Telefonun arama kaydına girdim ve Ayşe'yi geri aradım.
Çaldı...
Çaldı...
Çaldı...Üçüncü çalımda açtı ve konuştum.
+Efendim, kardeşim, noldu?
-Akşam size geleyim, belki şu an müsait değilsindir diye düşündüm.
+Sorun değil, kardeşim, şimdi de buluşabiliriz. Ya da istersen buraya gel.
-Nerdesin ki sen?
+Sezgin Hoca'nın annesinin evinde.
-Tamam, konum at, 5 dakika içinde orada olurum. Gelince sana mesaj atarım, bahçeye çıkarsın. Bir dakika, sen orada ne yapıyorsun?
+Babam geldi Ayşe, daha doğrusu, Sezgin Hoca'nın telefonundan onu aradım. Evde annemle konuşuyor, ben de anneannemle buraya geldim.
-Konuşmaları duymamak için kaçtın mı?
+Birinin konuşmalarını ya da mesajlarını okumak iyi bir davranış değil, Ayşe. Yani, kötü davranışlar yapmıyorum.
Biraz solukladım ve devam ettim.
+Peki, benimle konuştuğuna dair eninde bir kanıtın var mı?
-Evet, fotoğrafını çektim. Konum at, hemen geleyim.
+Tamam.
Telefonu hızlıca kapattım ve WhatsApp'a girdim. Ayşe'nin numarasını bulduktan sonra anında konumunu göndermek için tuşa bastım. Ardından yataktan kalktım ve kapıyı açtım; Sezgin Hoca'nın kapının önünde beklediğini beklemiyordum. Onun elinden tutarak odama soktum ve kapıyı kapattım.
+ Beni mi dinliyorsunuz, Sezgin Hocam?
- Hayır, öyle bir şey yapmadım.
+ Bana hiç öyle gelmedi.
Sezgin Hoca'nın eli hâlâ elimdeydi. Kendime doğru çektim ve dudaklarımız birbirine temas etti, hızla geri çekildim. Sezgin Hoca'nın elini bıraktım ve kapıyı açar açmaz odadan çıktım. Onu öylece odada bırakmıştım. "Lan, salak adamı öptün, farkında mısın?" Bilerek olmadı. Amacım onun dudaklarını öpmek değildi, sadece çekmek istedim ama bir anda oldu. Salon kapısından içeri girerek anneannemin yanına oturdum. Anneannem, Sezgin Hoca'nın annesiyle kaynaşmış gibi görünüyorlardı, birbirlerine gülüyorlardı. Sezgin Hoca'nın annesi, beni fark edince bana baktı.
- Kızım, tanışmadık sanırım, ben Saliha. İstersen teyze ya da abla diyebilirsin.
+ Bende Ayşegül. Tanıştığıma memnun oldum, Saliha Teyzem.
- Bende, kızım. Çay ya da kahve içer misin, kızım?
+ Teşekkür ederim.
- Rica ederim, kızım. Neyse, nerede kalmıştık, kuzum?
Kuzum mu, bunlar baya kaynaşmışlar ya. Sezgin Hoca hâlâ gelmedi, yoksa bir şey mi oldu? "Gidip baksana, neden duruyorsun?" İç sesi dikkate alarak oturduğum koltuktan kalktım ve Sezgin Hoca'nın bıraktığım odasına doğru yürüdüm. Benim az önce oturduğum yere oturmuş, gözleri kapalı bir şekilde duruyordu.
+ Gelmiyor musun?
Sezgin Hoca, gözlerini açmadan yüzünü bana döndürdü.
- Gelip ne yapacağım ki, bayanların içinde.
Odaya girdim, kapıyı arkamdan kapattım ve Sezgin Hoca'nın yanına oturdum. Gözleri kapalı bir şekilde bana doğru döndü.
+ Bana kızdın mı?
- Hayır, neden kızayım ki? Bende yaptım sana ama sen bana kızdın.
+ Hayır, kızmadım. Kızılacak bir şey yaptığını sanmıyorum. Ama ben...
Bir anda sustum ve Sezgin Hoca'nın dudaklarına baktım. Gözlerini açtığı gibi bana baktı.
- Seni tutan nedir?
+ Benim sevdiğim var ve bunu ona yapmak istemiyorum.
- Neden bunu başta söylemedin? Peki, o kişi her zaman yanında mı?
+ Aslında değil. Sadece öylece onu uzaktan seviyorum. Kokusunu almadan, ona dokunmadan, sadece ruhunu seviyorum.
"Yalancılık sınırını aştın resmen, onu severken aşık olduğum halde başkasını anlatıyorsun ona."
- O zaman onu unut, beni al kalbine. Benimle ne yapmak istiyorsan, bende yaparım.
+ Unutmak hemen öyle kolay bir şey değil.
- Zaman alır. Ama istersen, onu yok sayıp benimle istediğini yapabilirsin. Güzel günler bizim olur. Hemen al beni hayatına, de...
Sözlerine devam etmesine izin vermedim. Yüzünün her hecesine öpücük bıraktım. Artık zamana ihtiyacım olduğunu sanmıyordum. Yüzünün her yerini yavaşça, sakin bir şekilde öperken, dudaklarını dudaklarıma getirdi ve öptü. Sonra geri çekildi, biraz uzağa doğru oturdu.
+ "Güzel günler bizim olur" diyorsunuz da, ben yanımdaki veya etrafımdaki insanlara güvenemiyorum. Güven sorunu var bende.
- Güvenmek zaman alan bir şey. Bana direkt güven demiyorum. Zamana bırakalım. Yanında olduğumda hislerime durduramıyorum. Seni öpmek ve sana sarılmak istiyorum. Sana zorla bir şey yapmak istemiyorum. Madem sevdiğin var, bunu ona yapma.
+ Ama Sezgin Hocam.
- Ama ne buse?
+ Hiç, Sezgin Hocam.
Yatağa uzandım ve duvara doğru döndüm. Gözlerimi kapattım. Öylece sessizliği dinledim. İçimdeki sessizlik, bana huzur veren tek şeydi şu anda ne iç sesim vardı, ne de başka bir şey.
5 dakika sonra...
Öylece sessizliği dinlerken, ense tarafımda nefes alıp veriş sesi duydum. Gözlerimi açtım ve göbeğimde Sezgin Hocanın kolu olduğunu fark ettim, öylece bana sarılıyordu. Bedenimde kolunu hissetmemiştim bile. Öyle güzeldik ki, içimden bozmak bile gelmiyordu. Huzurla gözlerimi tekrar kapattım. Elimi Sezgin Hocanın eline doğru götürdüm ve sıcacık ellerini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARİH ÖĞRETMENİM
Literatura FemininaKüfür içerikli 👿😈 + Anne o nerede?? - Kim kızım? Ne yani, öylece yok mu olmuştu yoksa? + Babam? - Kızım, baban neredeyse 6 senedir yok. Neden burada olsun ki? Ne yani, yaşadığımız değerli anılar birden yok olup gitmiş miydi? "Ne dilediğine dikkat...