1. BÖLÜM: PRENSES VE HAYDUT

316 56 47
                                    

Dizlerimi hareket ettirmeye çalışırken geminin tahta tabanı birazcık daha canımı yakmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dizlerimi hareket ettirmeye çalışırken geminin tahta tabanı birazcık daha canımı yakmıştı. El bileklerimdeki ip kesikleri ise yavaş yavaş uyuşmaya başlamama sebep olmuştu.

Önüme düşen saçlarımın arasından is kokan etrafıma biraz daha göz attım. Alev alev yanan ahşaplar yüzünden gözlerim bir kez daha acıdı. Işığa karşı olan hassaslığım yeni bir şey olmadığı için şaşırmadım.

Önümüzde dört dönüp duran ve adının Albert olduğunu, ona seslenen insanlardan öğrendiğim korsan bir kez daha bize yaklaştı.

Yanımdaki ve arkamdaki tüm kadınlar ile çocuklar bunun üzerine irkilerek geri çekilmeye çalıştılar.

"Şanslısınız ki kaptanımız çok iyi biri." Alkol kokan nefesi aramızdaki mesafeye ve açık havaya rağmen yüzüme çarptı. "Sizi sandallardan birine bindirip yardım gelene kadar beklemenize razı oldu."

Sertçe yutkunup başımı çevirdim. Üzerimdeki beyaz elbise ben odamdan çıkarılıp buraya getirilene kadar bir kaç yerinden yırtılmıştı. Oldukça uçuşan tüyleri olduğu için ayağa kalkmaya da en ufak bir cesaretim yoktu. Karnımın tamamını kaplayan ve göğsümün hemen altında biten deri, kahverengi Korsem ise bir şekilde hala üzerimdeydi.

Etraftaki bu iğrenç korsan topluluğu yüzünden kıyafetlerimden bir hayli rahatsızdım. Şimdilik içimizden herhangi birine dokunmasalar bile bazılarının bakışları ne yazık ki mide bulandırıcıydı.

Derin bir nefes daha almaya çalıştım.

"Albert! Hadi toparlanıyoruz!" Beni yakalatan ve odamın kapısına dayanan Fredrick isimli korsan yelkenlerin asıldığı direklerden birinde sesini duyurdu.

İçimdeki endişe katlanarak arttı.

Albert bize biraz daha yaklaştı. Demin sarf ettiği kelimeler yüzünden herkes biraz rahatlamıştı. Ama kimse korkusunu yenebilmiş değildi.

Gemiye binen erkekler çoktan suya dökülmüşlerdi bile. Buna bizim kaptanımız da dahildi. Bu yüzden kalan kişiler olarak rahatlıkla o sandala sığabilirdik.

"Bakar mısın?" Yanımdaki çocuk ve annesini çekiştirerek geminin kenarına götüren Albert'e seslenmeyi başardım.

Bunu beklemiyordu. Şaşkınlıktan kaşlarını kaldırıp duygularını rahatça okuyabileceğim şekilde bize tekrar döndü.

Onun yüzüne bakabilen tek kişi bendim. Gözleri yüzümde dolaştı da dolaştı...

"Ne var?" Onunla konuşacak kadar cesaretli olmam hiç hoşuna gitmemişti. Ses tonu yüzünden irkilsem bile geri adım atmamak adına oldukça çabaladım.

"Kaptanınla konuşabilir miyim?" Sözlerim üzerine yüzüme ilk bir kaç saniye boş boş baktı. Ardından etrafta yankılanacak, gür bir kahkaha attı. Başımı eğip çenemi sıktım. Dakikalardır toparlamaya çalıştığım özgüvenim bir duman misali havaya savrulmuş ve yok olmuştu. "Lütfen..." Sesim çaresizlik ile titredi.

Yelkenler Fora (Kitap-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin