyor. Bu hamle, kesinlikle beklemediğim bir hamle. "O zaman anlatmam icap eder."
Sonrası ise bu hareketten kesinlikle daha beklenmedik oluyor...
.
![](https://img.wattpad.com/cover/362209324-288-k137224.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butler | Thoma X Ayato
FanficAniden ağacın gövdesini tutup kafasını uzatıyor ve "Bö!" demesinin ardından benim korkuyla yerimden sıçramama kahkahalarla gülüyor. Gerçekten çok güzel gülüyor...